[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2009, Cilt 14, Sayı 1, Sayfa(lar) 065-068
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Elastofibroma Dorsi'de MRG Bulguları
Ceyla BAŞARAN, Fuldem YILDIRIM DÖNMEZ, Ahmet ÖZTÜRK, Nefise Çağla TARHAN
Başkent Üniversitesi Hastanesi, Radyoloji, ANKARA
Anahtar Kelimeler: MRG, elastofibroma dorsi, yumuşak doku kitlesi, periskapular kitle, MRI, elastofibroma dorsi, soft tissue masses, periscapular mass
Özet
Amaç: Elastofibroma dorsi nadir, benign ve yavaş büyüyen bir yumuşak doku tümörüdür. Bizim çalışmamızın amacı elastofibroma dorsinin MRG bulgularının gösterilmesidir.

Gereç ve Yöntem: Elastofibroma dorsi bulunan 7 hastanın MRG bulguları retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların ortalama yaşı 58 (yaş aralığı, 49-75) olup 5 hastada tek taraflı 2 hastada bilateral elastofibroma dorsi bulunuyordu. Tüm hastalar yumuşak doku kitlesi nedeniyle başvurdu. 2 hastada ise ilave olarak ağrı bulunuyordu.

Bulgular: 7 hastada 9 elastofibroma dorsi tespit edildi. 6 elastofibroma literatürde tarif edilen tipik MRG bulgularına sahipti. Tipik MRG bulguları saptanan hastalarda T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde fibröz dokuyu gösteren hipointens alanlar arasında çizgisel şekilde yağ dokusuna ait hiperintensiteler izlendi. 3 elastofibroma ise atipik MRG bulguları gösteriyordu. Bu elastofibromalarda kitle içine dağılmış yağ dokusundan çizgiler bulunmuyordu.

Sonuç: Elastofibroma dorsi'nin karakteristik MRG bulguların bilinmesi gereksiz biyopsi ve/veya cerrahi öncesi doğru tanının konulmasını sağlayacaktır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Elastofibroma yavaş büyüyen, nadir görülen, benign bir yumuşak doku tümörüdür. Yağ içeren zengin kollajen matriks içerisinde kalın elastik fiberlerden oluşur. Olguların %99'unda skapula ve toraks duvarı arasında inferior subskapular bölgede lokalizedir. Nadir bir yumuşak doku kitlesi olarak kabul edilmesine rağmen, küçük ve subklinik elastofibromalar, 55 yaşın üzerindeki otopsi serilerinde kadınların %24'ünde, erkeklerin ise %11'inde tespit edilmiştir.

    Manyetik rezonans görüntüleme, kitlenin karakteristik fibröz ve yağ komponentini gösterebilen en güvenilir ve non-invaziv tekniktir. MRG ile tanının konabilmesi radikal cerrahinin önlenmesinde önemlidir 1-3. Bu çalışmada 7 olguda tespit edilen 9 elastofibroma dorsinin MRG'de karakteristik özellikleri değerlendirilmiştir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Aralık 2002 ve Şubat 2008 tarihleri arasında, sırtta palpe edilen yumuşak doku kitlesi nedeniyle MRG yapılan ve cerrahi eksizyonu takiben elastofibroma dorsi tanısı alan 7 hasta (9 elastofibroma dorsi) retrospektif olarak değerlendirildi. Hastaların tamamı kadın olup yaş aralığı 49-75 (ortalama 58) arasındaydı. Lezyonların süresi, sayısı, boyutları, lokalizasyonları, MRG bulguları, semptomları, semptomların süresi, fizik muayene bulguları değerlendirildi. Hastaların tamamında skapula ve çevresini değerlendirmeye yönelik, intravenöz gadolinyum öncesi ve sonrası 1.5 T MRG cihazı (MR Symphony, Siemens, Erlangen, Germany) ile inceleme yapıldı. Spin-eko T1 ağırlıklı (TR:505-540, TE:12-15) görüntüler koronal, aksiyel ve sagital düzlemde 4mm kesit kalınlığı kullanılarak, turbo spin-eko T2 ağırlıklı (TR:4620, TE:112) ve yağ baskılamalı turbo spin-eko T2 ağırlıklı (TR:4820, TE:112) görüntüler sırasıyla aksiyel ve koronal düzlemde 4mm kesit kalınlığı ile çekilmişti. İntravenöz gadolinyum verilmesini takiben yağ baskılamalı T1 ağırlıklı (TR:858, TE:15) aksiyel ve sagital düzlemde 4mm kalınlığında kesitler elde edilmiştir.

    2 hastada tarif edilen sertlik ve şişlik bilateral olduğundan inceleme her iki skapulaya yönelik yapıldı. Radyolojik olarak tanı konulan unilateral elastofibroması olan 5 hastaya ve bilateral elastofibroması olan 2 hastanın birer lezyonuna eksizyonel biyopsi yapıldı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Hastaların tamamında sırtta şişlik ve sertlik hissi ile buna ek olarak 2 hastada ağrı bulunuyordu. Hastaların semptomlarının başlama süresi 8 ay ile 6 yıl arasında (ortalama 25 ay) değişmekteydi. 7 hastada saptanan toplam 9 elastofibroma dorsinin tamamı infraskapular bölgede ve latissimus dorsi ve serratus anterior kaslarının anterioru ile toraks posterolateral duvarı arasındaydı. Tümör boyutları 3 ile 15cm arasında değişiyordu. 5 hastada tümör sağda lokalize olup 2 hastada bilateraldi. MRG icelemesinde lezyonların hepsi nispeten iyi veya iyi sınırlı, semilunar şekilli kitlelerdi ve çevre yumuşak dokularda ödem ya da kontrast madde tutulumu izlenmedi. Büyük olan kitlelerin komşuluğundaki serratus anterior ve latissimus dorsi kaslarını laterale deplase ettiği görüldü.

    MRG incelemesinde 7 hastanın 9 elastofibroma dorsisinde 2 farklı tipte intensite özelliği saptandı. 7 hastanın 5'inin 6 elastofibromasında (%67) tipik intensite özellikleri izlendi. T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde fibröz ve elastik doku hipointens alanlar olarak görüldü. Yağ dokusu ise bu fibröz dokunun arasına dağılmış lineer ve kurvilineer bantlar tarzında, cilt altı yağ dokusuna benzer intensitede hiperintens alanlar olarak izlendi. T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde kitle içesindeki fibröz doku alanları kas dokusu ile benzer intensiteye sahipti. Bu sinyal özelliklerinin görüldüğü 6 elastofibromanın 5'inde fibröz doku veya yağ dokusunun dominant oluşu izlenmeyip dağınık ve heterojen şekilde yağ ve fibröz dokusu içeriyordu (Şekil 1A, B). Geriye kalan 1 elastofibromada ise; fibröz doku, T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde kitlenin santral kesiminde lokalize (Şekil 2), homojen ve hipointens alan olarak izlenirken yağ dokusu kitlenin daha çok periferinde, göğüs duvarına parallel, lineer ve kurvilineer, hiperintens bantlar şeklinde izlendi. İntravenöz gadolinyum sonrası yağ baskılı görüntülerde ise kitlelerin tamamında diffüz, heterojen ve minimal kontrast tutulumu izleniyordu (Şekil 1C).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 1: 59 yaşında kadın hastada sağ subskapular yerleşimli elastofibroma dorsi. Aksiyel T1 ağırlıklı (A) ve T2 ağırlıklı (B) incelemede latissimus dorsi ve serratus anterior kasları ile göğüs duvarı arasında, nispeten iyi sınırlı, heterojen görünümde, lentiform şekilli kitle izleniyor. Kitle kas dokusu ile benzer intensitede hipointens alanlar ve arasında cilt altı yağ dokusu ile eş intensitede lineer ve kurvilineer çizgiler halinde hiperintens alanlardan oluşuyor. (C) Intravenöz gadolinyum enjeksiyonunu takiben aksiyel yağ baskılı T1 ağırlıklı görüntülerde kitlenin minimal kontrast tutulumu gösterdiği izleniyor.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 2: 67 yaşındaki kadın hastada sağ subskapular yerleşimli elastofibroma dorsi. (A) Aksiyel T1 ağırlıklı görüntüde kas dokusu ile benzer intensitede hipointens yumuşak doku komponentinin kitlenin santral kesiminde lokalize olduğu izleniyor. (B) Aksiyel T2 ağırlıklı görüntüde kitlenin santral kesiminin hiperintens olduğu görülüyor.

    7 hastanın 2'sinin 3 elastofibromasında (%33) ise atipik intensite özellikleri izlendi. Bu kitleler T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde kas dokusuna benzer özellikte daha diffüz, daha yoğun ve homojen hipointens bir alan ve etrafında az miktarda yağ dokusuna benzer hiperintens alanlara sahipti. İntravenöz gadolinyum sonrası kitlelerin minimal-orta düzeyde ve heterojen kontrast tutulumu izlendi (Şekil 3A, B, C).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Şekil 3: 57 yaşında sırtta şişlik nedeniyle başvuran kadın hastada bilateral elastofibroma dorsi. Sağ subskapular alanda aksiyel T1 ağırlıklı (A) görüntülerde kas dokusuna benzer, diffüz hipointens kitle izleniyor. Diffüz hipointens kitle içerisinde yağ dokusuna ait hiperintens çizgilenmeler görülmüyor. (B) İntravenöz gadolinyum verilmesini takiben kitle non-homojen ve orta derecede kontrast tutulumu gösteriyor. (C) Aynı hastanın sol subskapular bölgesinde aksiyel T1 ağırlıklı görüntülerde karşı taraftaki ile benzer, atipik MRG bulgularına sahip elastofibroma dorsi izleniyor.

    Toplam 7 elastofibroma dorsi cerrahi olarak eksize edildi. Eksize edilen lezyonların hiçbirinde rekürrens izlenmedi. Mikroskopik olarak tüm kitleler yoğun hyalinize kollajen içerisinde dağınık fibroblastlar ve aralarda matür yağ dokusundan oluşuyordu. Tüm hastalarda fibroblastlara ve yağ dokusuna eşlik eden değişen miktarlarda geniş, hipereozinofilik elastik fibriller bulunuyordu. MRG incelemesinde T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde kitlenin diffüz ve belirgin hipointens olduğu hastalarda kollagen matriksin ve fibroblastların daha yoğun olduğu gözlendi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Elastofibroma dorsi benign ve yavaş büyüyen mezenkimal yumuşak doku tümörleridir. Skapula ve göğüs duvarı arasındaki mekanik sürtünmeye bağlı gelişen, bu nedenle tümoral olmaktan çok reaktif olarak kabul edilen fibroelastik yapıda bir psödotümördür. İlk defa 1961 yılında Jarvi ve Saxen tarafından bildirilmiştir 4. Hastaların %50'sinden fazlasında semptom bulunmaz ya da ağrı, hassasiyet, hareket kısıtlılığı ve kitle varmış hissi bulunabilir. Bizim hastalarımızın tamamında sırtta kitle varmış hissi ve 2 hastada buna ek olarak ağrı bulunuyordu. Malign transformasyon ya da rekürrens literatürde bildirilmemiştir. Ancak literatürde yüksek greydli yumuşak doku sarkomuna eşlik eden elastofibroma dorsi olgusu bulunmaktadır.

    Elastofibroma dorsi genellikle subskapular veya infraskapular alanda subskapularis, rhomboid, latissimus dorsi ve serratus anterior kasları ile çevrelenmiş ovoid şekilli yumuşak doku kitleleridir. Tümör genellikle unilateraldir, ancak vakaların %10-66'sında bilateral tutulum bildirilmiştir. Lezyon sıklıkla kadınlarda ve sağ tarafta tespit edilir 5, 6.

    Elastofibroma dorsinin değerlendirilmesinde farklı modaliteler gösterilmiş ve bunların farklı birçok bulguları tarif edilmiştir. Bu modaliteler arasında manyetik rezonans görüntüleme en iyi non-invaziv ve tanısal görüntüleme yöntemidir.

    MRG'de tümörün sınırları belirsiz ya da oldukça keskin sınırlı olabilir. Kitlenin uzun aksı kraniokaudal hatta bulunur ve lentiform formda izlenir. T1 ve T2 ağırlıklı görüntülerde fibröz doku kas dokusuna benzer şekilde düşük sinyal oluştururken yağ dokusuna ait odaklar T1 ağırlıklı görüntülerde yüksek sinyal intensitesi, T2 ağırlıklı görüntülerde ise ara sinyal intensitesi oluştururlar. Tipik görünümü göğüs duvarına parallel, düz yada kavisli fibröz doku bantları arasında çizgisel patternde yağ dokusu şeklindedir. İntravenöz gadolinyum sonrası kitle minimal-orta veya belirgin kontrast madde tutulumu gösterir 7,8. Bizim hastalarımızın tamamında diffüz, heterojen ve minimal veya orta düzeyde kontrast tutulumu izlenmiştir. MRG'de diffüz hipointens olarak izlenen ve mikroskopik olarak yağ dokusundan fakir olduğu tespit edilen 3 kitlenin intravenöz gadolinyumu daha homojen ve belirgin tuttuğu izlenmiştir. Hastaların büyük bir kısmında yukarıda tarif edilen tipik bulgular vardır. Ancak atipik bulgular varlığında, lipom, liposarkom veya hemanjiom gibi diğer tanıların ekarte edilmesi gerekir. Bizim çalışmamızda 7 hastanın 5'inin 6 elastofibromasında literatürde tarif edilen tipik MRG bulguları vardı. Diğer 2 hastanın 3 elastofibromasında ise atipik MRG bulguları tespit edildi. Bu kitlelerin düzgün konturlu, daha diffüz ve homojen bir şekilde kas dokusuna benzer hipointens özellikte olduğu izlendi. Ayrıca fibröz bantlar arasına giren yağ dokusuna ait çizgilenmeler fazla belirgin değil ya da hiç yoktu. Histopatolojik olarak ta bu kitlelerde yağ dokusu diğer spesmenlerde bulunanlardan daha azdı. Naylor ve arkadaşları 12 tane hastanın 16 elastofibroma dorsisini incelediğinde, 2 lezyonda, bizim çalışmamızda atipik bulgular olarak tarif ettiğimiz şekilde, düzgün konturlu, kas dokusuna benzer, diffüz ve homojen hipointens ve aralarda yağ dokusuna ait çizgilenmelerin bulunmadığını bildirmişlerdir. Elastofibroma dorsinin bu atipik intensite özelliğinin daha önce yapılan çalışmalarda kitlenin daha az miktarda yağ dokusu içermesinden kaynaklandığı bildirilmiştir 9.

    Elastofibroma dorsinin T2 ağırlıklı görüntülerde hipointens izlenmesi ayırıcı tanısında belirleyici bir özelliği olup benzer intensite özelliği gösteren asellüler veya fazla miktarda kollajen içeren desmoid gibi tümörler ve hemosiderin içeren tendon kılıfının dev hücreli tümörleri ayırıcı tanıda gözönünde bulundurulmalıdır 10,11. İntravenöz gadolinyum enjeksiyonu elastofibroma dorsi tanısına ek bilgi sağlamayacaktır çünkü elastofibromlar ve desmoid tümörler benzer şekilde kontrast madde tutulumu gösterirler 11.

    Bilgisayarlı tomografinin elastofibroma dorsi tanısında sensitivitesi MRG'ye göre daha düşüktür. BT'de genellikle belirgin sınır vermeyen, non-homojen, kas dokusuna benzer dansite gösteren yumuşak doku kitlesi olarak izlenir. BT, kitle içerisindeki yağ dokusuna ait çizgilenmeleri göstermede MRG'ye göre daha az sensitiftir. Ancak tipik lokalizasyonu ve bilateral olması durumunda BT tanıda yardımcı olabilir 12.

    Periskapular bölgede MRG'de kas dokusuna benzeyen, orta veya düşük sinyal intensitesinde kitle tespit edildiğinde ayırıcı tanıda düşünülebilecek sınırlı sayıda lezyon olup ekstraabdominal desmoidler, nörofibromlar, skatrisyel fibromlar ve malign veya benign fibröz histiositomlar sayılabilir 10,13. Bizim hastalarımızın çoğunda bulunan tipik MRG bulguları varlığında elastofibroma dorsi tanısı kolaylıkla düşünülebilir. MRG'de atipik bulguların varlığı durumunda ise lezyonun tipik lokalizasyonu, bilateral oluşu, hastanın ileri yaşta ve kadın hasta olması elastofibroma dorsi tanısını destekler. Lezyonun bilateral olması ayırıcı tanıda düşünülebilecek malign kitleleri büyük oranda ekarte edebilir. Bu yüzden elastofibroma dorsi tanısından klinik olarak şüphe edildiğinde göğüs duvarı mutlaka bilateral değerlendirilmelidir 9.

    Sonuç olarak; benign ve sıklıkla asemptomatik bir kitle olan elastofibroma dorsinin karakteristik MRG bulgularının ve lokalizasyonunun radyologlar tarafından giderek daha fazla bilinmesi ve doğru tanının konulması biyopsi ve gereksiz cerrahi müdahale oranını azaltacaktır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Daigeler A, Vogt PM, Busch K, et al. Elastofibroma dorsi-differential diagnosis in chest wall tumors. World J Surg Oncol 2007; 5:15

    2) Briccoli A, Casadei R, Di Renzo M, Favale L, Bacchini P, Bertoni F. Elastofibroma dorsi. Surg Today 2000; 30(2):147-152.

    3) Soler R, Requejo I, Pombo F, Saez A. Elastofibroma Dorsi: MR and CT findings. Eur J Rad 1998; 27:264-267.

    4) Jarvi OH, Saxen AE. Elastofibroma dorsi. Acta Pathol Microbiol Scand 1961; 144:83-84.

    5) Nagamine N, Nohara Y, Ito E. Elastofibroma in Okinawa. A clinicopathologic study of 170 cases. Cancer 1982; 50:1794-805.

    6) Alberghini M, Bacchini P, Pignatti G, et al. Histochemical and ultrastructural study of an elastofibroma dorsi coexisting with a high grade spindle cell sarcoma. Eur J Histochem 2004; 48:173-8.

    7) Schick S, Zembsch A, Gahleitner A et al. A typical appearance of elastofibroma dorsi on MRI: case reports and review of the literature. J Comput Assist Tomogr 2000; 24:288-92

    8) Zembsch A, Schick S, Trattnig S, Walter J, Armann G, Ritschi P. Elastofibroma dorsi. Study of two cases and magnetic resonance imaging findings. Clin Orthop Relat Res 1999; 364: 213-19.

    9) Naylor MF, Nascimento AG, Sherrick AD, McLeod RA. Elastofibroma dorsi: Radiologic findings in 12 patients. AJR 1996; 167:683-687

    10) Sundaram M, McGuire MH, Schajowicz. Soft tissue masses: histologic basis for decreased signal (short T2) on T2-weighted MR images. AJR 1987; 148:1247-50

    11) Romero JA, Kim EE, Kimm CG, Chung WK, Isıklar I. Different biologic features of desmoid tumors in adult and juvenile patients. MR demonstration. J Comput Assit Tomogr 1995; 19:782-7

    12) Kransdorf MJ, Meis JM, Montgomery E. Elastofibroma: MR and CT appearance with radiologic-pathologic correlation. AJR 1992; 159:575-9

    13) Sundaram M, McLeod RA. MR imaging of tumor and tumorlike lesions of bone and soft tissue. AJR 1990; 155:817-824

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]