Aile planlaması yöntemlerinin kullanımı ile hem kadınların uygun zaman ve aralıklarda çocuk sahibi olmaları sağlanabilir, hem de böylece kendilerinin ya da çocuklarının sağlığı korunabilir. Bu yöntemlerin yaygın bir şekilde ve doğru olarak kullanımını sağlayacak en önemli unsur, sağlık personelince yapılan eğitimlerdir
8.
Araştırmaya alınan kadınlar aile planlaması yöntemlerinden en fazla %96.7 ile RİA’yı bilmişlerdir. Bunu sırası ile oral kontraseptif (%94.4), kondom (%71.1), enjektabl (%67.4), tüp-ligasyonu (%46.1), vazektomi (%12.2), norplant (%3.3) izlemiştir. Etkisi sınırlı yöntemlerden %84.9 oranında geri çekme ve %10.5 oranında takvim yöntemi bilinmiştir (Tablo 2). 2003 TNSA’na göre evli kadınların aile planlaması yöntemlerini bilme oranı sırası ile şöyledir; RİA %98.3, oral kontraseptif %97.8, kondom %90.0, tüp-ligasyonu %89.8, vazektomi %40.2, norplant %43.3, geri çekme %93.9 ve takvim yöntemi %49.7’dir9. Görüldüğü gibi aile planlaması yöntemlerinin bilinmesi, 2003 TNSA’ya göre oldukça düşüktür. Daha önce çeşitli bölgelerde yapılan araştırmalara göre de daha düşüktür10-12. Bunun nedeni sağlık personelinin aile planlaması eğitimine gereken önemi vermemesinden kaynaklanabilir.
Tablo 3’de görüldüğü gibi kadınların eğitim seviyesi yükseldikçe aile planlaması konusundaki bilgileri sağlık personelinden alma oranı artmaktadır. Yine bu bilgileri sağlık personelinden alanların 35 yaş ve üstü grupta, üç ve daha fazla çocuğu olanlarda, gebelikler arası süre “25 aydan fazla olmalıdır” diyenlerde diğer gruplara göre yüksek bulunmuştur. Aile planlaması konusundaki bilgileri sağlık personelinden aldığını belirten kadınların oranı %50.3’dür. Bu durum birinci basamak sağlık hizmetlerinin arzu edilen nitelik ve niceliğe sahip olmadığını göstermektedir. Aynı şekilde kitap, dergi ve TV’den bilgi edinen kadınların oranının düşük olması (%15.5) eğitim düzeyinin düşüklüğünden ve TV’lerin konuya gereken hassasiyeti vermemesinden kaynaklanabilir.
Etkili aile planlaması yöntemleri olarak kabul edilen RİA, oral kontraseptif, kondom, tüp ligasyonu, vazektomi, enjektabl ve norplant gibi yöntemlerin, hem gebelikleri önlemedeki etkinlik oranının yüksek olması, hem de bir çoğunun uzun süre kullanılabilmesi gibi avantajları vardır13. Kayseri’de yapılan bir çalışmada doğum yapan kadınların %54.2’sinin gebelik öncesi dönemde herhangi bir aile planlaması yöntemi kullandığı bulunmuştur. Yöntem kullanan kadınların %28.4’ünün RİA %24.6’sının geri çekme, %16.9’unun oral kontraseptif, %12.3’ü kondom, %6.9’u emzirme, kalanlarında diğer yöntemlerle korunduğu tespit edilmiştir14. Yaptığımız çalışmada kadınların kullandıkları yöntemler arasında en yüksek oranda %59.6 ile geri çekme yöntemini bunu sırasıyla RİA (%31.0), kondom (%29.2) izlemektedir (Tablo 5). Türkiye’de geleneksel yöntemler içerisinde en yaygın olarak kullanılan geri çekme yöntemidir. Halen evli kadınların %26.4’ü tarafından kullanılmaktadır9. Bizim çalışmamızda geri çekme yönteminin bu kadar yüksek kullanılmasının sebebi eğitimin yetersizliği olabilir. Ülkemizde halen modern yöntem kullanma oranı %42.5 olup, yaşayan çocuk sayısı, yaş ve eğitim durumu ile ilişkilidir9. Yaptığımız çalışmada kadınların etkili yöntem kullanma oranı eğitim seviyesi yükseldikçe arttığı tespit edilmiştir. Türkiye’deki kadınların%29.0’ı herhangi bir aile planlaması yöntemi kullanmamaktadır. Kadınların yöntem kullanmama nedenleri arasında çocuk isteği, gebe kalmalarının zor olması menapoz ve kısırlık oluşturmaktadır9. Araştırmaya alınan kadınlardan herhangi bir aile planlaması yöntemi kullanmayanların %81.2’si çocuk istemelerinden, %15.8’i yöntem kullanmayı bilmediği için, %3.0’ı eşinin istemediğini belirtmiştir (Tablo 6). Çocuk sahibi olmayı isteyen kadınların yöntem kullanmaması doğaldır. Çocuk sahibi olmayı isteyen kadınların büyük çoğunluğu hiç çocuğu olmayan veya bir çocuğu olan kadınlardır. Görülen o ki yöntem konusunda bilgi eksikliği kadınların yöntem kullanmamasına dolayısıyla de doğurganlığın artmasına neden olmaktadır. Aile planlaması çalışmalarında üzerinde durulması gereken risk gruplarında biri de eğitimi yetersiz ve fazla çocuğa sahip olan kadınlardır. Bu kadınlara gerekli olan aile planlaması eğitimi yapılmadığı takdirde aşırı doğurganlığın artacağı aşikardır.
Doğum sonrası dönem, kadınların kontraseptif yöntemlere en sıcak baktığı ve yüksek oranda kabul ettiği bir dönem olmasına rağmen, aile planlaması programı, genellikle post-partum dönemde olmayan kadınları hedeflemektedir. Oysa, bu dönemde uygulanan aile planlaması yöntemlerinde yüksek başarı ve yönteme uyum bildirilmiştir.15,16.
Araştırmaya alınan kadınların %89.5’i doğumdan sonra etkili aile planlaması yöntemlerini tercih edeceklerini belirtmişlerdir. Bu yöntemler arasında %64.1ile RİA ilk sırada gelmekte iken; %9.2 ile tüp-ligasyonu, %7.6 ile kondom izlemektedir (Tablo.7). Görüldüğü gibi doğum sonrası etkili yöntem tercihi oldukça yüksektir. Bunda doğumdan hemen sonra doğumevlerinde verilen aile planlaması danışmanlık eğitiminin etkili olduğu veya doğumdan sonra belirli bir süre çocuk sahibi olmayı düşünmedikleri etkili olabilir.
Niğde Doğumevi’nde doğum yapan kadınların aile planlaması konusundaki bilgi tutum ve davranışları, istenilen düzeyde değildir. Halen ülkemizde ana ve çocuk sağlığı sorunlarının temelini gebelikler arasındaki sürenin optimum düzeyden kısa olması ve düşükler oluşturmaktadır. Bu sorunların temelinde de eğitim yetersizliği ve aile planlaması konusundaki bilincin yeterince oluşmaması yatmaktadır. Dolaysıyla var olan bu sorunların giderilmesinde kadınların eğitimine öncelik verilmesi ayrı bir önem taşımaktadır.