Ksantomlar üst GIS endoskopisi esnasında nadir görülen insidental lezyonlardır. Görülme sıklığı endoskopi serilerinde %0.018-0.80 iken otopsi serilerinde %58 olarak belirtilmiştir
7,10. Gastrik ksantomların klinik önemi belirsiz olup malign lezyonlarla karışabildiği için önem arz ettiği belirtilmiştir ancak Muraoka ve ark.
11 tip IIa erken mide karsinomu ile gastrik ksantomların birlikteliği olan bir olgu sunmuş ve kanser hücrelerinin otokrin mekanizmalar yolu ile ksantom hücrelerinin proliferasyonuna neden olabileceğini ileri sürmüştür. Yakın zamanda Kitamura ve ark.
5 91 vakalık erken mide karsinomu serilerinde %72,5 oranında gastrik ksantom birlikteliği saptamışlardır. Literatürde yine bu birlikteliği ortaya koyan farklı çalışmalar bulunmakta olup gastrik ksantomların mide karsinomu için uyarıcı olabileceği öne sürülmüştür
4-6. GIS ksantomlarının yaklaşık %76’sı midede, sıklıkla da antrum ve pilorik bölgededir (%70)
1,8. Literatürde mide kardia ve fundusta yerleşim gösteren az sayıda rapor mevcuttur
8,12. Bizim vakalarımızda lezyon, midede daha nadir lokalizasyon alanı olan kardiya ve fundusta yerleşim gösteriyordu. Kutanöz ksantomlar ile hiperlipidemi arasındaki ilişki netliği gastrik ksantomlarda mevcut değildir. Literatürde hiperlipidemi ile ilişkisi olmadığını savunan yayınların yanı sıra metabolik disfonsiyon, trigliserit yüksekliği ve HDL-kolesterol düşüklüğü ile birlikteliğini gösteren yayınlar da mevcuttur
1,2,13. Bizim vakalarımızın birisinde serum lipid değerleri normal iken diğerinde total kolesterol ve LDL kolesterol seviyeleri yüksek bulundu.
Gastrik ksantomlar sıklıkla kronik gastrit, atrofik gastrit, intestinal metaplazi ve gastrik ülser gibi patolojik değişikliklerin olduğu gastrik mukozada görülmektedir 1,2,14. Hori ve ark. 15 yapmış olduğu 145 gastrik ksantoma olgulu çalışmada %48 oranında HP antijeni (+) bulunmuştur. Gencosmanoglu ve ark. 1 bir çalışmalarında gastrik ksantomların %53’ ünde H.pylori pozitifliği, %29’ unda ise intestinal metaplazi varlığı tespit etmişlerdir. Benzer bir çalışmada Köksal ve ark. 14 gastrik ksantomların ileri intestinal metaplazi ve atrofik gastrit için uyarıcı bir endoskopik bulgu olduğunu öne sürmüşlerdir. Bizim vakalarımızın birinde aktif kronik gastrit, fokal intestinal metaplazi ve atrofi; diğer vakamızda ise kronik gastrit mevcuttu. Her iki vakada da histokimyasal çalışmada H.pylori varlığı tespit edildi.
Ksantomlar histopatolojik olarak berrak hücreli karsinoid tümöre ve taşlı yüzük hücreli adenokarsinoma benzeyebilir 1,7-9. Karsinoid tümörden ayrımında immünohistokimyasal olarak Kromogranin A ve CD 68 kullanılır. Kromogranin A boyanması karsinoid lehine iken histiosit markırı olan CD 68 boyanması ksantom lehinedir 8. Taşlı yüzük hücreli karsinomdan ayrımında histokimyasal ve immünohistokimyasal testlerden yararlanılır. PAS+ABpH: 2,5 karsinom hücrelerinde müsin lehine boyanma gösterirken ksantom hücrelerinde boyanma göstermez. Sitokeratin ile karsinom hücrelerinde boyanma olurken ksantom hücrelerinde boyanma olmaz 16. Her iki olgumuz da immünohistokimyasal olarak sitokeratin ile boyanma göstermezken, CD 68 ile pozitif boyandı.
Endoskopi esnasında gastrik ksantomlar maligniteyi taklit edebilir ve deneyimsiz klinisyenlerce karıştırılabilir. Diğer taraftan malignitenin ksantomla karıştırılarak tanının atlanması da olasıdır. Üstelik, ksantomlarla gastrik malignensiler arasında bir ilişki olup olmadığı da henüz netlik kazanmış bir konu değildir. Bu nedenle, özellikle klinisyenlerin bu tür lezyonlara daha şüpheci yaklaşması ve maligniteyi ekarte edebilmek adına biyopsi almayı ihmal etmemeleri önemli olacaktır.