AİK patogenezi ve tedavisini halen tartışmalı olan otolojik acil
bir hastalıktır. Etiyolojide birçok faktörün rol oynadığı
düşünülmekte ancak birçok olguda belirgin bir neden
bulunamamaktadır. AİK genellikle tek kulakta görülür ve her 2
kulağı eşit oranda tutar
13. Bilateral görülme oranı Shaia ve
Sheehy’nin
3 1220 olguluk serisinde %4 olarak bildirilmiştir.
Huges
14 bilateral AİK varlığında sifilis ve iç kulak
hastalığının ön planda düşünülmesi gerektiğini vurgulamıştır.
AİK ile başvuran bir hastada, tüm olanaklar kullanılarak
etyolojinin aydınlatılmasına çalışılır, bilinen potansiyel
nedenler saptanırsa uygun tedavi protokolü uygulanır.
Ototoksik ilaç kullanımı sorgulanmalı, endokrin, metabolik ve
diğer sistemik araştırmalar tamamlanmalıdır. Akustik
nörinomlu olguların %10’nunun AİK ile başvurduğu ve AİK lı
olguların %1-2’sinde akustik nörinom saptanabileceği göz
önünde bulundurulmalıdır 7.
Sebep bulunamayan hastalar idiyopatik olarak kabul
edilerek olası nedenlere yönelik tedavi protokollerinden biri
başlanır. Bu amaçla çok çeşitli tedavi protokolleri ve bunun
sonucunda da çok çeşitli sonuçlar bildirilmiştir. Kombine
tedavideki amaç her bir ilacın muhtemel sınırlı etkilerinden,
belki de birlikte kullanmaktan kaynaklanan sinerjik etkiden
yararlanmak beklentisidir. AİK’lı olgularda değişik
merkezlerde kullanılan medikal ajanlar daha çok enflamasyonu
ve otoimmün hasarı baskılamaya, ödemi azaltmaya ve
mikrosirkülasyonu düzenlemeye yöneliktir 15.
AİK’lı olgulara verilen tedaviye yanıtın bazı faktörler
tarafından etkilendiği öne sürülmektedir. Bunlar arasında en
çok üzerinde durulanları başlangıçtaki işitme kaybının şiddeti, vertigo varlığı, odyogram konfirigasyonu ve AİK başlangıcı ile
tedavinin başlaması arasındaki geçen süredir. Son yıllarda ısı
şok protein 70 in AİK hastaların prognoz ve tedavi takibinde
önemli olduğu yönündedir 16. Genellikle kabul gören görüş
AİK semptomlarının başlangıcından itibaren ilk 7-10 gün
içinde tedaviye başlanan hastalarda iyileşmenin daha iyi
olduğudur 13. İkinci haftadan sonra uygulanacak olan
tedavinin anlamlı olmadığı, bu süre zarfında aktif hastalığın
gerilediği ve hasarın kalıcı hale geldiği belirtilmektedir 14.
Bizim çalışmamızda hastaların 36 sın da (%66.66) ilk hafta
içerisinde tedaviye başlandı, iyileşen hasta sayısı 24 kişi olup
oran % 66.66 idi. İlk hafta içerisinde başvuran ve tedaviye
başlananlar içinde iyileşme olmayan 12 hastanın 7 sini total
işitme kaybı olan hastalar oluşturmaktaydı. 18 hasta ise işitme
kaybından 1 hafta veya daha fazla zaman geçtikten sonra
başvurmuştu ve bunlarında 10 unda (%55.55) iyileşme
gözlendi.
Tinnituslu hastalarda prognozun daha iyi olduğu
bildirilmiştir. Anadolu ve ark, tinnituslu olguların %68’inde
iyileşme gözlerken %32’sinde hiçbir değişiklik
saptamamışlardır 17. Osma ve ark. tinnituslu hastaların
%52.63’ünde işitmede tedavi öncesine göre düzelme izlemişler
%47.37’sinde ise cevap alamamışlardır 18. Bizim
çalışmamızda da hastaların 39 ( %72.22) tanesinde tinnitus
vardı, bunlardan 30 (%64.11) u iyileşmiş, 14 (%35.89) ü
iyileşmedi.
Hastada bulguları ile tedavi sonuçları arasındaki ilişki
değerlendirildiğinde, işitme kaybının düşük frekansları tutması
(çıkan tip) iyi bir prognostik faktör olarak gösterilmektedir
7,14,19. Şanlı A ve arkadaşlarının 20 yaptığı çalışmada da
vertigonun eşlik ettiği ani işitme kayıplı hastalarda işitme
kazancının nispeten düşük olduğu tespit edilmiştir. İnanlı ve
ark. 15 yapmış oldukları çalışmada vertigoya çok ileri
derecede işitme kaybının eşlik ettiği olgularda işitmede
düzelme izlenmediğini rapor etmişlerdir. Bizim çalışmamızda
ise vertigolu hastalarda iyileşme oranı %61.20 olup, toplam
iyileşme oranı olan %64.82’en daha düşük olarak bulundu.
Saf ses ortalaması 100 dB’den daha fazla olan hastalarda
sonuçların yüz güldürücü olmadığı bildirilmiştir 21.
Odyogram şekli total ve totale yakın işitme kaybı olan
hastalarda işitmeyi düzeltmek, diğer olgulara göre çok daha
güçtür .1997 yılında kliniğimizde yapılan bir diğer retrospektif
çalışmada da en fazla kazanç çıkan tipte, en az kazançta 100
dB ve üzeri işitme kaybı olan olgularda görülmüştür 22. Bu
çalışmada ise total kaybı olan hastaların %35.72’sinde iyileşme
gözlendi
Sonuç olarak çalışmamızda total işitme kayıplı hastalarda
verilen tedavinin etkinliğinin az, yüksek frekansları tutan (inen
tip) ve düşük frekansları tutan (çıkan tip) ve tinnitusun eşlik
ettiği hastalarda tedavi etkinliğinin daha iyi olduğunu tespit
ettik. AİK olan hastalarda tedaviye mümkün olduğu kadar
erken başlanması iyi prognoz için önemli olduğu kanısındayız.