İdiyopatik maküla deliği ileri yaşta santral görme kaybının en sık görülen nedenlerinden biridir. Maküler delik cerrahisinde vitrektomi ile birlikte uygulanan İLM soyulması anatomik başarı oranını arttırmakta ve deliğin tekrarlama oranını azalttığı yayınlarda gösterilmiştir. İLM’nin İndosiyanin yeşili ile boyanması cerrahi için standart tekniktir, ancak; yayınlarda İndosiyanin yeşiline bağlı hücre toksisitesi raporlandığından dolayı günümüzde Brillant mavisi gibi diğer boyalar da tercih edilmektedir
6-8. Yapılan çalışmalarda maküler delik cerrahisinden sonra GHK kalınlığındaki değişim tartışma konusu olmuştur. Sevim ve arkadaşları çalışmalarında İMD hastalarında İLM boyası olarak Brillant mavisi kullanmış ve postoperatif dönemde GHK kalınlığında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptamamıştır
9. Diğer taraftan Baba ve arkadaşları
7 ile Machida ve arkadaşlarının
10 yaptıkları çalışmada İLM boyası olarak İndosiyanin yeşili kullanmış ve postoperatif dönemde GHK kalınlığında istatistiksel olarak anlamlı bir incelme raporlamıştır. Bu çalışmalardaki postoperatif dönemde izlenen GHK kalınlığındaki farklılığın sebebi kullanılan vital boya olabilir. Literatürde de belirtildiği gibi Brillant mavisi hidrofilik triariletan yapıda ve İLM’ye daha selektif bir boya olup epiretinal membran için daha zayıf bir boyama etkisi gösterir. Brillant mavisi, İndosiyanin yeşili kadar İLM’yi iyi boyamasa da daha fazla doku uyumlu olup daha az toksik etkiye sahiptir
11-13. Sevim ve arkadaşları
9 tarafından yapılan çalışmada vital İLM boyası olarak Brillant mavisi kullanıldığından dolayı toksisitenin daha az olması, postoperatif dönemdeki GHK kalınlığında değişim olmamasını açıklayabilir. GHK kalınlığında postoperatif dönemde azalma olduğunu savunan çalışmalar, azalma nedenleri olarak kullanılan vital boyaları ve forseps ile İLM soyulma aşamasındaki mikrotravmayı olası mekanizma olarak sorumlu tutmuştur. Cerrahi sonrası yüksek oranda anatomik başarı elde edilmesine karşın, görme keskinliğinde beklenen derecede düzelme sağlanamaması makülada oluşan anatomik yapısal değişikliklerin neden olduğu fonksiyonel etkilenmeye bağlanmaktadır
5. Maküla deliği cerrahisi sonrası fonksiyonel incelemeler elektroretinografi (ERG) ve mikroperimetri yöntemleriyle değerlendirilmiştir. Machadi ve arkadaşlarının İMD cerrahisi sonrası fonksiyonel değişiklikleri inceledikleri bir diğer çalışmada İndosiyanin yeşili ve Brillant mavisi kullanılarak İLM soyulan hastalarda ERG’de a ve b dalgasında uzama ile beraber amplitüd azalması dikkati çekmiştir. Bu azalmanın İndosiyanin yeşili grubunda daha belirgin olduğu raporlanmıştır
14. Terasaki ve arkadaşları
15 fokal maküler ERG’de benzer sonuçlar yayınlamıştır. Tadayoni ve arkadaşları
16 fonksiyonel değerlendirme için mikro-perimetri kullanmış ve postoperatif dönemde retinal duyarlılığın anlamlı orada azaldığını göstermiştir. Son zamanlarda postoperatif anatomik ve fonksiyonel sonuçların korelasyonunu değerlendiren çalışmalar yayınlanmıştır. Baba ve arkadaşları
7 çalışmalarında, GHK kalınlığı ve mikroperimetri ile değerlendirdikleri retinal duyarlılığı arasında bir korelasyon saptamıştır. GHK kalınlığı azalmasıyla retinal sensitivitenin azaldığını raporlamıştır. Benzer bir çalışma Machida ve arkadaşları
10 tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada retinal sensitivite ölçümü için fokal ERG kullanılmış ve diğer çalışmalarda olduğu gibi retinal duyarlılığın GHK kalınlığı ile istatistiksel olarak anlamlı olmasa da korelasyon gösterdiği raporlanmıştır. Çalışmalar, iyi bir fonksiyonel sonuç için yeterli bir GHK kalınlığı olması konusunda hemfikirdir. Dolayısla cerrahi sonrası iyi bir fonksiyonel sonuç isteniyorsa GHK kalınlığını azaltabilecek durumlardan kaçınmak gerekmektedir.
Çalışmamızın en önemli kısıtlayıcı yönü çalışmanın retrospektif olması, hasta sayısının az olması ve kısa gözlem süresidir. Hasta sayısının az olması çalışmanın istatistik gücünü azaltmaktadır. Diğer taraftan bu çalışmada operasyon sonrası 3.ay sonuçlarını ortaya koyduk. Uzun dönem sonuçlarıyla GHK kalınlığı ve retina duyarlılığındaki korelasyonun devam edip etmeyeceğini takip etmek gerekmektedir. Çalışmanın bir diğer kısıtlayıcı yönü ise operasyon öncesinde hastaların GHK kalınlığı ve mikroperimetri ölçümleri yapılamamasıdır. Dolayısıyla bu hastalarda postoperatif dönemde meydana gelen değişimler değerlendirilemedi.
Sonuç olarak çalışmamızda İMD cerrahisinden sonra hastalarda ortalama GHK kalınlığı ile retinal sensitivite arasında istatistiksel olarak anlamlı olmasa da pozitif bir korelasyon saptandı. Bu sonuçlar ‘iyi bir fonksiyonel sonuç için iyi bir GHK kalınlığı gerekmektedir’ hipotezini desteklemektedir. Bulgularımızın doğrulanabilmesi için daha fazla hasta katılımlı ve daha uzun süreli prospektif çalışmalara ihtiyaç vardır.