Periferik arter anevrizmalarının kliniği anevrizmanın
lokalizasyonuna, büyüklüğüne ve birlikte bulunduğu
hastalıkların seyrine bağlıdır. Olguların %70’i semptomlar ortaya çıkana kadar anlaşılamamaktadır
5. Genelde iskemik
olaylar tabloya hakimken nadiren rüptüre olurlar
6. Bizim
serimizde de akut ve kronik olmak üzere toplam 12 (%52.1)
olguda ekstremite iskemisi mevcuttu.
Psödoanevrizma, arteriyel duvarda çeşitli nedenlerle
meydana gelen yırtıktan sızan kanın trombüs formasyonu
oluşturup, etrafının fibröz bir kapsülle sarılması sonucu
meydana gelir. Gerçek anevrizmalardan farkı tüm arteriyel
duvar tabakalarını içermemesidir 2. Psödoanevrizmaların
etiyolojisinde iyatrojenik veya travmatik sebepler majör rol
oynamakla birlikte, diğer etkenler arasında vaskülit,
enfeksiyon, ilaç bağımlılığı, anastomotik separasyon sayılabilir
7,8. Günümüzde perkütan invaziv girişim sayısındaki artış
nedeniyle psödoanevrizmalar daha sık olarak karşımıza
çıkmaktadır 3. Diagnostik anjiyogramdan sonra %0.1-0.2 ve
invaziv girişimlerden sonra %3-5.5 oranında görülebilir 9.
Uzamış prosedür, hatalı veya birden fazla arter ponksiyonu,
büyük boyutta kateter kullanımı, ponksiyon yerinde aterom
plağı varlığı, obezite, hipertansiyon, pıhtılaşma bozuklukları,
antikoagülan kullanımı ve kateterizasyon sonrası yetersiz
bakım gibi faktörler görülme oranını artırmaktadır 4.
Anostomotik psödoanevrizmaların patogenezi
multifaktöryeldir. Sistemik faktörler arteriyel hipertansiyon,
arteriyel duvar zayıflığı, arteriyoskleroz ve sigara kullanımıdır.
Lokal faktörler ise yara enfeksiyonu, protez ve sütür
materyalleri, kanama nedeniyle reoperasyon, anostomoz
hattında gerginlik, hatalı sütür tekniği, geniş endarterektomi,
travma ve mekanik basıdır. Son yıllarda vasküler cerrahide
kullanılan sütür materyallerindeki ve vasküler greftlerdeki
gelişmeler arteriyel rekonstrüktif ameliyatların komplikasyonu
olarak gelişen yalancı anevrizmaların insidansını azaltmıştır
10. Bizim serimizde 6 ay önce aorta-bifemoral bypass
uygulanan 1 olguda paraanastomatik yalancı anevrizmaya
rastladık. Bu olguda anastomoz bölgesine yeni suni damar
grefti ile interpozisyon uygulanıp, aorta-bifemoral bypass
greftinin distal ucu interpoze suni grefte uç yan anastomoz
edildi.
Alt ekstremite anevrizmaları sıklık sırasına göre femoral,
popliteal ve nadiren de tibial anevrizmalar olarak sıralanabilir.
Femoral arter anevrizmaları tüm periferik arter anevrizmalarının %56’sını oluşturur. Femoral arterde en sık
olarak yalancı anevrizmalara rastlanılır 6. Serimizde bu oran
%52.1 (12 olgu) olarak tesbit edildi ve bunların yarısı (6 olgu)
yalancı anevrizma idi. Alt ekstremitede ikinci sıklıkta görülen
popliteal anevrizmalar genellikle bilateraldir ve aortoiliak
anevrizmalarla birlikte bulunurlar 11. Biz de 8 (%34.8)
olguda popliteal arter anevrizmasına rastladık, bu olguların biri
bilateral popliteal, diğer bir olgu ise süperfisiyal femoral arter
anevrizması ile birlikte idi.
Üst ekstremite anevrizmaları, alt ekstremite
anevrizmalarına göre daha nadirdir. Bir çoğunu travmatik
anevrizmalar oluşturur. Üst ekstremitede görülen subklaviyan
arter anevrizmalarında proksimal kesiminde arteriyoskleroz
ana etken iken distalinde daha çok torasik outlet sendromuna
bağlı anevrizmalar gelişmektedir 12. Serimizde 4 olguda üst
ekstremite anevrizmasına rastlanırken bunlardan biri
subklaviyan yerleşimli gerçek anevrizma olup diğerleri
psödoanevrizma idi.
Nispeten klinik öneme sahip olmayan ulnar, radial, tibial
veya peroneal arter gibi arterlerin psödoanevrizmalarında
basitçe arter ligasyonu veya anevrizma kesesinin
rezeksiyonunu takiben uç uca anastomoz uygulanabilir 13.
Serimizde radiyal arter psödo anevrizması saptanan 2 olguda
allen testi ile palmar arkın açık olduğunun tesbit edilmesi
üzerine ligasyon uygulandı.
Tedavi edilmemiş asemptomatik periferik arter
anevrizmaları; tromboz, distal embolizasyon, rüptür ve
genişlemeye bağlı ven veya sinir basısına yol açabilir 5.
Komplikasyonlar ortaya çıktıktan sonra yapılacak cerrahi
girişime rağmen amputasyon ve mortalite oranları artmaktadır
14. Çalışmamızda 3 (%13) olguya amputasyon uygulandı. Bu
hastaların tümünde iskeminin geç dönem bulguları mevcuttu.
Sonuç olarak periferik arter anevrizmaları ciddi
komplikasyonları nedeniyle ekstremite kayıplarına ve
mortaliteye yol açabilirler. Komplikasyon gelişimi, yapılacak
müdahalelerin başarı şansını azaltacağı için asemptomatik bile
olsa periferik anevrizmalar mutlaka cerrahi olarak tedavi
edilmelidir.