İnhalasyon anestezikleri uygulamaya girdikleri günden beri karaciğer ve böbrek gibi parenkimli organlarda toksisiteye neden olmuşlardır. Bu nedenle bir kısmı kullanımdan kalkmıştır
2,4,5,7. Karaciğer halotanın metabolize edildiği organ olması nedeniyle bu anestezik ajanın toksisitesinden en fazla etkilenen organ niteliğindedir. Volatil anestezikler karaciğere olumsuz etkilerini hem fonksiyonel hem de hücresel yapıyı bozarak gösterirler
4,22. Halotan sağladığı fiyat avantajı sayesinde son 40 yılda en çok kullanılan volatil anestezik olma özelliğine sahip olurken, hepatotoksik etkisinden dolayı kullanımı gittikçe sınırlanmıştır
23,24,25.
Organofosfatların detoksifikasyonunda primer görev alan PON 1 sentezinin ve salınmasının karaciğerden olması karaciğerin disfonksiyonuyla değişebilmektedir 10,11,12,15, 26. Yüksek dansiteli lipoproteinlerle de sıkı bağı bulunan PON 1’in bu özelliği çok sayıdaki çalışmada ortaya konulmuştur 10,16,17,18,27. Bilinen özellikleri içinde en önemlisi karaciğerde yoğun olarak bulunduğudur 12,15. Rolünün doğal antioksidan olarak gözükmesi oksidasyon olayındaki durumuyla değerlendirilmeye çalışılmıştır. Öyle ki, PON1 yüksek dansiteli lipoproteinlerin yapısında bulunarak düşük dansiteli lipoproteinlere bağlı olan lipid peroksidasyon ürünlerinin oluşumunu ve dolayısıyla sitotoksisiteyi önleyebilmektedir. Halotanın oksidatif metabolizmasıyla ortaya çıkan ürünlerin antioksidanlarla azaltılabildiği bilinmektedir 12. Ferre ve ark 28 hepatik antioksidan PON1’in aktivitesi, lipid peroksidasyonu ve karaciğer hasarı arasındaki ilişkiyi incelemek amacıyla ratlarda CCl (4) ile siroz modeli oluşturulmuştur. Bu çalışmada kontrol grubuna göre çalışma grubunda PON1 düzeyi daha düşük bulunmuştur. Lipid peroksidasyonu ve PON 1 aktivitesi arasındaki ilişki, bu enzimin karaciğer mikrozomlarında antioksidan sistemde önemli rol oynadığını göstermiştir. Ferre ve ark’nın yapmış olduğu başka bir çalışmada 29 serum PON1 aktivitesinin karaciğer hasarının belirlenmesinde önemli bir gösterge olduğu belirtilmiştir. Bu çalışmada kronik karaciğer hastalığında PON 1 aktivitesi düşük bulunurken, hasar düzeyi artmış bulunmuştur.
Çalışmamızın sonucunda PON 1 enzimi 2 saatlik halotan uygulamalarından sonra (birinci, ikinci ve üçüncü halotan uygulamaları) anlamlı şekilde düşmüştür. Ancak, her uygulama sonrasındaki iki günlük dinlenme sonucu standart koşullarda saklanan ratlarda PON 1 düzeyi tekrar artma eğilimine girmiştir. Son uygulama olan üçüncü uygulamadan bir hafta sonra yapılan değerlendirmede PON 1 düzeyinin arttığı görülmüştür. Tüm uygulamaların sonrasında alınan karaciğer örneklerinden elde edilen histopatolojik değişmelerin her uygulama sonrasında arttığı tespit edilmiştir. Dinlenme dönemlerinde histopatolojik değişmelerin biraz düştüğünü göstermiştir. Histopatolojik hasar ve PON 1 düzeyi arasında akut dönem ve geç dönemlerinde görülen bu ilişki dikkat çekici olarak bulunmuştur. Histopatolojik hasar ve MDA düzeyleri arasındaki ilişki paralel bir gidişat gösterirken, dönemsel olarak PON1 düzeyi ile ters bir gidişat göstermiştir. PON1 düzeylerinin düştüğü dönemlerde hasarlanmanın yanısıra MDA düzeylerinin de artmış olduğu anlaşılmıştır.
Literatürde halotan hepatotoksisitesi ve serum PON 1 ilişkisini değerlendiren herhangi bir çalışmanın olmadığı görülmüştür. Bu nedenle halotan ile oluşan akut karaciğer hasarının belirlenmesinde ucuz, basit, kolay, hızlı ve önemli bir gösterge olması nedeniyle serum PON1 aktivitesi kullanılabilir bir parametre olarak değerlendirilmiştir. Bu konuda başka çalışmaların yapılmasına gereksinim vardır.
Teşekkür:Bu çalışma Münferit Çalışma Projesi olarak FÜBAP Proje No: 844 ile desteklenmiş olup, bu destekleri nedeniyle teşekkür ederiz.