[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2010, Cilt 15, Sayı 3, Sayfa(lar) 143-145
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
Mamografide Mikrokalsifikasyonlarla Prezente Olan Memenin Nonpalpabl Saf Apokrin Karsinomu
Atakan SEZER1, Nermin TUNÇBİLEK2, Mehmet Ali YAĞCI1, Ömer YALÇIN3, Zeynep PEHLİVANLIOĞLU3, Tamer SAĞIROĞLU1
1Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Genel Cerrahi Anabilim Dalı, EDİRNE, Türkiye
2Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Radyoloji Anabilim Dalı, EDİRNE, Türkiye
3Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi, Patoloji Anabilim Dalı, EDİRNE, Türkiye
Anahtar Kelimeler: Meme, apokrin karsinom, mikrokalsifikasyon, tedavi, Breast, apocrine carcinoma, microcalcification, treatment
Özet
Saf apokrin meme kanseri, meme kanserlerinin nadir görülen bir alt grubu olup tüm meme kanserlerinin %1-4'ünü oluşturmaktadır. 53 yaşındaki kadın hasta meme hastalıkları polikliniğimiz tarafından 2 yıldır takip edilmekte iken mamografi tetkiklerinde sol memesindeki mikrokalsifikasyon odaklarında değişiklikler nedeni ile tekrar değerlendirildi. Fizik muayenede sol memesinde kitle palpe edilmeyen hastanın sol aksillasında mobil lenfadenopatiler palpe edildi. Olgunun rutin mamografik değerlendirmesinde sol meme üst dış kadranda duktus trasesinde kümelenmiş pleomorfik özellikte mikrokalsifikasyonlar ve sol aksillada patolojik özellikte lenfadenopati tespit edildi. Meme radyolojisi birimi tarafında sterotaktik vakum biyopsi yapılan olgunun patolojik incelemesi sonucunda memenin saf apokrin karsinomu tanısı kondu. Tel iğne işaretleme ile lokalizasyonu belirlenen sol memedeki mikrokalsifikasyon alanı genel anestezi altında geniş olarak eksize edildi ve 2. seviye aksiller diseksiyon yapıldı. Aksilladan diseke edilen 19 lenf nodunun 4'ünde karsinom metastazı saptandı. Hastaya postoperatif dönemde adjuvan tedavisinin yapılması için meme onkoloji birimine gönderildi. Hastanın takiplerinde nüks tümör veya uzak metastaz saptanmadı. Apokrin meme kanserinde tedavi protokollerinde bir fikir birliği olmadığından memenin diğer tümörlerinde olduğu gibi hasta isteği, lezyon özellikleri ve adjuvan tedavi imkanlarına göre belirlenmesi gerekir. Biz, her vakanın bildirilerek apokrin meme kanserinin memenin diğer tümörlerinden farkının ortaya konması için konsensus oluşturmak gerektiğine inanmaktayız.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Apokrin meme kanseri (AMK), meme kanserlerinin nadir görülen bir alt grubudur. Saf AMK'larının tüm meme kanserlerinin %1-4'ünü oluşturduğu bildiren serilerin yanı sıra bu oranın %0.3 ile %14.5 arasında olduğunu savunan çalışmalar da mevcuttur1. Klinik seyri aynı evredeki invazif duktal karsinomlar ile benzer olan bu nadir meme kanserinde mamografi bulguları, diğer meme kanserleri ile anlamlı bir fark göstermemektedir. Her yaş grubunda görülmekle beraber postmenapoze veya yaşlı kadınlarda daha sık olduğu bildirilmiştir2. Bu yazıda, sol memesinde mikrokalsifikasyon odakları tespit edilen 53 yaşındaki kadın olguda oldukça nadir görülen saf AMK'nu literatür eşliğinde sunduk.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Olgu Sunusu
    Elli üç yaşındaki asemptomatik kadın olgu meme hastalıkları polikliniğimiz tarafından 2 yıldır takip edilmekte iken mamografi tetkiklerinde sol memesindeki mikrokalsifikasyon odaklarında artış nedeni ile tekrar değerlendirildi. Anamnezinde teyzesinde meme kanseri olduğunu belirten hasta yaklaşık 3 yıldır adet görmediğini, 2 çocuk sahibi olduğunu, doğum kontrol hapı hiç kullanmadığını, çocuklarını yaklaşık 9 ay kadar emzirdiğini ifade etti. Fizik muayenede sol memesinde kitle palpe edilmeyen hastanın sol aksillasında mobil lenfadenopatiler palpe edildi. Sağ meme ve aksiler bölgenin fizik muayenesinde özellik saptanmadı. Olgunun rutin mamografik değerlendirmesinde her iki memede kitle lezyonu ve yapısal distorsiyon görülmezken sol meme üst dış kadranda duktus trasesinde kümelenmiş pleomorfik özellikte mikrokalsifikasyonlar ve sol aksillada patolojik özellikte lenfadenopati tespit edildi (Resim 1). Hastanın yapılan ek ultrasonografi (USG) incelemesinde her iki memede sınırlandırılabilen kitle lehine bulgu ve renkli doppler USG incelemede patolojik vaskülarizasyon saptanmadı. Sol aksillada en büyüğü 3 cm uzun aksında korteksi asimetrik kalınlaşma gösteren lenfadenopatiler bulundu. Sağ aksillada USG'de patolojik bulgu saptanmadı. Mikrokalsifikasyonların 2 yıl önceki takip mamografisi ile karşılaştırıldığında sayısal artış göstermesi nedeniyle olguya vakum biyopsi planlandı (Resim 1). Meme radyolojisi birimi tarafında sterotaktik vakum biyopsi yapılan olguya işlem sonrası titanyum marker yerleştirildi. Biyopsi materyalinin patolojik incelemesi sonucunda memenin saf apokrin karsinomu tanısı kondu. Tel iğne işaretleme ile lokalizasyonu belirlenen sol memedeki mikrokalsifikasyon alanları genel anestezi altında geniş olarak eksize edildi ve 2. seviye aksiller diseksiyon yapıldı. Histopatolojik inceleme sonucunda tümörün insitu ve invazif kompenentli saf APK olduğu belirlendi. İnvazif komponentin mikroskobik düzeyde olması nedeni ile tümör çapı verilemedi (Resim 2). Aksilladan diseke edilen 19 lenf nodunun 4'ünde karsinom metastazı saptandı. Metastatik lenf nodlarında hiperkromatik nükleuslu apokrin metastaz olarak değerlendirilen hücreler görüldü (Resim 3). Ek patolojik bulgular arasında atipili ve atipisiz apokrin hiperplazi odakları tespit edildi. Patolojik inceleme sonucunda cerrahi sınıra bir alanda 1 mm yakın invazif komponent bulunması üzerine reeksizyon yapıldı ve güvenli cerrahi sınırlar sağlandı. Hastaya postoperatif dönemde adjuvan tedavisinin yapılması için meme onkoloji birimine gönderildi. Hastanın 14 aylık takibinde nüks tümör veya uzak metastaz saptanmadı.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 1: (A) MLO mamografide sol meme üst dış kadranda kümelenmiş mikrokalsifikasyonlar. (B) Vakum biopsi ile çıkartılan doku ve mikrokalsifikasyonlar.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 2: Meme dokusu kesitinde Hemotoksilen-Eozin (HE) ile farklı boyutlardaki imajlar (A: HE X 25, B:HEX50). Apokrin insitu duktal karsinom alanı yanında küçük mikroinvazif odak izlenmektedir (ok ile işaretli).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Resim 3: Aksiller lenf nodu dokusunda kesitinde Hemotoksilen-Eozin (HE) ile farklı boyutlardaki imajlar (A: HE X 25, B:HEX50, C:HEX100). İri pleomorfik, hiperkromatik nükleoslu, geniş eozinofilik stoplazmalı apokrin hücrelerden meydana gelen karsinomun lenf noduna infiltrasyonu görülmektedir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Saf AMK tüm meme kanserleri arasında nadir görülen bir alt gruptur. Apokrin epitelyal içerik memenin fibrokistik değişiklik kompleksinin bir lezyonudur ve genellikle terminal dukto-lobuler üniteden kaynaklanır. Birçok araştırmacı tarafından apokrin değişiklikler, memenin normal bileşeni, dejeneretif değişiklikler, apokrin ter bezlerinin metaplazik değişimi veya onkositik hücreler olarak yorumlanmıştır2,3. Bu değişik tanımlamaların yanı sıra apokrin metaplazinin meme kanseri ile ilişkili olduğu veya preneoplastik potensiyel taşıdığı bildirilmişse de “Cancer Committee of the College American Pathologists”in konsensus toplantısında bu lezyonların meme kanseri için artmış risk oluşturmadığı sonucu çıkmıştır3. AMK'daki bu değişik tanımlamalar ve tanı koyma yöntemindeki görüş farklılıkları nedeni ile AMK sıklığı farklı oranlarda bildirilmiştir. Frable ve Kay4 16 yıllı kapsayan serilerinde AMK oranını %1 olarak verirken, bu oranı Eusebi5 %0.3-0.4, Fisher6 %2.2, Bonser7 %14.5 olarak bildirmişlerdir. Haagensen8 ise meme kanserlerinin %60'ında apokrin hücre özelliklerin görüldüğünü savunmuştur. AMK'nin en sık klinik bulgusu memede kitle olmakla birlikte bizim olgumuz mikrokalsifikasyon ile prezente olmuştur. Özen ve ark.'ları2 6 saf AMK olguluk serilerinde olguların meme lezyonlarının 2 ve 4 cm arasında değişmekte ve en sık üst dış kadrana yerleşmiş olduğunu bildirmişlerdir. Frable ve Kay4 takip ettikleri 19 olguyu kapsayan serilerinde tümör boyutunun 2 cm ile 10 cm arasında değiştiğini 8 olgunu tümör büyüklüğünün 2-5 cm, 7 olgunu ise 5-10 cm arasında tümörü olduğunu yayımlamışlardır. Bu seride tümör yerleşimi en sık üst dış kadranda bulunmuştur. Gilles ve ark.'larının9 1979-1992 yılları arasında yaptıkları 17 olguluk bir çalışmada olguların mamografik özelliklerini ve klinik davranışlarını değerlendirmişler ve AMK'nin radyolojik özelliklerini incelemişlerdir. Çalışmaya dahil edilen olguların 12 tanesinde palpe edilebilen kitle, birinde multipl kitleler, ikisinde meme başı akıntısı ve iki olguda da palpe edilemeyen lezyon bulmuşlardır. Olguların mamografik incelemesinde 9 olguda homojen dansite özellikli opasite bulunurken 5'indeki opasite hetorejen dansite özelliğindedir. 13 olgunun mamografisinde mikrokalsifikasyon tespit edilmiştir. Opasite ve mikrokalsifikasyon tespit edilen 10 olgunun 7'sinde mikrokalsifikasyonlar lezyon içerisinde, birinde lezyon çevresinde ikisinde ise hem lezyonun içinde hem de çevresinde olduğu bulunmuştur. Sadece mikrokalsifikasyon tespit edilen 3 olgunun ikisinde mikrokalsifikasyonlar kümelenmiş veya lineer, birinde ise dağınık halde tespit edilmiştir. Bu çalışmada yazarlar olguların takipleri sonucunda mamografi bulgularının memenin duktal karsinomlarından ayırt edecek radyolojik bulguları olmadığını ve mamografi bulgularına göre prognozun memenin diğer tümörleri ile benzerlik gösterdiği sonucuna varmışlardır. Mevcut olguda hastanın başvuru anında memede kitlesi olmayıp mamografik takiplerinde meme üst dış kadrandaki kümelenmiş pleomorfik özellikte mikrokalsifikasyon odaklarında artış tespit edilmiştir.

    Günümüz saf AMK tanımı ise Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) 2002'de yaptığı “apokrin karsinom; tümör hücrelerinin %90'dan fazlasının sitolojik ve immünhistokimyasal olarak apokrin hücre özelliklerini göstermesi ile karakterize tümörlerdir” tanımlamasıyla güncellenmiştir2,10. WHO'nun tanımının getirdiği kıstaslarla saf apokrin meme kanserinde histopatolojik inceleme doğru tanıda daha da önem kazanmıştır. AMK'nin histopatolojik incelemesinde tümör hücrelerinde asidofilik, granüler sitoplazmalı, veziküler nukleuslu ve belirgin nükleollü hücrelerin sitoplazmalarında periodik asit-Schiff, toluidin mavisi ve Masson-trikrom boyaları ile pozitif boyanan eozinofilik veya sarı kahverenkli granüller bulunur2. İmmünhistokimyasal değerlendirmede S-100 protein antikoru negatif boyanan AMK'nin tümör hücrelerinde “gross cystic disease fluid protein-15” (GCDFP-15), CEA, sitokeratin antikorları ile pozitif boyanma izlenir2. Japaze ve ark.'ları11 1991-2001 yılları arasında 122 olguyu kapsayan çalışmalarında tüm patologlar tarafından tanıda karar birliğine varılmış 37 saf AMK olgusu ile 68 duktal karsinom olgusunu karşılaştırmışlardır. Bu kapsamlı çalışmada hasta grupları yaş, menarş yaşı, menopoz durumu hamilelik sayısı, düşük sayısı, aile hikayesi, histopatolojik özellikler ameliyat tipi açısından değerlendirmiş ve karşılaştırmışlardır. Yazarlar, Özen2, d'Amore3 ve Gilles'in9 aksine saf AMK'nin ayrı özelliklere sahip kliniko-patolojik bir antite olduğu, duktal meme karsinomlarına oranlara daha az agresif seyrettiği ve farklı prognoza sahip olduklarını savunmuşlardır11. AMK'nin cerrahi tedavisinde kabul edilmiş bir standart protokol yoktur. Özen ve ark.'larının2 serisinde tüm olgulara mastektomi uygulanırken, Frable ve Kay4 19 olgunun hepsine simple veya radikal mastektomi yapmıştır. Japaze ve ark.'ları11 ise 24 olguya meme koruyucu cerrahi, 13 olguya mastektomi yapmışlardır. AMK vakalarında cerrahi protokolün, adjuvan kemoterapi, hormonoterapi veya radyoterapi seçeneklerinin seçiminin memenin diğer tümörlerinde olduğu gibi hasta isteği, lezyon özellikleri ve adjuvan imkanlarına göre belirlenmesi gerektiğine inanmaktayız. Saf AMK meme kanserlerinin nadir görülen bir alt grubu olup histopatolojik özelliklerinin yeterince tanınmaması ve tariflenmemesi nedeni ile kimi zaman yalancı pozitif tanı almaktadır. Geniş serilerin ve bu mevcut serilerde homojen hasta dağılımı ve tedavi seçeneklerinin olmaması nedeni ile güvenilir ve kabul edilmiş tedavi protokolleri olmayan saf AMK'de her vakanın bildirilmesi ve meme kanseri multidispliner ekiplerinin bu tümörlere yaklaşımının hasta bazlı yapılması gerektiğine inanmaktayız.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Eusebi V, Millis RR, Cattani MG, Bussolati G, Azzopardi JG. Apocrine carcinoma of the breast. A morphologic and immunocytochemical study. Am J Pathol 1986; 123: 532-541.

    2) Özen Ö, Şar A, Demirhan B. Memenin Apokrin Karsinomunun Ayırıcı Tanısında Morfolojik, Histokimyasal ve İmmünhistokimyasal Bulgular. Meme Sağlığı Dergisi 2007; 3: 69-74.

    3) d'Amore ES, Terrier-Lacombe MJ, Travagli JP, Friedman S, Contesso G. Invasive apocrine carcinoma of the breast: a long term follow-up study of 34 cases. Breast Cancer Res Treat 1988;12: 37-44.

    4) Frable WJ, Kay S. Carcinoma of the breast: Histologic and clinical features of apocrine tumors. Cancer 1968; 21: 756-763.

    5) Eusebi V, Betts C, Haagensen DE, Gugliotta P, Bussolati G, Azzopardi JG: Apocrine differentiation in lobular carcinoma of the breast: a morphologic, immunologic and histochemical study. Human Path 1984; 15: 130-140.

    6) Fisher ER, Gregorio RM, Fisher B, Redmond C, Vellios F, Sommers SC. The pathology of invasive breast cancer. A syllabus derived from findings of the National Surgical Adjuvant Breast Project (protocol no. 4). Cancer 1975; 36: 1-85.

    7) Bonser GM, Dossett A, Jull JW. Neoplastic epithelial proliferation. In: Bonser GM, Dossett A, Jull JW (Editors). Human and Experimental Breast Cancer 1.Baskı, London, Pitman Medical Publishing,1961: 336-343.

    8) Haagensen D, Bodian C, Haagensen DE Jr. Review of GCDFP-15. An apocrine marker protein. Ann N Y Acad Sci 1990; 586: 161-173.

    9) Gilles R, Lesnik A, Guinebretière JM, ve ark. Apocrine carcinoma: clinical and mammographic features. Radiology. 1994; 190: 495-497.

    10) Apocrine carcinoma. In: Tavassoli AF and Devilee P, eds. WHO classification of tumours. Tumours of the breast and female genital organs. IARC Press Lyon, 2003: 36-37.

    11) Japaze H, Emina J, Diaz C, ve ark. 'Pure' invasive apocrine carcinoma of the breast: a new clinicopathological entity? Breast. 2005; 14: 3-10.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Olgu Sunusu
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]