İlk olarak Chen tarafından tarif edilen dikişsiz vitrektomide kesi yerlerinin kendiliğinden kapanmasının sağlanması için limbusun 6 mm gerisinden başlanarak yapılan 3 mm’lik skleral tünel insizyonlar uygulanmıştır
3. Buna rağmen bu teknikte, insizyon yerinden sızıntı, genişleme, ayrılma ve hemoraji, vitreus ve/veya retina inkarserasyonu, retinal yırtık ve dializ gibi komplikasyonlarla ve açılı vitreoretinal aletlerin skleral tünelden giriş çıkışlarında zorluklarla karşılaşılmıştır
3. Bu komplikasyonlardan bir kısmı, Kwok ve ark tarafından modifiye edilen aletlerin kullanılması ile de önlenememiştir
7. Günümüzde ilk olarak Fujii ve ark tarafından tanımlanan 25 G transkonjonktival dikişsiz PPV sistemi ilk başlarda çok ilgi görmesine rağmen kullanılan aletlerin ince ve bükülebilir olabilmeleri nedeniyle cerrahi manipülasyonda zorluklar yaşanmıştır
4,5. Eckart tarafından 2005 yılında geliştirilen 23 G PPV’de cerrahi aletler daha kalın olduğu için bu zorluklar ve sorunlar azalmış ve cerrahi endikasyonda genişleme olmuştur
6.
23 G PPV sisteminin konjonktival peritomiye, konjonktivanın ve sklerotominin kapatılmasına gereksinim olmaması, sütüre bağlı enflamatuar reaksiyonun olmaması ve konjonktivanın daha az travmatize edilmesi nedeniyle postoperatif konjonktival görünümün daha iyi olması gibi bir dizi avantajı vardır. Trokarla oluşturulan skleral yara yeri küçük olduğundan daha hızlı iyileşir. Trokar sistemi, cerrahi aletlerin göz içine sık sık giriş çıkışları nedeniyle oluşabilecek hasardan giriş yerlerini koruduğundan konjonktivanın erken postoperatif görünümü daha az travmatik olmaktadır. Trokarlar ameliyat sonunda çıkarılınca, daha önce trokar yerleştirilme aşamasında limbusa doğru kaydırılmış tenon ve konjonktiva, küçük skleral kesinin ağzını kapatarak sızıntıyı engellemektedir6,8.
23 G PPV'de sütürsuz sklerotomilerin, bakterilerin göz içine girişini kolaylaştırabileceği düşünülebilir. Sütürsüz katarakt cerrahisinden sonra endoftalmi gelişimi bildirilmekle birlikte9,10 23 G PPV’de endoftalmi riski henüz tam olarak belirlenememiştir. Olgularımızın en az altı aylık takibi sırasında endoftalmi ile karşılaşılmamıştır.
23 G PPV tekniğinde konjonktival skar gelişimi de az olur ve ileride sağlam konjonktivanın kullanılmasına gereksinim duyulabilecek girişimlere imkan tanınır. Bu teknikte konjonktiva ve skleranın açılması ve kapanmasının gerekmemesi nedeniyle kısa cerrahi süre ve insizyon avantaj olarak görünse de, yaygın vitreus diseksiyonu veya büyük aletlerin kullanılmasını gerektiren komplike durumlarda ve oküler travma olgularında bu avantaj kaybolmaktadır. Ayrıca bu sistemin organize vitreus bantlarının temizlenmesinde kullanımı cerrahinin zorluğundan dolayı önerilmemektedir. 23 G PPV’nin yaygın vitreus diseksiyonu gerektirmeyen VH, ERM, persistan diyabetik maküla ödemi, komplike olmayan retina dekolmanı ve pediyatrik vitrektomi olgularında kullanılması önerilmektedir. Yoğun membran soyulması, pars plana lensektomi veya silikon yağı tamponadı gerektirecek retina dekolmanı ve proliferatif vitreoretinopati olgularında 23 G vitrektomiden 20 G vitrektomiye geçilmesi gerekebilir. Bizim olgularımızdan ikisinde intraoperatif retina dekolmanı gelişmesi üzerine sklerotomi yerleri genişletilerek 20 G PPV sistemine geçiş yapılmıştır6,11.
Transkonjonktival dikişsiz PPV’nin GİB’nda artışa neden olmadığı bildirilmektedir4,5. Bizim çalışmamızda ameliyat öncesi ortalama GİB 13,5±3,1 mmHg iken operasyon sonrası 3. ayda bu değer 17,9±4,3 mmHg olarak belirlenmiştir. Ayrıca olgularımızda ameliyat öncesi ortalama görme keskinliğinin 2,0 logmar düzeyinden 1,7 logmar düzeyine yükseldiği gözlemlenmiştir.
23 G PPV cerrahisinde yapılan çeşitli çalışmalarda kesi yerinden sızıntı, hipotoni, endoftalmi, katarakt, koroid dekolmanı komplikasyon olarak bildirilmiştir6,12–14. Yakın zamanda yapılan iki çalışmadan birinde Çıtırık ve ark 40 gözden oluşan serilerinde 23 G PPV sonrası 6 (%15) olguda sklerotomiden sızıntı ve buna bağlı hipotoni ortaya çıktığını ancak postoperatif 3. günde hipotoninin düzelmesi nedeniyle koroid dekolmanı gelişmediğini bildirmişlerdir14. Çakır ve ark ise 23 G PPV ile ameliyat ettikleri 17 hastalık çalışmalarında altı gözde sklerotomi yerlerine kaçak nedeniyle dikiş konulduğunu, iki gözde medikasyonla kontrol altına alınabilen GİB artışı olduğunu, bir gözde endoftalmi geliştiğini, postoperatif dönemde proliferatif diyabetik retinopatili iki gözde VH geliştiğini ancak hiçbir olguda hipotoni, koroid ve retina dekolmanı gelişmediğini bildirmişlerdir15. Bu iki çalışmada postoperatif görme keskinliklerinin preoperatif döneme göre anlamlı derecede arttığı bildirilmiştir.
Olgularımızda 23 G PPV cerrahisi sırasında en sık karşılaştığımız komplikasyon subkonjonktival kanamadır. Ameliyat sonrasında en sık karşılaştığımız komplikasyonlar ise vitre içine tekrar kanama ve ön kamaraya hemoraji olmuştur. Bu iki komplikasyonun geliştiği olgular diyabeti kontrol altında olmayan proliferatif diyabetik retinopatili olgulardır.
23 G sistemi sklerotomi yerlerinin kendiliğinden ve hızlı iyileşmesi, postoperatif astigmatizmanın az olması ve uzun süren cerrahide sıkıntılar yaşayabileceği düşünülen obes, dispneik ve diabetik hastalarda kısa süreli cerrahiye imkan vermesi nedeniyle de avantajlı bir tekniktir.
23 G PPV sisteminin bizim tecrübe ettiğimiz dezavantajları ise ince endoilluminatörlerin kullanım zorunluluğu nedeniyle aydınlatmanın az olması ve aletlerin daha esnek olması nedeniyle cerrahi manipülasyonun zor olması ve vitrektomi işleminin uzun sürmesidir. Ayrıca 23 G için gerekli yeterli cerrahi aletlerimizin olmaması ve özellikle yeniden kullanımlık trokarların tekrar kullanımda bozulması gibi bazı güçlüklerle de karşılaşılmıştır.
Biz bu sonuçlar ile 40 gözden oluşan vaka serimizde 23 G PPV cerrahisinin, fazla vitreus diseksiyonu gerekmeyen seçili vakalarda etkin ve güvenilir bir yöntem olduğunu gözlemleyerek anatomik ve fonksiyonel başarı kaydettik. Cerrahi tecrübemiz arttıkça komplikasyon oranlarımızın azalacağı ve bu teknik için geliştirilen cerrahi aletleri kullanma olanağı bulduğumuzda 23 G PPV için endikasyon yelpazemizin genişleyeceği kanaatindeyiz. 23 G PPV tekniğinin uzun dönemdeki etkinliğini belirlemek için daha geniş olgu serilerinin bulunduğu ve daha uzun süreli takiplerin yapıldığı çalışmalara gerek olduğunu düşünmekteyiz.