Bu çalışmamızda genel olarak doppler USG’nin karotis arter darlığını saptamada duyarlılığının yüksek (%77.5); özgüllüğünün nispeten düşük olduğu (%70.4) bulundu. Bununla birlikte DUSG ile DSA arasında orta derecede bir uyum tespit edildi. Darlık derecesi %50-%70 arasındaki darlıkları tespit etme açısından ise bu iki test arasında düşük bir uyum saptandı. %70’in üzerindeki darlıklarda ise DUSG’nin özgüllüğü arterken (%87.5-%97.7) duyarlılığında hafif bir azalma (%66.7) izlendi. Darlık yüzdesi arttıkça DUSG ile DSA arasındaki uyumun anlamlı olarak arttığı da not edildi.
Semptomatik karotis arter darlığı, geçici iskemik atak veya inme geçiren hastalarda etkilenen taraf karotis arterde darlık ve/veya trombüs saptanması halinde kullanılan bir terminolojidir. Bazı çalışmalarda inme hastalarının %10-20’sinden1,3,9,10; diğer çalışmalarda ise %25’inden bu tablonun sorumlu olduğu ifade edilmektedir11,12. İnme geçirme riskinin orta derece darlıklarda yılda %1’in altında olduğu; ancak darlık derecesinin %80’i aşması halinde yıllık inme geçirme riskinin %5’lere çıktığı rapor edilmiştir13. Bununla birlikte asemptomatik olgularda karotis arter darlığının tespiti erken müdahaleye imkan sağlamakta ve böylelikle bu hasta grubunda inme geçirme riskinde önemli bir azalmaya neden olmaktadır. Bu nedenle inme geçirme riski yüksek olan kişilerin uygun tarama yöntemleri ile incelenmesi önerilmektedir. Bu amaçla ilk seçenek tarama yöntemi olarak sıklıkla doppler USG tercih edilmektedir. İkinci seçenek tarama yöntemleri ise BTA ve manyetik rezonans anjiyografi (MRA) incelemeleridir. DSA ise karotis arterleri değerlendirmede altın standart yöntem olup invaziv oluşu, yüksek maliyeti ve yan etkilerinden ötürü tarama yöntemi olarak tercih edilmemektedir11.
Karotis doppler USG noninvaziv bir yöntem olup sıklıkla karotis arter bifurkasyonundaki darlıkları göstermek için kullanılmaktadır. Bununla birlikte preokluziv darlıkları oklüzyon olarak değerlendirme gibi dezavantajları da bulunmaktadır1. Buna ek olarak kalsifiye damarları değerlendirmesi güçtür ve darlık derecesini tespit etmede operatör bağımlıdır.
DUSG’nin meta-analiz çalışmalarda %50’nin üzerindeki ekstrakraniyal darlıkları tespit etmede duyarlılığı %98 ve özgüllüğü %88 olarak bildirilmiştir13. İtalya kaynaklı prospektif bir çalışmada ise 170 kişinin DUSG, BTA ve MRA verileri referans yöntem olan DSA ile karşılaştırılmış. Bu çalışmada, bizim çalışmamıza benzer şekilde, DUSG’nin duyarlılığı %67, özgüllüğü %87, PPV %80 ve NPV %80 saptanmıştır11. Randomize kontrollü çalışmalarda özellikle ≥%90 darlıklarda DUSG’nin faydasının belirgin olarak arttığı da belirtilmiştir3,14,15. Aburahma ve ark. %50-70 arasındaki karotis darlıklarında DUSG’nin duyarlılığının %93 ve özgüllüğünün %68 olduğunu raporlamışlardır14,16. Yine başka bir prospektif çalışmada DUSG’nin duyarlılığı %100, özgüllüğü ise %95.3-99.1 saptanmış1. Bütün bu çalışmalarda DUSG’nin duyarlılığı ve özgüllüğü metodolojik farklılıklardan dolayı çok fazla değişkenlik göstermektedir.
Çalışmamızda %50-70 arasındaki darlıklarda DUSG’nin duyarlılığı %68.4 ve özgüllüğü %79.7 bulundu. Bununla birlikte bu darlıklarda DUSG’nin pozitif prediktif değeri düşük (PPD= %28.9) ve yalancı pozitifliği yüksek (%71.1) tespit edildi. Bu nedenle DUSG’nin bu değer aralığında her tespit ettiği darlık derecelerinin yaklaşık üçte ikisinin doğru olmayabileceği akılda tutulmalıdır. Bu durumun, özellikle semptomatik hastalarda girişimsel işlem planlanmadan önce, BTA veya MRA ile doğrulanması daha net bir karar vermek için gerekli olabilir.
Çalışmamızda %70’in üzerindeki darlıklarda duyarlılık %66.7-72.9; özgüllük ise %87.5-97.7 tespit edildi. Bu darlıkları saptamada DUSG ile DSA arasında orta-yüksek derecede bir uyum izlendi (p <0.001). Ayrıca darlık derecesi arttıkça yalancı pozitiflik değerlerinin düştüğü gösterildi. Ancak yalancı negatiflik değerinin özellikle ICA oklüde olduğunda arttığı izlendi. Bu durum daha önceki yayınlarda da belirtildiği üzere DUSG’nin kritik darlık ve oklüzyon ayırımını yapmaktaki güçlüğünden kaynaklanmış olabilir1.
Bu çalışmamızın en büyük eksikliği verilerin retrospektif olarak elde edilmesidir. Literatürde prospektif çalışmalarda DUSG’nin doğruluğunun yüksek; retrospektif çalışmalarda daha düşük çıkması da bu durumu desteklemektedir. Bizim çalışmamızda DUSG testinin doğruluğu %73.1 olarak bulundu. Ancak günlük pratikte sıklıkla karşılaşılan DUSG raporlarının güvenirliliği hakkında klinisyenlere genel bir bakış sağlaması açısından bu çalışmanın yararlı olacağı kanaatindeyiz.