Normal kosta varyasyonlarına toplumda %0.15- 0.31 oranında rastlanır ve bayanlarda biraz daha fazla ve sağ tarafta daha sık şekilde görülür
1. Sıklıkla asemptomatik olan kot anoma-lileri çok nadirdir ve genelde başka bir sebepten çekilen akciğer grafilerinde veya otopsi sırasında fark edilirler
2, 4-6.
1944 yılında 40000 sağlıklı askeri kapsayan geniş bir ta-ramada konjenital kosta anomalisi oranı %1.4 olarak bulun-muştur. Çalışmada en sık görülen anomali bifid kostadır (%0.6). Saptanan diğer anomaliler ise servikal kosta (%0.2), kot füzyonu (%0.3), rudimenter/hipoplastik kosta (%0.2) ve birinci kostanın psödoartozudur (%0.1) 3. Çocuk hastalar üzerinde yapılan bir diğer çalışmada ise 12. kostanın aplazisi oranı %6.6 oranında verilmiştir 7.
Kosta varyasyonları çok çeşitli sayıdaki metabolik hasta-lığın veya konjenital bir sendromun komponenti olabilirler 1, 2, 8, 9. Özellikle Down sendromunda 12 kostanın aplazisine sık rastlanmakta ve bu oran %11-33 arasında verilmektedir 10, 11.
Onikinci kosta nefrektomi veya adrenalektomi operasyo-nu sırasında önem arz eden bir rehber noktadır. Endoskopik yöntemlerin uygun olmadığı ve açık cerrahinin gerektiği du-rumlarda geleneksel olarak uygulanan minimal suprakostal veya transkostal insizyon 12.kosta üzerinden yapılmaktadır 12, 13. Herhangi bir operasyon öncesi preoperatif anestezi değerlendirmesinde akciğer grafisi çekilmesi rutin bir uygulamadır. Fakat standart akciğer grafilerinde alt seviye kostaları açık seçilememektedir, dolayısıyla 10 ila 12. kostaları iyi değerlendirmek için batın grafisi gereklidir. Planlanan bir renal veya adrenal operasyon öncesi bir batın grafisi çekilmesi ve 12. kostanın durumunun değerlendirilmesi önerilir. Çünkü ilgili 12.kostanın hipoplazik veya aplazik olması gözden kaçırı-lırsa, yapılan standart insizyonda 11. kostanın seviyesi kullanı-lacaktır ve buradan yapılacak bir kesi ile az da olsa yanlışlıkla toraks kavitesine girilme riski bulunmaktadır.
Poland sendromunda pektoralis majör ve minör kasları-nın yokluğu, aksiler kıllanmanın olmaması, ateli veya amasti, cilt altı yağ dokusunun yetersiz olması ve sindaktili/brakidaktili beklenir. Sendromun diğer bir komponenti ise kostal kartilajlarda ve kostalarda aplazi veya hipoplazi olmasıdır 14.
Hastalarımızın ilk ikisinde 12. kostada unilateral ve bilateral hipoplazi mevcuttu. Detaylı özgeçmiş ve fizik muaye-ne sonucunda hiçbirinde yukarıda adı geçen türden konjenital bir sendrom veya edinsel hastalık saptanmadı. Üçüncü hasta-mızda ise öncelikle Poland sendromu düşünüldü. Fakat detaylı fizik muayenesinde kostal depresyon veya sendromun ilgili diğer komponentlerine ait bir bulguya rastlanmadı.
Yazıda konu edilen üç vakada da herhangi bir semptom mevcut değildi ve bu varyasyonların hepsi başka bir sebepten çekilen akciğer grafisinde tesadüfen görülmüşlerdi. Hastaların detaylı fizik muayeneleri ve tıbbi öyküleri sonucunda herhangi bir semptoma veya sendroma rastlanmamıştır. Dolayısıyla bu anomaliler varyasyon olarak kabul edilmiştir.
Yazıda değinilen asemptomatik kostal anomalilerin ge-nelde klinik önemi bulunmamaktadır, fakat gerçek kostal patolojiler ile karıştırılmamaları için akciğer ve göğüs duvarı ile ilgilenen hekimler tarafından bilinmeleri gereklidir.