Tıp Fakültesi öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumlarını belirlemek amacıyla yaptığımız araştırmada öğrenciler genel olarak eşitlikçi bakış açısına yakın olarak bulunmuştur. Ülkemizde yapılan diğer çalışmalarda da benzer bulgu saptanmıştır. Direk ve ark’nın
5 birinci ve altıncı sınıf tıp öğrencilerinde yaptığı araştırma sonuçları bizim araştırmamızla benzerlik göstermektedir. Altınöz ve ark’nın
6 birinci ve altıncı sınıf tıp öğrencilerinde yaptığı araştırmada öğrencilerin eşitlikçi rolleri benimsediği görülmüştür. Varol ve ark’nın
3 tıp fakültesi birinci sınıflarda yaptığı araştırmada öğrencilerin yüksek düzeyde toplumsal cinsiyet duyarlılığına sahip olduğu bulunmuştur. Araştırmada öğrenciler öğretim hayatında ilerledikçe toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları daha eşitlikçi olmasına rağmen aradaki fark anlamlı bulunmamıştır. Tıp eğitiminin öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumlarını belirgin olarak değiştirmediğini belirtmek mümkündür. Bunun nedeni tıp fakültesi öğrencilerinin öğretim hayatının ilk yıllarından beri zaten eşitlikçi tutumlara sahip olması olabilir. Ayrıca genel olarak ülkemizde tıp eğitiminin hastalıklarını tanı ve tedavisine daha çok odaklanması, sağlığın sosyal yönünü göz ardı etmesi ve toplumsal cinsiyet konulu derslerin tıp eğitimi müfredatında yer almaması bu bulguda etkili olmuş olabilir. Ülkemizde yapılan araştırmalar da bizim bulgumuza destekler niteliktedir. Phillips ve Ferguson
10 tarafından yapılan çalışmada tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerinin toplumsal cinsiyet kalıp yargıları 3 yıl sonra tekrar değerlendirilmiş ve daha eşitlikçi algılara sahip oldukları bulunmuştur. Bunun nedeni bizim araştırmamızdan farklı olarak bu araştırmanın aynı grupta yapılmış olması olabilir.
Ülkemizde farklı bölümlerdeki öğrenciler arasında yapılan benzer araştırmalarda ebelik/hemşirelik ve eğitim fakültesindeki öğrencilerin tıp öğrencilerinden daha az eşitlikçi tutumlara sahip olduğu görülmektedir 11-14. Tıp fakültesinde okuyan öğrencilerin genel olarak başarılı bir eğitim hayatına sahip olması ve toplumsal cinsiyet kavramının sağlık konuları içinde tartışılıyor olması toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları etkilemiş olabilir. Kadınlara yönelik eşitsizliklere ilginin zamanla arttığı göz önüne alındığında araştırma yapılan yılların farklı olması da bu bulguda etkili olabilir. Pestell ve Ball 15 tarafından yapılan araştırmada tıp öğrencileri hukuk öğrencilerinden daha tutucu, Parlow ve Rothman 16 tarafından yapılan araştırmada sosyal bilimler ve hemşirelik öğrencilerinden daha az liberal bulunmuştur. Kültürel farklılıklar toplumsal cinsiyet rollerinin kazanılmasında önemli bir etken olabilir.
Araştırmada kadın öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha eşitlikçi tutumlara sahip olduğu görülmektedir. Ülkemizde yapılan araştırmaların çoğunluğunda erkekler eşitlikçi olmayan rolleri daha fazla benimsemektedir. Erkeklerin geleneksel toplumsal cinsiyet rolleri kalıp yargılarına sahip olmalarının nedeni, bu yargıların kendi yararlarına olmasına ve bu durumun toplum tarafından destek görmesine bağlı olabilir 17. Kadınlar daha fazla eşitsizliklerin mağduru olduğu için toplumsal cinsiyet konusu onlar için daha anlamlı ve yaşamsal algılanıyor olabilir 18. Zeyneloğlu’nun 17 Kafkas Üniversitesi son sınıf öğrencilerinde yaptığı çalışmada erkek öğrencilerin görüşleri cinsiyet ayrımcılığını destekler nitelikte bulunmuştur. Uçar’ın 19 yaptığı araştırmada da kadın öğrenciler erkeklere göre daha eşitlikçi tutumlara sahip olarak bulunmuştur. Öngen ve ark’nın 20 yaptığı çalışmada kız ve erkek öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerinin farklılık gösterdiği ve kızların erkeklere nazaran daha eşitlikçi tutum ve rollere sahip oldukları, erkeklerin daha geleneksel cinsiyet rollerine sahip oldukları tespit edilmiştir. Pınar ve ark’nın 21 yaptığı araştırmada erkeklerin, kız öğrencilere göre daha geleneksel bakış açısına sahip oldukları belirlenmiştir. Çetinkaya 22 yaptığı araştırmada kız öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin daha eşitlikçi tutuma sahip olduklarını tespit etmiştir. Önder ve ark’nın 23 Ankara’da yaptığı çalışmada erkek öğrencilerin kızlara oranla daha eşitlikçi tutuma sahip olduğunu saptanmıştır. Japon üniversite öğrencilerinden erkek öğrencilerin kadınlara göre daha fazla geleneksel cinsiyet algısına sahip olduğu; Çinli üniversite öğrencilerinden kadın öğrencilerin erkeklere oranla daha eşitlikçi olduğu bildirilmiştir 24.
Araştırmada annesi ev dışında çalışan öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları daha eşitlikçi olarak bulunmuştur. Çocuklarda toplumsal cinsiyet kalıpları 3-7 yaşları arasında kazanılmaktadır. Sosyal bilişsel teoriye göre bu kalıp yargılar modelleme, deneyimleme ve doğrudan eğitim yoluyla oluşmaktadır 25. Buna dayanarak çalışan anneyi rol model alan çocuğun toplumsal cinsiyet eşitliğini benimsediği söylenebilir. 2013 yılı Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırmasına göre çalışan kadınlar çalışmayanlara göre daha fazla toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde görüş bildirmiştir. Ancak ülkemizde Türkiye İstatistik Kurumu 2016 yılı verilerine göre 15 yaş ve üstü kadınların %32,5’i işgücüne katılmaktadır. Kadınların çalışma yaşamındaki konumu, neoklasik sermaye kuramına göre kadınların vasıf, tecrübe ve bilgi yetersizliğinden kaynaklanır ve bunu nedeni de aile, çocuk bakımı ve ev işleridir. Feminist kuram ise kadınların çalışma yaşamına katılımını sorgularken toplumsal ve biyolojik cinsiyete dayalı iş bölümüne dikkati çeker. Bu işbölümü kadına ev içi çalışma ya da üremeyle ilişkili, erkeğe de kamusal ya da üretimle ilişkili yükümlülükleri getirir 26. Araştırma sonuçları toplumsal cinsiyete rollerine yönelik kalıp yargıların değiştirilmesinde kadın istihdamının ve statüsünün önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Uçar’ın 19 yapmış olduğu araştırmada annesi çalışan öğrencilerin toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde tutumlara sahip olduğu görülmektedir. Öngen ve Aytaç 20 tarafından üniversite öğrencilerinde yapılan benzer bir çalışma da bizim bulgumuzu destekler niteliktedir. Atış 11 tarafından ebelik hemşirelik birinci ve dördüncü sınıflarda yapılan çalışmada annenin çalışma durumuyla TCRTÖ puanı arasında anlamlı fark bulunmamıştır. Sönmez ve ark’nın 7 bir tıp fakültesi birinci sınıf öğrencilerinde yaptıkları araştırmada annesi ev kadını olanların daha geleneksel tutuma sahip oldukları saptanmıştır. Pınar ve ark 21 bir üniversite öğrenci yurdunda toplumsal cinsiyete ilişkin tutum belirlemek için yaptıkları çalışmada annenin çalışma durumunun öğrencilerin tutumları üzerinde olumlu yönde etkili olduğunu belirlemiştir.
Araştırmaya göre anne eğitimi lise ve üzeri olan öğrenciler toplumsal cinsiyet rollerine yönelik daha eşitlikçi tutumlara sahiptir. Varol ve ark’nın 3 birinci sınıf tıp öğrencilerinde Toplumsal Cinsiyet Algı Ölçeği (CEÖ) kullanarak yaptığı araştırmada anne ve baba eğitim düzeyi ilkokul ve altında olanların puan ortalaması, ilkokul üzerinde eğitime sahip olanlardan istatistiksel daha düşük saptanmıştır. Sönmez ve ark 7 birinci sınıf tıp öğrencileriyle yaptıkları çalışmada anne ve babaları ortaokul ve altı eğitimlilerin TCRTÖ’den daha düşük puan aldığını bildirmiştir. Aylaz ve ark 27 üniversite öğrencilerinin toplumsal cinsiyet rolüne yönelik görüşlerini belirlemek için yaptığı çalışmada annenin eğitim durumunun yüksek olmasının öğrencilerin cinsiyet rol ayrımcılığını azalttığını belirlemiştir. Aylaz ve ark’nın 27 çalışmasında bizim araştırmamıza benzer şekilde baba eğitimi ile cinsiyet rollerine ilişkin tutum arasında anlamlı ilişki bulunmamıştır. Pınar ve ark 21 çalışmasında geleneksel tavrı en fazla olan grupta anne eğitim düzeyi düşük olanların bulunduğunu bildirmiştir. Çetinkaya’nın 14 yaptığı araştırmaya göre anne eğitim düzeyinin arttıkça toplumsal cinsiyet rol tutum ölçeğinden alınan puan artmaktadır.
Araştırmada sosyal kulüplere üye olanların toplumsal eşitliğini daha fazla benimsedikleri bulunmuştur. Noyan’ın 28 araştırmasında, spor yapan kadınların, spor yapmayan kadınlara göre daha kendine güvenen, dışa dönük, sosyal yeterliliğe sahip olduğu bulunmuştur.
Araştırmada toplumsal cinsiyet konulu eğitime katılanlar katılmayanlara göre daha eşitlikçi tutumlara sahip olarak bulunmuştur. Esen’in 18 eğitim fakültesindeki öğrencilerde toplumsal cinsiyet duyarlılık ve farkındalığı geliştirmek için yaptığı araştırmada eğitim sonunda fark saptanmıştır. Ülkemizde toplumsal cinsiyet eşitliği dersinin zorunlu ders olarak üniversitelerin müfredatına entegre edilmesi ve kadın dostu üniversiteler oluşturulmasına yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Ancak bu tek başına yeterli olmayacaktır. Çünkü üniversitelerde okutulan ders kitapları ve akademisyenlerin tutumu bağlamında toplumsal cinsiyet kalıp yargılar yeniden üretilmektedir 18.
Araştırmada ebeveynleri ayrı olan öğrencilerin toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları daha eşitlikçi olarak bulunmuştur. Bunun nedeni kişinin ebeveynlerinden birini daha mağdur olarak görmesi olabilir.
Araştırmada kardeşi olanların toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları daha gelenekçi bulunmuştur. Bu bulgu kardeş varlığında erkek ve kız çocuğa yüklenen toplumsal rollerin daha belirgin olması ve ailede erkek çocuğa biçilen değer ile ilgili olabilir. Kardeşi olmayanların daha eşitlikçi olmasının nedeni, ailelerin çocuğun sosyal gelişimine ve eğitimine daha fazla duyarlı olması olabilir. Araştırmada erkek kardeşe sahip olan öğrencilerin daha gelenekçi tutumlara sahip oldukları görülmektedir. Aydın ve ark. 12 araştırmasında kız kardeşi olanlarda tutum puanı daha düşük bulmuştur. Başçı ve Giray 29 tarafından farklı bölümlerde okuyan üniversite öğrencilerinde yapılan benzer bir araştırmada toplumsal cinsiyet tutum puanı erkek kardeş sayısı ile negatif yönde ilişkili bulunmuştur. Kardeşi olmayanların daha eşitlikçi olmasının nedeni ailelerin çocuğun sosyal gelişimine ve eğitimine daha fazla duyarlı olması olabilir.
Araştırmada tek başına yaşamak arkadaşları ve aileyle kalmaya göre toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları daha eşitlikçi yönde etkilemektedir. Atalay ve ark’nın 30 yaptığı araştırmada ailesiyle kalanların tutum puanı yurtta ve diğer yerlerde kalanlara göre daha yüksek bulunmuştur.
Sonuç olarak tıp fakültesinde öğrenim gören öğrenciler çoğunlukla toplumsal cinsiyet eşitliği yönünde tutumlara sahiptir. Tıp eğitimi toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları değiştirmemekle birlikte, toplumsal cinsiyet eğitimi alanlar daha eşitlikçidir. Sosyodemografik değişkenler toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları etkilemektedir.
Bu sonuçlara göre; tıp eğitimi müfredatında toplumsal cinsiyet derslerine yer verilmelidir. Ulusal düzeyde kadın istihdamının arttırılmasına ve kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesine çalışılmalıdır. Toplumsal cinsiyet rollerine yönelik tutumları etkileyen sosyodemografik değişkenlerin araştırılması önerilir.
Teşekkür: Araştırmaya katkılarından dolayı Dr. Kutlu Akbaş, Dr. Mehmet Emre Tuncer, Dr. Mehmet Özer, Dr. Köksal Kılıç, Dr. Ali Beyazgül, Dr. Zehra Akşit, Dr. Aynur Taylı, Dr. Faruk Yayan, Dr. Serkut Öztürk, Dr. Caner Coşkun, Dr. İzel Kutlu ve Dr. Salih Bütün’e teşekkür ederiz.