Travmatik trakea yaralanması sık karşılaşılan bir durum değildir. Tipik olarak bu hasarlar künt veya penetran travmalar sonucu meydana gelmektedirler. Trakeanın mediyastinal kısmında sıklıkla künt, servikal kısmında penetran travmaya bağlı hasarlar oluşmaktadır. Penetran trakea yaralanmalarının %75-80'i servikal trakeada görülür
3. Boyun bölgesinde meydana gelen penetran yaralanmalarda %10-39 oranında trakea yaralanmasıyla karşılaşılır
4-6.
Trakeanın penetran yaralanması sonucunda en sık karşılaşılan bulgular cilt altı amfizemi, pnömome-diyastinum ve nefes darlığıdır. Ayrıca hastalarda pnömotoraks, ses kısıklığı ve hemoptizi de meydana gelebilir1,2,6,7. Spiral tomografi ile üç boyutlu rekonstrüksiyon yapılarak trakea hasarlarının saptanabildiği bildirilmiş olmasına rağmen8, trakea hasarının kesin tanısını koymada bronkoskopi hala altın standart olarak görülmektedir3. Hastamızda cilt altı amfizem dışında bir bulguya rastlanmadı ve yapılan fiberoptik bronkoskopi ile hasarın yeri ve boyutu görüldü.
Travmatik havayolu yaralanmasında geleneksel tedavi yöntemi cerrahi yaklaşımdır. Hasar trakeanın üst 2/3'lük kısmındaysa transvers veya sol servikotomi (gerekirse parsiyel sternotomi eklenerek), alt 1/3'lük kısmındaysa sağ torakotomi tercih edilen insizyonlardır1,3,6. Bazı seçilmiş vakalarda cerrahiye gerek duyulmadan konservatif yaklaşımla hastalara tedavi sunulabildiği ve belirgin bir sıkıntı yaşanmadığı bildirilmiştir. Hastaya ne tür bir tedavi uygulanacağına (cerrahi/konservatif) klinik ve endoskopik bulgulara göre karar verilir. Eşlik eden özofagus hasarı, ilerleyen cilt altı amfizemi veya pnömomediyastinum, entübasyon gerektiren nefes darlığı, göğüs tüpünden majör kaçak görülen pnömotoraks hali, açık trakea hasarı ve mediyastinit olması cerrahi yaklaşımı gerektirmektedir1,2,9. Gómez-Caro ve ark.2 ayrıca membranöz kısım hasarlarının sıklıkla konservatif tedavi edilebildiğini, ancak majör semptom yaratan tüm kartilajinöz hasarlara cerrahi uygulanmasının gerektiğini bildirmişlerdir. Carretta ve arkadaşlarının çalışmasında majör bulgusu olmayan, cerrahi yaklaşım gerektirmeyen ve hasar boyutu 2.2 ± 1.0cm olan trakea hasarlarında konservatif tedavinin öncelikli olması gerektiği sonucuna varılmıştır1. Yazıda bahsedilen hastamızda acil cerrahi uygulanmasının gerektirecek herhangi bir problem mevcut değildi, endoskopik bulguları da hasarın milimetrik boyutta olduğunu gösteriyordu. Bu sebepten cerrahi yaklaşım kendisine düşünülmemişti. Takibinde de cilt altı amfizemi gerilemiş ve ilave bulgu ortaya çıkmamıştı.
Travmatik trakea yaralanması sonrasında morbidite oranı %11-35 arasında değişirken, mortalite oranı %3-30'dur3,6,7. Cerrahi uygulanan, entübasyon öyküsü olan vakalarda uzun dönemde striktür ve sikatrizasyon gelişmesi gibi problemler karşılaşılsa da, ileriki dönemlere cerrahi uygulanarak bu lezyonlara başarıyla düzeltme yapılabilmektedir7,10. Bronkoskopik dilatasyon ve stenozun lazerle tedavi edilmesi diğer metodlar arasındadır2. Hastamızda saçma tanesinin yarattığı milimetrik hasarların ileriki dönemde striktür veya granülom yaratıp yaratmadığı, altı ay sonraki bronkoskopiyle incelenmiş ve bir probleme rastlanmamıştır.
Az karşılaşılmakta birlikte travmatik trakea yaralanması belirgin oranda morbidite ve mortalite riski taşır. Erken tanınması ve gerekli tedavinin uygulanmasıyla bu riskler düşük seviyeda kalırlar. Tedavide cerrahi yaklaşımlar ön planda olmakla birlikte, klinik ve endoskopik bulgular göz önüne alınarak bazı seçilmiş vakalara konservatif tedavi uygulanması önerilmektedir.