Mikroanjiopatik hemolitik anemi, trombositopeni ve akut böbrek yetmezliği triadının klinik ve laboratuar bulgularının bulunması nedeniyle hastaya HÜS tanısı konuldu. İnvitro olarak trimetoprim-sulfometaksazolün mikroorganizmalarda toksin üretimini azalttığı bildirilmektedir
2. Vakamızın idrar kültüründe
E.Coli üretildi ve kültür antibiyograma göre trimetoprim-sulfometaksazol başlandı. İnsan böbreğinde yapılan çalışmalar, sitotoksinin özellikle glomerullere yakın renal tubuler hücrelere bağlandığını ve bu hücrelerde üretilen sitokinlerin HÜS patogenezinde rol oynadığını göstermiştir
1. HÜS'lü hastalarda gelişen akut oligürik börek yetmezliğinde sıkı bir sıvı-elektrolit dengesi takibi yapılmalı, hipertansiyon tedavi edilmeli, hiperkalemi, metabolik asidoz, hipokalsemi ve hiperfosfatemi gibi metabolik bozukluklar düzeltilmelidir
6. HÜS gelişen hastaların büyük bir kısmında değişik şiddette böbrek yetersizliği gelişirken bunların yaklaşık 2/3'ü diyaliz tedavisine ihtiyaç duyar
7. Literatürde birçok klinisyenin özellikle küçük çocuklarda HÜS tedavisinde peritoneal diyalizi tercih ettiğini görmekteyiz
8. Ancak bu konuya işaret eden randomize sonuçlar yoktur ve bazı merkezler hemodiyalizi tercih etmektedirler
9. Yine de peritoneal diyalizin düşük maliyeti, kolay teknikle uygulanabilir olması, santral venöz kateter yerleştirmeye gerek olmaması ve özellikle hemodinamik açıdan stabil olmayan hastalarda mükemmel tolerans sağlaması açısından daha fazla tercih edilmektedir
10. Diyalizin tedaviye girmesinden önce HÜS'ün herhangi bir formunda çocukların büyük bir bölümünde sıvı yüklenmesi, metabolik dengesizlik ve üremiden gelişmekte ve bunlardan dolayı hastalar ölmekteydi. Kısa süreli diyaliz uygulaması HÜS'ün prognozu ve akut ölüm oranını %4-12'e düşürdüğünü belirten çalışmalar vardır
10, 11. Hemodiyalizin PD'ye bir üstünlüğü yoktur
12, 13. Ancak teknik olarak PD küçük çocuklarda daha kolay uygulanır ve daha iyi tolere edilir
10, 11. Bazı yayınlarda PD'nin plazminojen aktivatör-inhibitör 1 klirensini kolaylaştırdığı ve daha çabuk iyileşme yaptığı bildirilmektedir
3, 10, 11. İyileşmeden sonra nadiren bir interval sonrası anomaliler ortaya çıkmakta ve anüri hastalığın takibindeki en iyi göstergedir
11. 8 günden fazla anürisi süren veya 15 günü aşan oligürisi olan hastaların kalıcı böbrek hasarı yüksek olasılıkla gelişebilir
10, 14. Hastamızda total anüri 10 gün devam etti ve PD uygulandı. Hastamıza destek tedavisi ve E vitamini başladık. Literatürde Vitamin E'nin lipid peroksidasyonunu inhibe eden biyolojik bir antioksidan olduğu ve bazı HÜS'lü hastalarda serum konsantrasyonlarının düşük olduğu bildirilmiştir
12, 13, 15.
Sonuçta; bu vaka HÜS gelişmiş olgularda hastaların anüriden çıkana kadar periton dializine devam edilmesi gerektiğini vurgulamak amacıyla sunuldu.