Klinik olarak epilepsi tanısı alan olguların %50` si interiktal EEG aykırılığı gösterirken uyku deprivasyonuyla bu oran %70`lere hatta dördüncü EEG incelemesinde %90`lara çıkmaktadır
6. İnteriktal EEG patolojisi klinik nöbet varlığıyla doğru orantılıdır ve ilaç sonlanması öncesi kötü prognoz göstergesidir. Sürekli EEG anormalliği gösteren olgularda tedaviyi sonlandırma kararı daha dikkatli verilmelidir
7. Bazı çalışmalarda ilaç sonlanması öncesi elde edilen EEG ile prognoz arasındaki ilişkinin olmadığı iddia edilmekle birlikte
8,9 çok sayıda çalışmada ilaç sonlanması öncesi çekilen EEG` nin jeneralize nöbetlerde veya çocukluk çağında daha önemli olduğu ve rekurens hakkında bilgi verebileceği bulunmuştur
10-13. Hangi EEG patolojilerinin rekürensle ilişkili olduğu ortaya konmasa bile yapılan bir meta analizde ilaç sonlanması öncesi elde edilen anormal EEG paterni ve rekürens arasındaki ilişki değerlendirildiğinde rölatif risk 1.45 olarak bulunmuştur
10. Yalnızca epileptiform EEG patolojilerinin değil, ritimde izlenen yavaşlamanın dahi kötü prognozla ilgili olduğu gösterilmiştir
12,13. Tüm bu çalışmalar interiktal EEG incelemelerinin nöbet takibinde ve klinik iyileşmeyi belirlemede kullanılabileceğini ortaya koymaktadır. Bizim çalışmamızda dört veya daha fazla interiktal EEG incelemesi ve klinik nöbet takip kayıtları tam olgular değerlendirildi. Bu açıdan bakıldığında nöbet tipleriyle de ilişkili olarak interiktal kayıtlarımızın önemli bir veri olduğu düşünüldü
6. Çalışmamızda ilaç kesimi düşüncesi olmamakla birlikte benzer biçimde interiktal EEG patolojilerinin varlığıyla klinik nöbet prognozları arasındaki ilişki araştırıldı. İnteriktal EEG bulgularıyla nöbet prognozu arasındaki – nöbet tipinden bağımsız olarak - ilişki istatistiksel olarak anlamlı bulunmamakla birlikte klinisyen günlük uygulamalarını yaparken EEG’si olumlu çıkan bir hastanın %73.7 oranla (pozitif prediktif değerden dolayı) klinik prognozunun da olumlu olacağı konusunda bir öngörü yapabileceği saptandı. Eşlik eden doğumsal rahatsızlık, depresyon, sistemik rahatsızlık veya serebral organik patoloji yoksa EEG analizinin prognoz belirlemede kullanılabileceği çalışmamızda saptanan diğer önemli bir bulguydu.
İnteriktal epileptiform faaliyet bozukluğu izlenen EEG aynı zamanda relaps ve remisyon konusunda da fikirler verir. Çocukluk çağı ve altı aydan kısa sürede kontrol altına alınmış epileptik nöbetlerde EEG aktivitesi daha sıklıkla düzelmiş olarak bulunur ve remisyon olasılığı yüksektir7. İlaçların azaltılması öncesinde interiktal epileptiform deşarjların izlendiği çocuklarda nöbetlerin yeniden başlama riski 2–4 misli artmaktadır7. Özellikle kriptojenik veya idyopatik epilepsili çocuklarda epileptiform interiktal EEG paterninin varlığı gelecekteki yeni nöbet riskine işaret eder12-14. Büyüklerde bu konuda yapılan çalışmalar daha az sayıda olmakla birlikte Callaghan ve ark., patolojik interiktal EEG’nin rekürensle ilişkili olduğunu göstermişlerdir 15. Tinuper ve ark ise parsiyel epilepsilerde epileptiform EEG`nin relapslarla ilgili olmadığını fakat ilaç sonrası dönemde EEG`deki kötüleşmenin relaps riskini gösterdiğini bildirmektedir16. Bizim çalışmamızda ise literatürden farklı olarak çocuklarda anormal interiktal EEG varlığıyla klinik iyileşme arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmadı. Erişkin yaş grubunda ise interiktal EEG takibinde düzelme saptanan 24 olgunun 15(%62.5)’inde klinik iyileşme -iyi prognozmevcuttu. Aradaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (p=0.01). Literatürde Valporat kullanımının EEG aktivitesi üzerinde olumlu etkileri bildirilmektedir17-19. Bizim çalışmamızda ise kullanılan antiepileptik ilaçlarla ve özellikle Valporat kullanımı ile EEG değişiklikleri arasında bir ilişki olmadığı saptandı.
Sonuç olarak interiktal EEG takibi ile interiktal EEG kayıtlarındaki düzelmenin not edilmesi hastaların prognozu ve nöbet kontrolü hakkında bilgi verebilir. Hastaların erişkin yaş grubunda olması ve eşlik eden depresyon, sistemik rahatsızlık veya serebral organik patoloji olmaması EEG analizini daha değerli kılacaktır.