Ülkemizde bölgeden bölgeye değişiklik gösteren HbsAg prevalansı %4-10, anti-HBs prevalansı %20.6-52.3 arasında değişen oranlarda bulunmuş olup, ülkemiz orta endemik ülkeler grubuna girmektedir
2.
HBV infeksiyonunun seroepidemiyolojisini belirlemeye yönelik pek çok araştırma yapılmıştır. Fakat bu araştırmalar daha çok sağlıklı donörler ve sağlık personeli üzerine yoğunlaşmıştır. Yapılan çalışmalarda toplam seropozitifliğin %25-60 oranında olduğu, bu oranların Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde daha yüksek olduğu saptanmış, ülke nüfusunun genel olarak %5-10’unun HBV infeksiyonu taşıyıcısı olduğu saptanmıştır. Bu sonuçlara göre yurdumuzda toplam her 3 kişiden biri HBV ile infekte olmaktadır 2,11-14.
Ülkemizde özellikle çocukluk yaş grubunda HBsAg, anti-HBs, anti-HBc’nin bir arada çalışıldığı ve HBV infeksiyonunun seroepidemiyolojisini belirlemeye yönelik sınırlı sayıda yapılan çalışmalarda elde edilen sonuçlar çeşitli bölgelere göre %0.48-17.8 arasında değişmektedir 2,14. Ülkemiz gibi orta endemik bölgelerde HBV infeksiyonunun bulaşması daha çok non-parenteral yolla olmaktadır, bunda da düşük sosyo-ekonomik düzeyin etkisi vardır. Özellikle 6 yaş ve altında aile içi yakın temas, yetersiz hijyenik durumlar, aynı havlunun, sakızın veya diş fırçasının paylaşılması gibi faktörler HBV infeksiyonunun bulaşmasını kolaylaştırmaktadır 15. Bu nedenlerden dolayı 6 yaş ve altında rutin hepatit B aşılamasının yapılması, HBV infeksiyonunun önlenmesi ve taşıyıcıların azalması yönünden çok önemlidir.
Çocuk Polikliniğimizin takibinde olan 6 yaş ve altı 240 çocuktan 170’inde (%70.8) anti-HBs pozitif saptandı. Anti- HBs’si pozitif olan 170 çocuktan 93’ü (%54.7) aşılı, 77’si (%45.3) ise enfeksiyonu geçirmiş idi. Aşı yapılma oranı bakımından ilk ve son grup karşılaştırıldığında aralarında istatistiksel olarak anlamlı fark tespit edildi (p<0.05). Bu fark, ülkemizde yaklaşık 6 yıldır rutin aşı programının uygulanıyor olmasına bağlıdır. HBsAg pozitifliği ise 3 çocukta (%1.25) tespit edildi. Bu çocuklar risk faktörleri yönünden değerlendirildiğinde; üçünün de annesinin hepatit B taşıyıcısı olduğu tespit edildi. Bu vakalar, HBV enfeksiyonunun yayılmasında ve bulaşmasında en büyük etkenin HBV taşıyıcıları olduğunu bir kez daha göstermektedir 4,5. Daha önce yayınlanan birçok kaynakta ülkemizde HBsAg pozitifliği %1.2-10.6 bildirilmesine rağmen, çalışmamızda Gaziantep bölgesindeki 0-6 yaş grubundaki çocuklarda HbsAg pozitifliğinin (%1.25) ülke genelinde bildirilen oranın alt sınırında bulunması sevindiricidir, çünkü rutin hepatit B aşılama programının devam etmesi ile bu oran ileriki yıllarda tüm yaş grubunda da çok daha düşük olacaktır (Tablo I) 16-18. Konya bölgesinde Atabek ve arkadaşları (ark.) tarafından yapılan bir çalışmada ise 0-6 yaş grubunda hiç HBsAg pozitifliği saptanmamıştır 19. İstanbul’da Kuru ve ark. tarafından yapılan bir çalışmada 1 yaş altındaki çocuklarda HBsAg pozitifliği %6.6 saptanmıştır 20. Samsun’da yapılan diğer bir çalışmada ise, Cetinkaya ve ark. bir ay ile 16 yaş arasındaki çocuklarda HBsAg pozitifliğini %3.2, anti-HBs pozitifliğini %13.3 olarak saptamışlardır 21. Sağlık Bakanlığı verilerine göre 2004 yılında ülkemizde rutin hepatit B aşılama oranı %77 tespit edilmiştir 22. Çalışma sonuçlarımızın diğerlerinden farklı olmasının nedenlerinden birincisi, Haziran 1998 tarihinde Sağlık Bakanlığı’nın Sağlık ocaklarında rutin Hepatit B aşı programına başlamış olması ve çalışmadaki yaş gruplarının bu program dahilinde olması, ikincisi ise çalışmanın yapıldığı grupta sosyo-ekonomik düzeyin düşük olmasıdır. Türkiye’nin değişik bölgelerinde hastaneye başvuran çocuklar üzerinde yapılan bu çalışmalar, bölgelerde belki de aynı bölge içinde sosyo-ekonomik düzeydeki farklılığa bağlı olarak değişebilen hepatit B seroprevalans sonuçlarının görüldüğünü göstermektedir.
Çalışmamızda HBV seropozitifliği saptanan vakalarda sarılık geçirme öyküsü daha azdı. HBV infeksiyonunun çocukluk çağında % 80-90 oranında bulgu vermeksizin geçirildiği bilinmektedir 2. Seronegatif vakalarda sarılık geçirme öyküsünün yüksek olması, bunun bölgemizde sık rastlanan akut hepatit A’ya ait olduğunu düşündürdü. Ülkemizde çocukluk çağında görülen hepatitlerin %26- 87.5’inin hepatit A’ya bağlı olduğu bildirilmiştir 23.
Pediatri polikliniklerine başvuran ve HBV enfeksiyon riski yönünden toplumdaki çocuklardan daha fazla risk taşıyanların karşılaştırılan gruplarda farklı oranlarda olması araştırmanın sonucundaki seropozitiviteyi etkilemektedir.
HBV seropozitif vakalarda seroloji sonuçları tekrar edildiğinde; sonuçta 240 vakadan %0.83’ünde (2/240) bulgu vermeksizin HBV taşıyıcılığı, %0.42’sinde (1/240) de kronik hepatit saptandı. Vakaların %38.75’inde (93/240) aşılanma öyküsü vardı. Aşısız çocuklar aşı programına alındı. Bulgu vermeyen HBV taşıyıcısı 2 vaka ile kronik hepatitli 1 vaka ve ailelerine Pediatrik Gastroenteroloji, Hepatoloji ve Beslenme Bilim Dalı olan bir merkezde izlem önerildi.
Sonuç olarak bu çalışma, Sağlık Bakanlığı’nın rutin Hepatit B aşılama programı dahilinde olan çocuklar üzerinde yapılmasına rağmen; aşılanma oranı %38.75 tespit edildi. Bu oranın çok düşük olması, rutin aşılama konusunda halkımızın yeterince aydınlatılamadığı gerçeğini gözler önüne sermektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından yaklaşık 6 yıl önce uygulamaya başlanan rutin Hepatit B aşısının, ülkemizde Hepatit B enfeksiyonundan ve bunun neden olabileceği diğer hastalıklardan ve ölümlerden korunmada çok yararlı olduğunu ve olacağını göstermektedir. Aşılama programının özellikle horizontal bulaşmanın olduğu altı yaş ve altı çocuklarda devam etmesi ve halkı bu konuda bilinçlendirmenin daha etkin bir şekilde yapılması ileriki yıllarda aşı yapılma oranının artmasına, HBV infeksiyonunun azalmasına ve dolayısıyla bu infeksiyonun neden olduğu mortalite ve morbiditenin azalmasına neden olacaktır.