Aktinomikozis tanısı ilk kez 1879 yılında Ponfick tarafından konuldu
11. Dallanan fibrilli yapısından dolayı ilk zamanlarda bir mantar olarak değerlendirilen akti-nomiçesin aslında gram pozitif bir bakteri olduğu anlaşıldı
12. İnsanda normal mikroflorada yer alan akti-nomiçes her iki cinste görülmesine rağmen erkeklerde kadınlardan 2-4 kat daha sık gözlenmektedir
13. Kim ve ark. tarafından 94 pulmoner aktinomikozlu olgunun değerlendirildiği çalışmada olguların %70, 2’sinin erkek ve %29, 8’ inin ise kadın olduğu tespit edilmiştir. Başka bir çalışmada da hepatik aktinomikoz olgularının 19’unun (%59, 4) erkek 13’ünün (%40, 6) ise kadın olduğu görülmüştür
1. Bu çalışmada da literatür ile benzer şekilde erkeklerde aktinomikoz daha sık gözlenmiştir.
Aktinomikoz hastaları yaş açısından incelendiğinde literatürdeki veriler farklılıklar göstermektedir. Yang ve ark. 1 tarafından hepatik aktinomikozlu 32 olgunun incelendiği çalışmada olguların yaş ortalaması 45.5±21.12 yıl (min-max:5-86 yıl) olarak saptanmıştır. Moghimi ve ark. 14 yaptığı çalışmadaise olguların yaş ortalamasının 37.2±17.4 yıl (min-max:19-85 yıl) olduğu tespit edilmiştir. Yapılan başka bir çalışmada ise olguların ileri yaşta oldukları vurgulanmıştır (ortalama yaş 48 yıl) 13. Bu çalışmada ise hastaların yaş ortalaması 56, 9±10, 2 yıl (min-max: 43-71 yıl ) şeklinde idi.
Aktinomiçes oral kavite, gastrointestinal ve genital sistemin normal florasında bulunmakta ve normal mukozal bariyeri aşamamaktadır. Travma, cerrahi operasyon öyküsü veya rahim içi araç (RİA) gibi mukozayı penetre edecek bir yabancı cisim olması durumunda bakteriler mukozal bariyeri aşarak enfeksiyon oluşturabilir 15. Ayrıca aktinomiçes vücudun farklı yerlerini tutarak granülomatöz enfeksiyonlar (tüberküloz ve fungal enfeksiyonlar) ve malignensi gibi yanlış tanılara neden olabilmektedir 16. Özler ve ark. 17 tarafından
overde kitle nedeni ile opere edilen ve sonucu aktinomikoz olarak sonuçlanan hastanın sezeryan geçirme ve RİA kullanım öyküsü olduğu vurgulanmıştır. Can ve ark.4 tarafından boyuna fistülize olmuş bir aktinomikoz olgusu sunulmuş ve hastanın akıntının olduğu tarafla aynı tarafta alt üçüncü molar dişte çürüğü olduğu saptanmış. Ünsal ve ark. 18 pulmoner kitle nedeni ile opere edilen ve aktinomikoz tanısı alan bir olgu sunmuştur. Hastanın risk faktörleri olarak tip II diyabe-tes mellitus ve çürük diş gösterilmiştir. Bu çalışmada olguların 13’ü servikofasiyal klinik tipindeydi. Bu gruptaki hastalarda altta yatan nedenler arasında göze çarpan en önemli iki faktör ağız hijyeninin kötü olması ve diş çekimi öyküsüydü. İkisi pulmoner, biri adrenal kitle olmak üzere üç olguda ise malignensiden şüphelenilmiş ve cerrahi girişim yapılmıştır.
Aktinomikoz tedavisinin modern prensibi 1960’ da abse drenajı ile yüksek doz antibiyotik kombinasyonunu öneren Peabody ve Seabury ile başlamıştır 19. Penisilinle, tedavi yanıtının iyi olduğu bilinmektedir. İntravenöz (IV) penisilin tedavisi sonrası oral penisilin ya da amoksisilin ile devam edilebilir 20. Penisilin alerjisi veya direnci olması durumunda klindamisin, doksisiklin, seftriakson veya florokinolon önerilir an-cak tedaviye yanıt geç olabilir. Uygun vakalarda hiper-barik oksijen tedavisi cerrahi tedavi ve antibiyoterapiye yardımcı olabilir 21. Aktinomikoz için önerilen tedavi süresi dört hafta IV tedaviyi takiben 2-12 ay oral penisilin tedavisidir 22. Olgularımızın tamamına yakını bir ay IV, beş ay oral toplam altı ay penisilin grubu tedavisi almıştır. İki olguda ise penisilin alerjisi nedeni ile klindamisin tedavisi verilmiştir.
Aktinomikoz nadir görülen, vücudun farklı bölgelerinde çeşitli klinik tablolar ile karşımıza çıkabilen bir hastalıktır. Bu nedenle yanlış tanılara neden olabilmektedir. Sonuç olarak tümör, abse ve granülomatöz hastalıkların ayırıcı tanısında aktinomikoz akılda tutulması gereken önemli bir tanıdır.