Humerus cisim kırıkları acil servislerde sıklıkla görülen yaralanmalardır. Epidemiyolojik çalışmalara göre acil servise başvuran tüm kırıkların %1-3’ünü humerus cisim kırıkları oluşturmaktadır. Tüm humerus kırıkları içinde humerus cisim kırıklarının oranı ise %20’dir
1. Kırıkların %63.3’ünü AO tip A kırıkların oluşturduğu bildirilmiştir
2. Başka bir çalışmada ise A tipi basit kırıkların oranı %61 olarak bulunmuştur
6. Tsai ve ark.’nın
7 çalışmasında 106 humerus diafiz kırığının 72 (%68)’sinin AO tip A olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmamda da benzer oranlarda (%63) tip A kırık tespit edilmiştir (Şekil
1).
Humerus diafiz kırığında fonksiyonel breys tedavisi Sarmiento ve ark. 8 tarafından 1977 yılında tarif edilmiştir. Hastaya özel üretilen, humerusu çepeçevre saran bunun yanında omuz ve dirsek hareketlerine izin veren ortez 51 hastada kullanılmış ve sadece 1 hastada kaynamama bildirilmiştir. Yapılan çalışmalarda breys tedavisi ile kaynama oranları %94 ve %98 olarak bildirilmiştir 4,9. Bu çalışmada konservatif tedavi edilen grupta %94 oranında kaynama elde edilmiştir. Bu sonuçlara göre kliniğimiz fonksiyonel breys tedavisinde başarılı klinikler arasındadır.
Plaklı osteosentez ile humerus diafiz kırıklarının tedavisi Gregory tarafından Rockwood and Green’s fractures in adults isimli kitapta altın standart cerrahi tedavi olarak tanımlanmıştır. Bu tedavi yönteminde kaynama oranları yüksek, komplikasyon ve açılanma oranları düşük olarak belirtilmiştir 10. Vander Griend 11 plaklı osteosentez yapılan 36 humerus diafiz kırığında sadece bir kaynamama olduğunu, omuz ve dirsek hareketlerinde sorun yaşanmadını, bir hastada radial palsi geliştiğini bildirmiştir. Tingstad ve ark.’nın 12 çalışmasında ise 83 humerus diafiz kırıklı hastanın 78’inde kaynama elde edilmiştir. Bu yaklaşık %94 başarı elde edildiğini göstermektedir. Toplamda 361 hastanın değerlendirildiği 5 hasta serisinde kaynama oranı yaklaşık olarak %96 olarak tespit edilmiştir 13. Bu çalışmada plaklı osteosentez tedavisi uygulanan 40 hastadan 38 tanesinde kaynama 2 tanesinde ise kaynamama olduğu görüldü. Oransal olarak %95 başarı elde edildiği görüldü. Bu sonuç literatürle benzerlik göstermektedir. Literatürde intramedüller çivileme tedavisi ile daha düşük kaynama oranları elde edilen çalışmalarda mevcuttur. Davies ve ark. 14 30 humerus diafiz kırığının 15 tanesini intramedüller çivileme ile tedavi etmişler ve kaynama oranını %73 olarak bildirmişlerdir. Bu çalışmada intramedüller çivileme tedavisindeki kaynama oranı %87 bulundu. Bu veriler literatür ile benzerlik göstemektedir. Bu çalışmada çivi tedavisinde ortalama kaynama süresi 13,6 hafta iken, plak tedavisinde 15,2 hafta olarak bulundu. Singisetti ve ark.’nın 15 2010 yılında yayınladığı hasta serisinde Stewart-Huntley skoru mükemmel ve iyi olan hastaların orta ve kötü olan hastalara oranı intramedüller çivileme grubunda %65 iken, plaklı osteosentez grubunda %94 olarak belirtilmiştir.
Bizim çalışmamıza dahil edilen hastaların 23’üne intramedüller çivileme tedavisi, 40’ına plaklı osteosentez tedavisi yapıldı. Kaynama zamanı ortancası intramedüller çivileme tedavisinde 11,71 (min:6,29, max:29,29) hafta, plak tedavisinde ise 10,85 (min:7, max:21,86) hafta, konservatif tedavide 12.71 (min:7,14, max:23,29) hafta olarak bulundu. Ancak bu fark istatiksel olarak anlamsızdı. Bu çalışmadaki hastalardan çivi tedavisinde Stewart-Huntley skoru mükemmel ve iyi olan hastaların orta ve kötü olan hastalara oranı çivi ile tedavisinde %74 iken, plak tedavisinde %88 olarak bulundu. Bu oran Singisetti ve ark.’nın 15 çalışması ile benzerlik göstermektedir. Tedavi yöntemleri ile Stewart-Huntley skoru arasındaki ilişki istatiksel olarak anlamlı değildi (Tablo 1).
Shields ve ark.’nın 16 2004 ve 2012 yılında bir travma merkezinde tedavi gören 77 humerus kırıklı hastada yaptığı çalışmada yaş artışı ile hastaların DASH skorunun yükseldiği, memnuniyetin ve fonksiyonelliğin azaldığı bildirilmiştir. Bu çalışmada ise 65 yaş üzeri hastalarda QuickDASH skorunun yükseldiği görüldü ve bu sonuç istatiksel olarak anlamlıydı (p =0,020). Ayrıca yaş grupları ile Stewart-Huntley skoru mükemmel ve iyi olan hastaların 60 yaş üzerinde daha az olduğu görüldü. Bu sonuç da istatiksel olarak anlamlıydı ve literatürle benzerlik göstermekteydi. Mahabier 17 2013 yılında yayınladığı çalışmasında 91’i konservatif tedavi edilen, 95’i ise cerrahi tedavi edilen toplam 186 hastayı değerlendirmeye almıştır. Çalışmasında radial sinir hasarı %9,1 olarak bulmuştur. Her iki grubun sonuçlarının birbirine benzerlik gösterdiği belirtilmiş ve istatiksel olarak cerrahi ve konservatif tedavi ile radial sinir hasarı ilişkisinin anlamsız olduğu sonucuna ulaşılmıştır (Tablo 2).
Bu çalışmada 7 hastada radial sinir hasarı mevcuttu. Bu hastalardan 5 tanesinde kırık sırasında radial sinir hasarı oluştuğu tespit edilmişti. Tedavi şekilleri ile radial sinir hasarı arasındaki ilişkinin istatiksel olarak anlamsız olduğu görüldü. Bu sonuçlar literatür ile benzerdi.
Tingstad ve ark.’nın 13 yapmış olduğu çalışmaya humerus kırığı olan ve plak tedavisi uygulanan 83 hasta dahil edilmiştir. Hastaların kaynama sonrası grafileri değerlendirilmiş ve tamamında açılanmanın 10°’nin altında olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada ise kaynama sonrası grafilerdeki açılanma dikkate alındığında kırıkların %13’ünde 5° üzerinde dizilim bozukluğu olduğu görüldü. Bu oran plaklı osteosentez yapılan hastalarda %8, intramedüller çivileme tedavisinde %13, konservatif tedavide %25 bulundu. Literatürle benzer olarak dizilim bozukluğu oranı en çok konservatif tedavide en az plaklı osteosentez tedavisinde görüldü.
Sonuç olarak humerus diafiz kırıkları proksimal, orta, distal olarak üç bölgeye ayrıldığında kırıkların en sık orta 1/3’lük bölgede olduğu görülür. AO sınıflandırma sistemine göre sınıflandırıldığında çoğunluğu A tipi basit humerus diafiz kırıkları oluşturur. Her üç tedavi yönteminde de yüksek kaynama oranları elde edildilebilir. Her üç tedavi yöntemi ile radial sinir hasarı olabilir. Ancak bu çalışma sonuçları tedavi yöntemiyle radial sinir hasarı arasında direk bir ilişki olmadığını gösterdi. 65 yaş üzeri hastalarda Stewart-Huntley skoru mükemmel ve iyi olanların oranının daha az olduğu görüldü. Konservatif tedaviye kıyasla cerrahi tedaviyle elde edilen kaynamada 5˚ üzerinde açılanmanın daha az olduğu tespit edildi. Seçilen tedavi türü ne olursa tedavi olsun uygun şekilde tedavi edildiğinde benzer kaynama oranları elde edilebileceği görüldü. Fakat yaş gibi hasta faktörleri tedavi sonrası klinik skorları etkileyebilir.