Elastofibroma dorsi benign ve yavaş büyüyen mezenkimal yumuşak doku tümörleridir. Skapula ve göğüs duvarı arasındaki mekanik sürtünmeye bağlı gelişen, bu nedenle tümoral olmaktan çok reaktif olarak kabul edilen fibroelastik yapıda bir psödotümördür. İlk defa 1961 yılında Jarvi ve Saxen tarafından bildirilmiştir
4. Hastaların %50'sinden fazlasında semptom bulunmaz ya da ağrı, hassasiyet, hareket kısıtlılığı ve kitle varmış hissi bulunabilir. Bizim hastalarımızın tamamında sırtta kitle varmış hissi ve 2 hastada buna ek olarak ağrı bulunuyordu. Malign transformasyon ya da rekürrens literatürde bildirilmemiştir. Ancak literatürde yüksek greydli yumuşak doku sarkomuna eşlik eden elastofibroma dorsi olgusu bulunmaktadır.
Elastofibroma dorsi genellikle subskapular veya infraskapular alanda subskapularis, rhomboid, latissimus dorsi ve serratus anterior kasları ile çevrelenmiş ovoid şekilli yumuşak doku kitleleridir. Tümör genellikle unilateraldir, ancak vakaların %10-66'sında bilateral tutulum bildirilmiştir. Lezyon sıklıkla kadınlarda ve sağ tarafta tespit edilir 5, 6.
Elastofibroma dorsinin değerlendirilmesinde farklı modaliteler gösterilmiş ve bunların farklı birçok bulguları tarif
edilmiştir. Bu modaliteler arasında manyetik rezonans görüntüleme en iyi non-invaziv ve tanısal görüntüleme yöntemidir.
MRG'de tümörün sınırları belirsiz ya da oldukça keskin sınırlı olabilir. Kitlenin uzun aksı kraniokaudal hatta bulunur ve lentiform formda izlenir. T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde fibröz doku kas dokusuna benzer şekilde düşük sinyal oluştururken yağ dokusuna ait odaklar T1 ağırlıklı görüntülerde yüksek sinyal intensitesi, T2 ağırlıklı görüntülerde ise ara sinyal intensitesi oluştururlar. Tipik görünümü göğüs duvarına parallel, düz yada kavisli fibröz doku bantları arasında çizgisel patternde yağ dokusu şeklindedir. İntravenöz gadolinyum sonrası kitle minimal-orta veya belirgin kontrast madde tutulumu gösterir 7,8. Bizim hastalarımızın tamamında diffüz, heterojen ve minimal veya orta düzeyde kontrast tutulumu izlenmiştir. MRG'de diffüz hipointens olarak izlenen ve mikroskopik olarak yağ dokusundan fakir olduğu tespit edilen 3 kitlenin intravenöz gadolinyumu daha homojen ve belirgin tuttuğu izlenmiştir. Hastaların büyük bir kısmında yukarıda tarif edilen tipik bulgular vardır. Ancak atipik bulgular varlığında, lipom, liposarkom veya hemanjiom gibi diğer tanıların ekarte edilmesi gerekir. Bizim çalışmamızda 7 hastanın 5'inin 6 elastofibromasında literatürde tarif edilen tipik MRG bulguları vardı. Diğer 2 hastanın 3 elastofibromasında ise atipik MRG bulguları tespit edildi. Bu kitlelerin düzgün konturlu, daha diffüz ve homojen bir şekilde kas dokusuna benzer hipointens özellikte olduğu izlendi. Ayrıca fibröz bantlar arasına giren yağ dokusuna ait çizgilenmeler fazla belirgin değil ya da hiç yoktu. Histopatolojik olarak ta bu kitlelerde yağ dokusu diğer spesmenlerde bulunanlardan daha azdı. Naylor ve arkadaşları 12 tane hastanın 16 elastofibroma dorsisini incelediğinde, 2 lezyonda, bizim çalışmamızda atipik bulgular olarak tarif ettiğimiz şekilde, düzgün konturlu, kas dokusuna benzer, diffüz ve homojen hipointens ve aralarda yağ dokusuna ait çizgilenmelerin bulunmadığını bildirmişlerdir. Elastofibroma dorsinin bu atipik intensite özelliğinin daha önce yapılan çalışmalarda kitlenin daha az miktarda yağ dokusu içermesinden kaynaklandığı bildirilmiştir 9.
Elastofibroma dorsinin T2 ağırlıklı görüntülerde hipointens izlenmesi ayırıcı tanısında belirleyici bir özelliği olup benzer intensite özelliği gösteren asellüler veya fazla miktarda kollajen içeren desmoid gibi tümörler ve hemosiderin içeren tendon kılıfının dev hücreli tümörleri ayırıcı tanıda
gözönünde bulundurulmalıdır 10,11. İntravenöz gadolinyum enjeksiyonu elastofibroma dorsi tanısına ek bilgi sağlamayacaktır çünkü elastofibromlar ve desmoid tümörler benzer şekilde kontrast madde tutulumu gösterirler 11.
Bilgisayarlı tomografinin elastofibroma dorsi tanısında sensitivitesi MRG'ye göre daha düşüktür. BT'de genellikle belirgin sınır vermeyen, non-homojen, kas dokusuna benzer dansite gösteren yumuşak doku kitlesi olarak izlenir. BT, kitle içerisindeki yağ dokusuna ait çizgilenmeleri göstermede MRG'ye göre daha az sensitiftir. Ancak tipik lokalizasyonu ve bilateral olması durumunda BT tanıda yardımcı olabilir 12.
Periskapular bölgede MRG'de kas dokusuna benzeyen, orta veya düşük sinyal intensitesinde kitle tespit edildiğinde ayırıcı tanıda düşünülebilecek sınırlı sayıda lezyon olup ekstraabdominal desmoidler, nörofibromlar, skatrisyel
fibromlar ve malign veya benign fibröz histiositomlar sayılabilir 10,13. Bizim hastalarımızın çoğunda bulunan tipik MRG bulguları varlığında elastofibroma dorsi tanısı kolaylıkla düşünülebilir. MRG'de atipik bulguların varlığı durumunda ise lezyonun tipik lokalizasyonu, bilateral oluşu, hastanın ileri yaşta ve kadın hasta olması elastofibroma dorsi tanısını destekler. Lezyonun bilateral olması ayırıcı tanıda düşünülebilecek malign kitleleri büyük oranda ekarte edebilir. Bu yüzden elastofibroma dorsi tanısından klinik olarak şüphe edildiğinde göğüs duvarı mutlaka bilateral değerlendirilmelidir 9.
Sonuç olarak; benign ve sıklıkla asemptomatik bir kitle olan elastofibroma dorsinin karakteristik MRG bulgularının ve lokalizasyonunun radyologlar tarafından giderek daha fazla bilinmesi ve doğru tanının konulması biyopsi ve gereksiz cerrahi müdahale oranını azaltacaktır.