Bakteriyel keratitlerle ilgili yapılan çalışmalardan elde edilen sonuçlar dünyanın farklı yerlerinde farklı özellikler göstermektedir. Elde edilen izolatların tipleri birtakım değişiklikler gösterse de Gr (+) koklar keratitlerden en sık elde edilen mikroorganizma türünü oluşturmaktadır
5-7. Bizim çalışmamızda da Gr (+) bakteriler izolatların büyük kısmını (%73) oluşturmaktaydı.
Bakteriyel keratitlerin tedavisinde monoterapi olarak florokinolonlar kullanılmaktadır. Hyndiuk8 ve ark. bir çalışmada % 0, 3 siprofloksasin monoterapisinin güçlendirilmiş sefazolin-tobramisin kadar etkin ve korneaya kombinasyon tedavisinden daha az toksik olduğunu bildirmişlerdir. Ancak topikal florokinolon kullanımı sonrasında kornea perforasyonu riskinin arttığı bildirilmiştir9. Stafilokoklarda giderek artan oranda florokinolon direnci görülmesi nedeniyle tedavide ilk seçenek olarak kombine güçlendirilmiş antibiyotik tedavisi önerilmektedir7,10,11. Florokinolonlar, monoterapi şeklinde kullanımlarının dışında kombinasyon tedavilerinde de yer alabilmektedir4. Dördüncü kuşak florokinolonlar bakteriyel keratitlerin tedavisinde onay almışlardır ve ileride önemli fayda sağlayacakları düşünülmektedir12. Kliniğimizde sadece ayaktan takip edilen başlangıç keratitli hastalarda florokinolon monoterapisi kullanılmaktadır. Bunların dışındaki keratitli hastalara kliniğe yatış sonrasında yarımşar saatlik aralıklarla dönüşümlü kombine antibiyotik tedavisi başlanmaktadır. Keratitin antibiyotiklere verdiği klinik cevaba ve kültür sonuçlarına göre antibiyotik tedavisi düzenlenmektedir. Klinik cevap istenilen düzeyde olduğu takdirde kültürde kullanılan antibiyotiğe direnç mevcut olsa bile antibiyotik tedavisi değiştirilmemektedir. Biz 12 (% 37, 5) hastada klinik cevaba, dört (%12, 5) hastada ise kültür sonucuna göre başlangıç antibiyotik tedavisinde değişiklik yaptık.
Hastalarımızda saptanan birtakım oküler ve sistemik risk faktörleri mevcuttu. Oküler risk faktörlerinden en önemlisi travma idi. Batı Avrupa ve Amerika’ da yapılan çalışmalarda kontakt lens kullanma en önemli risk faktörü olarak tanımlanmıştır3,4,13-15. Ülkemizde yapılan bir çalışmada uzun süreli kontakt lens kullanımı bakteriyel keratitte en önemli, travma ise ikinci önemli risk faktörü olarak bildirilmiştir5. Oküler travma kırsal kesimlerde ve gelişmekte olan bölgelerde halen en önemli keratit risk faktörünü oluşturmaktadır16.
Bölgemizde kontakt lens kullanımı yaygın değildir. Ayrıca hastanemiz bölgemizin referans hastanesi olduğu için hastanemize ilimiz ve çevre illerin kırsal kesiminde yaşayan çok sayıda hasta yönlendirilmektedir. Sistemik risk faktörleri içerisinde olduğunu düşündüğümüz yaşlılık, keratit gelişimi için en önemli risk faktörlerinden biridir17. Bizim hastalarımızın % 56, 25’18 i 65 yaşından daha yaşlı idi.
Bizim serimizde keratitli hastalardan mikroorganizma üreme oranı literatürdeki serilerden daha düşük düzeyde kalmıştır3-7,18. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Merkezimize sevk edilen keratitli hastaların çoğuna kültür alınmasından önce ilk basamak tedavi merkezlerinde antibiyotik tedavisi başlanmış olmaktadır. Kültür için kullanılan besi yerleri atipik mikroorganizmaların üremesi için yeterli olmayabilir. Keratitli hastalarda kazıntı örneklemesi yetersiz kalmış olabilir.
Kültür sonuçlarını iyileştirmek için bu tür hastalarda kornea biyopsisi denenebilir. Taşıma besiyerlerinin kullanılması yerine örneklerin alınır alınmaz hasta başında ekimi de faydalı olabilir. Günümüzde antibiyotik direnci büyük bir sorun olarak karşımıza çıkmakta ve her geçen gün büyümektedir. Antibiyotik direncinin gelişmesinde gereksiz antibiyotik kullanımı önemli rol oynar. Enfeksiyondan şüphelenilen her hastada maliyetlerinin düşük, antibiyograma göre başlanılan tedavinin etkin olması nedeniyle direk yayma ve kültür önerilmektedir7. Keratitli hastalarımızda kültür çalışmalarından yeterli faydayı sağlayamadığımızı ve mikrobiyoloji anabilim dalı ile daha sıkı işbirliğinin gerekli olduğunu düşünmekteyiz.
Kliniğimizde bakteriyel keratitli hastalarımızın hemen tamamı yatırılarak tedavi edilmektedir. Keratit hastalarında başlangıç tedavisindeki yarımşar saatlik dönüşümlü damla tedavisi de göz önüne alındığında bu uygulamanın daha faydalı olduğu düşüncesindeyiz. Yine kliniğimizde her başlanan antibiyotik için yükleme dozu yapılmaktadır. Bu uygulamanın da keratitin hem daha çabuk hem de daha ekili biçimde sınırlanmasında çok yararlı olduğu kanısındayız.
Sonuç olarak keratitler görme azalmasına neden olan önemli göz enfeksiyonlarındandır. Ancak uygun ve etkili tedavi yaklaşımları ile iyileşebilmeleri mümkündür.