[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2019, Cilt 24, Sayı 1, Sayfa(lar) 037-041
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Harran Tıp Fakültesi Epilepsi Polikliniğinde Takipli Semptomatik Epilepsi Hastalarının Demografik, Klinik Bulguları ve Prognozu
Özlem UZUNKAYA ETHEMOĞLU1, Mehtap KOCATÜRK1, Kadri Burak ETHEMOĞLU2
1Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Nöroloji Anabilim Dalı, Şanlıurfa, Türkiye
2Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi, Beyin Cerrahisi Anabilim Dalı, Şanlıurfa, Tür
Anahtar Kelimeler: Semptomatik Epilepsi, Antiepileptik Tedavi, Dirençli Epilepsi, Symptomatic Epilepsy, Antiepileptic Treatment, Refractory Epilepsy
Özet
Amaç: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Epilepsi Polikliniği’inden takipli semptomatik epilepsili hasta grubunun demografik ve klinik özellikleri incelendi ve epilepsi polikliniğinde düzenli takibin prognoz üzerindeki etkinliği araştırıldı.

Gereç ve Yöntem: Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Epilepsi Polikliniğinde Eylül 2015– Haziran 2016 tarihleri arasında takip edilen 210 hasta retrospektif olarak değerlendirildi ve öyküsünde semptomatik epilepsi düşünülen ve beraberinde beyin görüntülemesinde nöbet geçirme riskini artıran yapısal lezyonu olan 44 hasta çalışmaya alındı.

Bulgular: Hastaların 5’i (%11.4) kortikal gelişimsel malformasyon, 3‘ü (%6.8) nörokütanöz sendrom, 5’i (11.4) tümör, 10’u (%22.7) kafa travması, 10’u (%22.7) perinatal hasar, 8’i (%18.2) ensefalomalazi, 2’si (%4.5) ensefalit sekeli, 1’i (%2.3) mesial temporal skleroz hastası idi. Epilepsi polikliniğimize başvurduğunda 10 hastanın nöbetleri kontrol altındaydı. Nöbetleri kontrol altında olmayan 34 (%81.8) hastanın tedavisinde değişiklik yapıldı. Bunların 21’i (%47.7) sadece ilaç doz artışı, 7’si (%15.9) hem yeni ilaç eklenmesi hem de mevcut antiepileptik doz artışı, 6‘sı (%13,6) sadece yeni ilaç eklenmesi şeklindeydi. Takiplerinde 12 hastada nöbet kontrolü, 12 hastada nöbet sıklığında %50’den fazla azalma, 7 hastada %50’den az azalma gözlendi. Bir hastada ise değişiklik olmadı. Onbeş (%34.1) hasta dirençli epilepsi olarak değerlendirildi.

Sonuç: Tedaviye dirençli epilepsisi olan semptomatik epilepsi hastalarında epilepsi polikliniğinden düzenli takibin ve ilaç tedavisinin düzenlenmesinin nöbet kontrolü üzerine olumlu etkileri vardır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Semptomatik epilepsi ilk kez 1861 yılında John Russell Reynolds tarafından “Az ya da çok beyin ile ilişkili yapısal hastalık” sonucu gelişen konvülziyonlar olarak tanımlanmıştır 1. 1989 Uluslararası Epilepsi İle Savaş Derneği (ILAE) sınıflamasında semptomatik epilepsiler “beynin bilinen ya da şüphelenilen bir hastalığı sonucu gelişen epilepsiler ve sendromlar” olarak tanımlanmaktayken 2, 2010 ILAE’nin elektroklinik sendromlar ve diğer epilepsiler sınıflandırmasında yapısalmetabolik nedenlere bağlı epilepsiler olarak değiştirilmiştir (Tablo 1) 3. Semptomatik epilepsi hasta ları, gelişmiş ülkelerde edinsel epilepsi vakalarının %40'ını oluşturmaktadır ve çoğunlukla tedaviye dirençli epilepsi hastalarıdır (4, 5).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: 2010 ILAE Sınıflamasına göre Yapısal Metabolik Nedenlere Bağlı Epilepsiler.

    Bu çalışmada, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Epilepsi Polikliniği’nden takipli semptomatik epilepsili hasta grubunun demografik ve klinik özellikleri incelendi ve epilepsi polikliniğinde düzenli takibin prognoz üzerindeki etkinliği araştırıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Araştırmaya, Harran Üniversitesi Tıp Fakültesi Epilepsi Polikliniği’nde Eylül 2015-Haziran 2016 tarihleri arasında takip edilen 210 hasta içerisinde semptomatik epilepsi tanısı alan ve beraberinde beyin görüntülemesinde nöbet geçirme riskini artıran yapısal lezyonu olan 44 hasta çalışmaya alındı. Hastaların yaş, cinsiyet, özgeçmiş özellikleri, ilk nöbet yaşı, nöbet süresi, nöbet tipi, aldığı antiepileptik tedavi, ilaç direnci, tedavi değişimi yapılıp yapılmadığı, değişim sebebi, ilaç değişiminden faydalanma oranı, elektroensefalografi (EEG), kranial görüntüleme incelemeleri kaydedildi.

    Verilerin istatistiksel değerlendirmesi için “SPSS for Windows Release 20.0” paket programı kullanıldı. Elde edilen verilerin istatistiksel değerlendirmesi, tanımlayıcı istatistikler sunularak gerçekleştirilmiştir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Toplam 44 hastanın 18’i (%40,9) kadın, 25’i (%59,1) erkekti. Hastaların yaş ortalaması 29.50±11.43’tü. Ortalama epilepsi süreleri 14.76±11.43’tü. Nöbet başlangıç yaşı ortalaması 14.91±13.88’ti. Hastaların ortalama takip süresi 11.85±5,52 aydı. Hastaların 10’u (%22,7) kafa travması, 10’u (%22,7) perinatal hasar, 8’i (%18,2) ensefalomalazi, 5’i (%11,4) kortikal gelişimsel malformasyon (KGM), 5’i (11,4) tümör, 3’ü (%6,8) nörokütanöz sendrom, 2’si (%4,5) ensefalit sekeli, 1’i (%2,3) mesial temporal skleroz (MTS) hastasıydı. 8 hastada (%18,2) ailede epilepsi hikayesi vardı.

    Nöbet tipi olarak en sık % 29,5 ile (n :13) jeneralize tonik klonik nöbet (JTKN), 2.sıklıkta %27,3 ile (n :12) kompleks parsiyel nöbet (KPN) sonrasında sekonder JTKN, 3.sıklıkta %22,7 (n :10) basit parsiyel nöbet (BPN) sonrası sekonder JTKN ve sırasıyla % 11,4 (n :5) KPN ve %9.1 (n :4) BPN gözlendi.

    Hastaların EEG özellikleri; 21 hasta da (%47,7) normal, 9 hasta da (%20,5) fokal yavaşlama, 8 hasta da (%18,2) fokal epileptiform aktivite, 5 hasta (%11,4) da yaygın yavaşlama, 1 hasta da (%2,3) jeneralize epileptiform anormallik şeklindeydi.

    Hastaların 8 tanesinde beyin manyetik rezonans (MR) görüntülemesinde periventriküler lökomalazi (PVL) ile uyumlu bulgular görüldü. PVL hastalarının 3 tanesinde zor doğum ve uzamış travay, 2 tanesinde prematüre doğum, 2 tanesinde doğumda hipoksi, 1 tanesinde vakumla doğum hikayesi vardı. Diğer iki hastada ise doğumda hipoksi hikayesi ve MR incelemelerinde hipoksik iskemik ensefalopati ile uyumlu ensefalomalazik değişikler ve kortikal atrofi vardı. Hastaların 4‘ünün nöbetleri kontrol altındaydı. Takiplerinde 1 hastada kontrol sağlandı. 3’ünde %50’den fazla azalma, 2’sinde %50’den az azalma görüldü. 3 hastada dirençli nöbetler gözlendi.

    KGM hastalarının 2’sinde kortikal displazi, 1’inde multipl kavernom, 1’inde polimikrogiri ve 1’inde pakigiri vardı. KGM hastalarının takiplerinde hepsinde tedaviye dirençli nöbetler izlendi.

    Post travmatik nöbeti (PTN) olan hastalarda, travma sonrası hastaların 6’sında (%60) intrakraniyal kanama (5’inde subdural hematom) görüldüğü öğrenildi. MR incelemelerine bakıldığında 1’i normal, 4’ünde iskemik gliotik odak, 3’ünde iskemik gliotik odak ve ensefalomalazi, 1’inde lökomalazi ve 1’inde kistik alan saptandı. 3 (%30) hastada travma sonrası 1.haftada, 7 (%70) hastada da 1.haftadan sonra nöbet geliştiği görüldü. Takiplerinde 10 hastanın 7’sinde nöbet kontrolü sağlandı, 3 hastada ise %50’den fazla nöbetlerinde azalma gözlendi.

    Beyin tümörü olan 5 hastanın 2’sinde takiplerinde nüks gözlendi. 3 hastanın nöbeti kontrol altına alınırken, 2 hastada tedaviye dirençli nöbetler izlendi.

    Ensefalomalazi hastalarının %62,5’inde (n :6) dirençli nöbetleri vardı ve takiplerinde 4’ünde %50’den fazla nöbetlerinde azalma ve 1’inde %50’den az nöbetlerinde azalma ve 1’inde nöbet kontrolü sağlandı.

    Tuberosklerozlu 3 hasta ve ensefalit sekeli olan 2 hastanın başvurularında ve takiplerinde de nöbetleri kontrol altındaydı. MTS’lu 2 hastanın takiplerinde de dirençli nöbetler izlendi.

    İlk başvurularında hastaların %42,2’si (n :19) monoterapi, %57,8’i (n:25) politerapi alıyordu. Politerapi alan hastaların %37,82’i (n :17) 2’li antiepileptik, %15,6’sı (n :7) 3’lü antiepileptik, %2,2’si (n :1) 4’lü antiepileptik ilaç kullanıyordu. Epilepsi polikliniğimize başvurduğunda 10 hastanın nöbetleri kontrol altındaydı. Nöbetleri kontrol altında olmayan 34 (%81,8) hastanın tedavisinde değişiklik yapıldı. Bunların 2’i (%47,7) sadece ilaç doz artışı, 7’si (%15,9) hem yeni ilaç eklenmesi hem de mevcut antiepileptik doz artışı, 6’sı (%13,6) sadece yeni ilaç eklenmesi şeklindeydi (Şekil 1). Oniki (%26,7) hastada nöbet sıklığında %50’den fazla azalma, 8 (%17,8) hastada %50’den az azalma gözlendi. Bir (%2,2) hastada ise değişiklik olmadı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: Hastaların antiepileptik ilaç dozlarında yapılan değişiklikler.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Gelişmiş ülkelerde perinatal hasar ve KGM’lar semptomatik epilepsilerin en sık sebebi iken, tropikal ülkelerde perinatal asfiksi ile beraber nörosistiserkozis gibi parazitik enfeksiyonlar ve santral sinir sistemi enfeksiyonu çoğunlukla görülmektedir 6-8.

    Gelişmekte olan ülkelerde perinatal patolojiler tüm epilepsilerin %13-14’ünü oluşturmaktadır. Hipoksik-iskemik ensefalopati en sık olmak üzere prematüre doğum, neonatal bilirubin ensefalopatisi perinatal patolojilere neden olmaktadır 4,9.

    PVL, lateral ventrikül komşuluğundaki serebral beyaz maddenin iskemik ya da inflamatuar hasarı sonrası oluşmaktadır 10. PVL hastalarının %30’unda nöbet gözlenmekte ve epilepsi olan hasta grubunun %50’si dirençli seyretmektedir 9. Bizim hasta grubumuzda da 7 hastanın 3’ünde (%42,8) dirençli nöbetler gözlendi.

    Travmatik beyin hasarı (TBH), edinsel fokal epilepsilerin en sık sebebidir 11,12. Genel populasyondaki epilepsilerin %5’ini ve semptomatik epilepsilerin %20’sini oluşturmaktadır 13,14. PTN gelişiminde intraserebral kanama, diffüz serebral kontüzyo ve subdural hematom en yüksek riski oluşturmaktadır 15. Bizim hasta grubumuzda da 5’i subdural hematom olmak üzere 6 hastada travma sonrasında intraserebral kanama saptanmıştı. TBH sonrası ilk 24 saatte çıkan nöbetler akut post travmatik nöbetler (PTN), ilk 1 haftada ortaya çıkanlar erken PTN ve 1 haftadan sonra ortaya çıkanlar geç PTN nöbetler olarak gruplandırılmaktadır 16. İlk geç nöbetten sonra %86 hastada 2 yıl içinde ikinci bir nöbet geçirdiği görülmüştür 17.

    Nöbet tekrarı geç başlangıçlı PTN’leri olan hasta grubunda daha fazla görülürken, hemen ya da erken dönemde PTN olan grupta daha az tekrar eden nöbetler gözlenmiştir 16. Bizim hasta grubumuzda da literatür ile uyumlu olarak geç PTN olan hastaların %70 (n:7) ile daha çok olduğu ve erken PTN grubunda prognozun ve nöbet kontrolünün daha iyi olduğunu gördük. Travmatik beyin hasarı sonrası PTN olan hastaların prognozunun iyi seyretmediği bildirilmekle beraber bizim hasta grubumuzda takiplerinde 10 hastanın 7’sinde (%70) nöbet kontrolü sağlandı. Antiepileptik profilaksisinin, ciddi TBH sonrası ilk 7 gün verilmesi önerilmektedir 18. Bu tedavinin erken dönemde görülen nöbetleri azaltırken, uzun dönem prognoz üzerine etkisi gösterilememiştir 19.

    KGM, gelişim geriliği, epilepsi ve nörolojik bozukluklarının önemli nedenlerinden biridir 20. KGM, çocukluk çağı ve erişkin döneminde dirençli epilepsi grubundan sorumludur 21. Erişkin hasta grubunda hipokampal skleroz (HS) sonrası 2.ensık tedaviye dirençli parsiyel epilepsi nedenidir 22. Bizim hasta grubumuzda da hepsi ilaç tedavisine dirençli idi. KGM’da epileptogeneze neden olan mekanizmalar değişkendir ve hala araştırılmaktadır. KGM'nin tipine göre epilepsi hastaların bir kısmında nöbet hiç izlenmeyebilir 23. Gelişmiş ülkelerde bile cerrahi başarısı HS ya da diğer fokal epilepsilere göre daha kötü olsada, rezektif cerrahi sonrası KGM hasta grubunda % 50-60 nöbet kontrolü, %20 hastada %50 den fazla nöbet kontrolü sağlanmaktadır 21,23. Bazı olgular cerrahi için uygun adaylar olmayabilir. Bu hasta grubunda vagus sinir stimulasyonu, hemisferektomi ya da korpus kallozotomi cerrahisi gibi alternatif tedaviler düşünülebilir 23. Epilepsinin süresinin kısa olması preoperatif tek önemli değişken olarak bildirilmiştir 21. Bu hasta grubunun erken dönemde tespiti ve epilepsi cerrahisine yönlendirilmesi hastanın cerrahiden göreceği fayda ve prognozu açısından önemlidir. Epilepsi cerrahisi merkezine yönlendirilen hastalarımızdan 1 hasta dışındaki hastalar bu imkandan faydalanamadı. Pakigirisi olan hastamız da vagal sinir stimulasyonu sonrasında nöbetlerinde %50’den fazla azalma gözlendi. Ne yazık ki ülkemiz genelinde epilepsi cerrahi merkezlerinin azlığı, yöremiz halkının ulaşım zorluğu ve bilgi eksikliği nedeniyle bu hasta grubu bu tedaviden yoksun kalabilmektedir.

    Beyin tümörleri sıklıkla ilk olarak nöbet ile prezente olmaktadır. Hastaların takiplerinde nöbetlerin tekrar başlaması ya da kötüleşmesi tümör nüksünün göstergesi olabilmektedir. Bu hasta grubunun yakın nöbet takibi faydali bir prognoz göstergesi olucaktır 24. Bizim hasta grubumuzda da 1 hasta da nöbetler kontrol altındayken tekrar nöbet görülmesi ve 1 hastada da nöbet sayısında artış görülmesi üzerine yapılan kontrol beyin MR incelemelerinde nüks saptandı. Cerrahi sonrası antiepileptik tedavi uygulanan hastaların %15-35 inde dirençli epilepsi görülmektedir 25,26. Bizim hasta grubumuzda da takiplerinde %40’ında (n: 2) tedaviye direnç gözlendi.

    Ensefalomalazi, perinatal inme, kafa travması ya da geçirilmiş cerrahi müdahale gibi beyne zarar veren hasarlar sonrası gelişen, potansiyel epileptojenitesi olan ve dirençli epilepsi ile beraberlik gösteren bir lezyondur 27,28. Yapısal lezyonu olan dirençli parsiyel epilepsi hastalarının %17’sini oluşturmaktadır 29. Bizim hasta grubumuzda da dirençli epilepsisi olan 15 hastanın 2’si ( %13,3) ensefalomalazisi olan hastalardı. Tuberosklerozda %60-80 epilepsi görülebilir. Kortikal tuberler, supependimal nodüller ve dev hücreli tümörler beyinde görülen lezyonlardır. Hastaların %70’inde nöbetler genellikle 2 yaşından önce görülmektedir. Nöbetlerin erken yaşta başlaması kötü prognoz ile ilişkili bulunmuştur (30). Bizim hasta grubumuzda 2 hastada (% 66,7) 2 yaş sonrası, 1 hastada (%33,3) 6 aylıkken başladığı görüldü. Tuberosklerozlu 3 hastanın takiplerinde nöbetleri kontrol altındaydı.

    Dirençli epilepsi hastalarının en sık sebeplerinden olan MTS, bizim hasta grubumuzda 1 hastada gözlendi ve takiplerinde dirençli idi. MTS’li bazı hastalarda MR bulguları olmayabilir ya da belirsiz olabilir. Bu hasta gruplarında hipokampal hacim ölçüm, MR spektroskopi, bilgisayarlı tek foton emisyon tomografisi ve pozitron emisyon tomografisi gibi farklı MR tekniklerinin kullanılması tanı koyma oranını artıracaktır 31. Bizim hasta grubumuzda MTS hasta sayısının az olmasının rutin yapılan MR çekimleri ile tanı konulamamasına bağlı olabileceğini düşünmekteyiz.

    Semptomatik epilepsi hastalarında sıklıkla nöbet tipi fokal başlangıçlıdır 32. Bizim hasta gurubumuzda da % 70,5 (n:31) ile en sık parsiyel başlangıçlı nöbetler ve % 29,5 ile (n:13) JTKN gözlendi.

    Antiepileptik ilaç kullanımında monoterapi ilk olarak tercih edilmeli, maksimum doza çıktıktan sonra etkinliği değerlendirilmeli ve etkili değilse ilk ilaç kademeli olarak kesilerek ikinci bir ilaç monoterapide denenmelidir 33. Takiplerimizde hastaların antiepileptik ilaç tedavisini uygun dozda kullanmadığı ve ikinci antiepileptik ilacın ilk ilaç etkin dozda kullanılmadan erken dönemde eklendiği görüldü. 21 hastada (%41,7) sadece ilaç dozunu artırarak, 8 hastada nöbet kontrolü, 9 hastada da nöbetlerinde %50’den fazla azalma gözlendi.

    Dirençli epilepsi hasta grubunun %60’ını semptomatik epilepsi hastaları oluşturmaktadır 4. Dirençli epilepsi, nöbet tipine uygun, tolere edilebilen iki antiepileptik ilacın uygun doz ve sürede, birlikte ve/veya ayrı ayrı kullanılmasına rağmen nöbet kontrolünün sağlanamadığı durumdur (34). Bizim hasta grubumuzda nöbetleri kontrol altında olmayan 34 (%81,8) hastanın tedavisinde değişiklik yapıldı. Bunların 21’i (%47,7) sadece ilaç doz artışı, 7’si (%15,9) hem yeni ilaç eklenmesi hem de mevcut antiepileptik doz artışı, 6’sı (%13,6) sadece yeni ilaç eklenmesi şeklindeydi. Takiplerinde 12 hastada nöbet kontrolü, 12 hastada %50’den fazla azalma, 7 hastada %50’den az azalma gözlendi. 1 hastada ise değişiklik olmadı. 15 (%34,09) hasta dirençli epilepsi olarak değerlendirildi.

    Dirençli epilepsilerin tespiti ve epilepsi cerrahisinden fayda göreceği düşünülen hasta grubunun erken dönemde epilepsi cerrahi merkezlerine yönlendirilmesi hastanın cerrahiden göreceği fayda ve prognozu açısından önemlidir. Dirençli epilepsi hasta grubunun tespiti açısından epilepsi hastalarının düzenli olarak epilepsi polikliniğinden takibi gerekmektedir. Tedaviye dirençli epilepsisi olan semptomatik epilepsi hastalarında epilepsi polikliniğinden düzenli takibin ve ilaç tedavisinin düzenlenmesinin nöbet kontrolü üzerine olumlu etkileri vardır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Reynolds JR. Epilepsy: its symptoms, treatment and relation to other chronic convulsive diseases. London: Churchill; 1861.

    2) Commission on Classification and Terminology of the International League Against Epilepsy. Propo-sal for revised classification of epilepsies and epileptic syndromes. Epilepsia 1989; 30: 389-98.

    3) Berg AT, Berkovic SF, Brodie MJ, et al. Revised terminology and concepts for organization of sei-zures and epilepsies: Report of the ILAE Commission on Classification and Terminology. 2005-2009. Epilepsia 2010; 51: 676-85.

    4) Bergamasco B, Benna P, Ferrero P, et al. Perinatal pathology and epilepsy. Prog Clin Biol Res 1983; 124: 185-98.

    5) Chawla S, Aneja S, Kashyap, et al. Etiology and Clinical Predictors of Intractable Epilepsy. Pediatr Neurol 2002; 27: 186-91.

    6) Scarpa P, Carassini P. Partial epilepsy in child-hood. Clinical and EEG study of 261 cases. Epilepsia 1982; 23: 333-41.

    7) Blume WT. Clinical profile of partial seizures beginning at less than four years of age. Epilepsia 1989; 30: 813-9.

    8) Commission on clinical tropical diseases of International League Against Epilepsy. Relationship between epilepsy and tropical diseases. Epilepsia 1994; 35: 89-100.

    9) Ekici B, Aydınlı N, Aydın K, et al. Epilepsy in children with periventricular leukomalacia. Clin Neurol Neurosurg 2013; 115: 2046-8

    10) Bass WT. Periventricular leukomalacia. NeoRe-views 2011; 12: 76-83.

    11) Agrawal A, Timothy J, Pandit L, et al. Post-traumatic epilepsy: an overview. Clin Neurol Neurosurg 2006; 108: 433-9.

    12) Frey LC. Epidemiology of post-traumatic epilepsy: a critical review. Epilepsia 2003; 44 Suppl 10: 11-7.

    13) Annegers JF, et al. The risks of epilepsy after traumatic brain injury. Seizure 2000; 9: 453-7.

    14) Semah F, Picot M-C, Adam C, et al. Is the underlying cause of epilepsy a major prognostic factor for recurrence? Neurology 1998; 51: 1256-62.

    15) Agrawal A, Timothy J, Pandit L, et al. Post-traumatic epilepsy:an overview. Clin Neurol Neurosurg 2006; 108: 433-9.

    16) Annegers JF, Hauser A, Coan SP, et al. A popula-tion-based study of seizures after traumatic brain injuries. N Engl J Med 1998; 338: 20-24.

    17) da Silva AM, Vaz AR, Ribeiro I, et al. Controversies in posttraumatic epilepsy. Acta Neurochir Suppl 1990; 50: 48-51.

    18) Rao VR, Parko KL. Clinical approach to posttraumatic epilepsy. Semin Neurol 2015; 35: 57-63.

    19) Young KD, Okada PJ, Sokolove PE, et al. A randomized, double-blinded, placebo-controlled trial of phenytoin for the prevention of early posttraumatic seizures in children with moderate to severe blunt head injury. Ann Emerg Med 2004; 43: 435-46.

    20) Kuzniecky RI, Barkovich AJ. Malformations of cortical development and epilepsy. Brain Dev 2001; 23: 2-11.

    21) Radhakrishnan A, Menon R, Menon D, et al. Early resective surgery causes favorable seizure outcome in malformations of cortical development. Epilepsy Res 2016; 124: 1-11.

    22) Chung CK, Lee SK, Kin KJ. Surgical outcome of epilepsy cause by cortical dysplasia. Epilepsia 2005; 46 (suppl 1): 25-9.

    23) Papayannis CE, Consalvo D, Kauffman MA, et al. Malformations of cortical development and epi-lepsy in adult patients. Seizure 2012; 21: 377-84.

    24) Vecht CJ, Kerkhof M, Duran-Pena A. Seizure prognosis in brain tumors: New ınsights and evidence-based management. Oncologist 2014; 19: 751-9.

    25) You G, Sha ZY, Yan W et al. Seizure characteris-tics and outcomes in 508 Chinese adult patients undergoing primary resection of low-grade glio-mas: A clinicopathological study. Neuro Oncol 2012; 14: 230-41.

    26) Smits A, Duffau H. Seizures and the natural history of World Health Organization Grade II glio-mas: A review. Neurosurgery 2011; 68: 1326-33.

    27) Kazemi NJ, So EL, Mosewich RK, et al. Resection of frontal encephalomalacias for intractable epi-lepsy: Outcome and prognostic factors. Epilepsia 1997; 38: 670-7.

    28) Penfield W, Jaspers H, McNaughton F. Epilepsy and the functional anatomy of the human brain. Boston: Little Brown, 1954.

    29) Li LM, Fish DR, Sisodioya SM, et al. High resolution resonance imaging in adults with partial or secondarily generalised epilepsy attending a tertiary referral unit. J Neurol Neurosurg Psychiatry 1995; 59: 384-7.

    30) Yapıcı Z, Gürses C. Serebral kortikal gelişimsel anomaliler ve epilepsi. İçinde: Bora İ, Yeni SN, Gürses C. Epilepsi. 1.baskı. İstanbul: Nobel Tıp Kitabevleri; 2008: 411-44. 31. Bronen R. MR of mesial temporal sclerosis: how much is enough? AJNR Am J Neuroradiol 1998; 19: 15-8.

    32) Yapıcı Z, Tektürk-Topaloğlu P, Uludüz D. Çocukluk çağının semptomatik nöbetleri. Epilepsi 2014; 20: 49-52.

    33) Yeni, N. Gürses, C. Epilepsi Çalışma Grubu Tanı ve Tedavi Rehberi. İstanbul. Galenos Yayınevi, 2015; 27-33.

    34) Kwan P, Arzimanoglou A, Berg AT, et al. Definition of drug resistant epilepsy: consensus proposal by the ad hoc Task Force of the ILAE Commission on Therapeutic Strategies. Epilepsia 2010; 51: 1069-77.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]