Ağrı, her çağda her yaşta gerçek ve yalın bir olgu olarak karşımıza çıkmış ve insanoğlunun çözümlemeye çalıştığı temel sorunlarından biri olmuştur. Ağrı içgüdüsel olarak uzaklaşmak istediğimiz, subjektif ve öznel bir duygudur
9-11-12.
Çalışmamızda araştırmaya alınan bebeklerin %86.2'sinin ağrıyla karşılaştığı ve en sık karşılaştıkları ağrı türünün karın ağrısı (%77.4) olduğu belirlenmiştir. Karın ağrısı çocuklarda sık karşılaşılan bir bulgudur. Yaşlara göre karın ağrısına neden olan durumlar incelendiğinde 0-1 yaş arası süt çocukluğu döneminde en sık infantil kolik, gastroenterit, kabızlık, idrar yolu enfeksiyonu, invajinasyon, malrotasyon/volvulus, boğulmuş fıtık, hirschsprung hastalığı gibi nedenler karın ağrısına neden olmaktadır13. Kaya'nın13 belirttiğine göre Buchert'in çalışmasında 15 yaş altı çocuklarda kliniğe başvuran olguların %25'inde ana şikâyetin akut karın ağrısı olduğu belirlenmiştir. Scholer ve ark.'nın14 çalışmasında 2-12 yaşlar arasında 22.546 çocuğun %5'i karın ağrısı nedeni ile kliniğe başvurmuştur. Çalışmamızda karın ağrısı yaşayan bebeklerin %72.3'ünün 4-6 aylık olduğu belirlenmiştir. Verilerin toplanması sırasında bebeklerin 4-6 aylık olması bu ağrının infantil kolik nedeniyle olabileceğini düşündürmüştür. İnfantil kolik, sağlıklı 0-3 aylık bebeklerde görülen, en az üç hafta süreli, haftada üç günden, günde üç saatten fazla ve başka bir nedenle açıklanamayan biçimde huzursuzluk, ajitasyon ve ağlamaların olduğu bir tablodur15-17. Çalışmamızda bebeklerinde karın ağrısı şikayeti yaşayan annelerin %58.5'i ağrıyı azaltmak için bebeklerinin karnına masaj uygulamaktadır. Karabayır ve Oğuz'un16 belirttiğine göre kolikli bebeklere yavaş tonda bir şeyler mırıldanmak, yavaşça sallamak, karına masaj uygulamak gibi yöntemler bebeği rahatlatmaktadır. Çetinkaya ve Başbakkal'ın17 çalışmalarında infantil kolikli bebeklere anneleri tarafından bebekler kolikliyken karınlarına masaj uygulamış, izlemler süresince, deney grubunun infant kolik ölçeği puan ortalamaları ve haftalık ağlama sürelerinde azalma görülürken, kontrol grubunda değişim görülmemiştir. Huhtala ve ark.18 çalışmalarında, ebeveynlere, kolik semptomları sırasında, 15 dakika karın masajının semptomların azaltılmasında etkili olduğunu belirtmişlerdir. Literatür incelendiğinde yapılan çalışmalarda da karın ağrısının giderilmesinde masaj uygulamasının etkili bir yöntem olduğu görülmüştür.
Çalışmamızda annelerin belirttiği bebeklerin yaşadığı diğer ağrı durumları incelendiğinde bebeklerin %35.9'unun aşı nedeniyle ağrı yaşadığı, on-on iki ay arasında olan bebeklerin aşı ağrısı ile karşılaşma durumlarının istatistiksel açıdan anlamlı derecede yüksek bulunduğu belirlenmiştir. Aşı ağrısı ile karşılaşan bebeklerin ağrısını gidermek için %75.7'sine ağrı kesici ilaç verildiği ve %22.8'ine alkollü pamuk uygulama, bitki çayı verme gibi alternatif tedavi yöntemlerinin uygulandığı saptanmıştır.
Çocukluk çağında en yaygın ağrılı işlem rutin aşılamadır. Amerika'da, ulusal çocukluk çağı aşı tablosuna göre çocuk 6 yaşına gelinceye kadar yaklaşık 28 doz aşı enjeksiyonu uygulanmaktadır. Tahminen 2020 yılına kadar aşıların sayısının üç katına çıkacağı beklenmektedir. Türkiye'de ise Sağlık Bakanlığının belirlediği 2013 yılı aşı takvimine göre bir çocuğa 6 yaşına gelinceye kadar 18 doz aşı enjeksiyonu uygulanmaktadır. Çocukluk çağı aşılarının çok sayıda faydası bulunmaktadır, aşılar kişileri tehlikeli ve ölümcül bir çok enfeksiyon hastalığından korumaya yardım eder19-21. Yapılan araştırmalar, çocukların aşılama işlemleri sırasında önemli derecede ağrı ve sıkıntı yaşadıklarını göstermiştir. Jacopson ve ark'nın22 yapmış oldukları çalışmada rutin aşılama işlemi sırasında 15-18 aylık bebeklerin %92.7 oranında, 4-6 yaş arası çocukların ise %44.4 oranında ağrı ve sıkıntı yaşadıklarını belirlemişlerdir. De-More and Cohen19, Amerikada telefonla yürütülen bir araştırmada, çocukların %47'sinin en fazla aşı ve enjeksiyon gibi uygulamalardan hoşlanmadıklarının belirlendiğini bildirmişlerdir. Çalışmamızda da literatürle paralel olarak anneler bebeklerinin 1 yaşına kadar karşılaştıkları aşı enjeksiyonu sayılarının sınırlı olmasına rağmen bebeklerinin aşı nedeniyle yaşadığı ağrıyı ikinci sırada belirtmişlerdir.
Uzun yıllar, aşı ve enjeksiyon nedeniyle oluşan ağrıyı azaltmak için çeşitli yöntemler denenmiştir. Farmakolojik tedavi yöntemleri, ağrının azaltılmasında etkili bir yöntemdir, aşı uygulamalarında en sık kullanılan farmakolojik yöntem analjezik-antipiretik ilaçların verilmesidir fakat ilaçların yan etkileri nedeniyle özellikle bebeklerde ve çocuklarda önerilen dozlarda ve sıklıklarda kullanılması gerekmektedir19-23. Nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemlerinden başlıcaları; müzik dinletilmesi, masaj uygulanması, kundaklama, emzik verme, emzirme, ağız yoluyla şekerli, yağlı solüsyonlar veya süt verilmesi ve anneyle cilt temasının sağlanması sayılabilir. Yapılan çalışmalarda, aşı uygulaması sırasında ağrıyı gidermek için kullanılan nonfarmakolojik yöntemler arasında tatlı solüsyonlar (sukroz, glukoz), soğutucu spreyler, dikkati başka yöne çekme, bilgi verme ve telkinde bulunma, emzirme, emzik verme, masaj gibi uygulamalar yer almaktadır20. Bebeklerde aşı ağrısının giderilmesinde, etkili ve kullanışlı nonfarmakolojik ağrı giderme yöntemlerinin tanımlanması ve ailelere bu konuda bilgi verilmesi çok önemlidir5-24.
Çalışmamızda bebeklerin %29.7'sinin diş çıkarma nedeniyle ağrı yaşadıkları belirlenmiştir. On-on iki ay arasında olan bebeklerin diş çıkarma ağrısı ile karşılaşma durumları istatistiksel açıdan anlamlı derecede yüksek bulunmuştur. Diş çıkarma ağrısı ile karşılaşan bebeklerin ağrısını gidermek için annelerin çoğunlukla ağrı kesici jel sürüldüğü (%50) saptanmıştır. Bebeklerde diş çıkarama 5-10.aylarda başlar ve 3 yaşına kadar 20 süt dişinin çıkışı tamamlanır. İlk diş çıkışı 14-15. aya kadar gecikebilir25. Diş çıkarma sırasında bebeklerde ağrı, ishal, huzursuzluk, uykusuzluk, ağızda tükürük üretiminin artması, beslenmeyi istememe gibi belirtiler görülebilir. Ailelerin bu dönemde bebeklerinin diş etlerine temiz ve soğuk bir bezle masaj yapmaları, beslenme öncesi diş jellerinden sürmeleri, diş etlerine masaj için dişlikler ya da çiğneyebileceği soğuk (havuç…) bir şeyler verilmesi bebeklerin ağrısını ve huzursuzluğunu azaltacak ve bu süreci daha rahat geçirmelerine yardımcı olacaktır.
Çalışmamızda bebeklerin %16.4'ünün kulak ağrısı yaşadıkları belirlenmiştir. Bebeklerde kulak ağrısı diş çıkarma, kulağa yabancı cisim kaçması, deniz, havuz, banyoda kulağa su kaçması ya da kulak enfeksiyonu gibi nedenlerle yaşanmaktadır. Orta kulağın enflamasyonu olan Akut otitis media (AOM) özellikle küçük çocuklarda görülen, lokal ve sistemik bulgularla aniden gelişen bir tablodur. Kulak ağrısı, bebeklerde daha önce var olmayan kulak çekiştirme veya kulak ovma hareketleri ile de kendini gösterebilir. En sık görülme yaşı 6-18 aylar arasındadır, iki yaşından küçük çocuklarda %50 civarındadır. Yaşamın ilk 6-24 aylık dönemi, anne sütünün alınmaması veya kısa sureli alımı (üç aya kadar anne sütü alan infantlarda almayanlara oranla bir yaşına kadar daha az otit görülür), yuvaya veya kreşe devam, ırk, sigara dumanı maruziyeti, allerjik alt yapısı olan çocukların antijenlere maruziyeti, erkek cinsiyet, emzik kullanma, sonbahar-kış ayları ile altta yatan alerjik rinit, yarık damak ya da Down sendromu gibi bir patolojinin bulunması AOM'ye yakalanma olasılığını artırır26-27. Çalışmamızda, bebeklerinde kulak ağrısı yaşayan annelerin %11.8'i ağrıyı gidermek için bebeklerine ağrı kesici ilaç vermekte, %5.6'sı ise anne sütü, soğan suyunu kulağa damlatmak gibi geleneksel yöntemlere başvurmaktadır. Sağlık bakımının en önemli temel amaçlarından bir tanesi ağrının hafifletilmesi ya da yok edilmesidir. Etkili ağrı yönetimi için bebeğin yaşadığı ağrının doğru olarak ve zamanında tanımlanması ve etkili yöntemlerle tedavi edilmesi çocuk sağlığı açısından önemlidir.
Sonuç olarak, 0-1 yaş arası bebeklerin yaşadıkları ağrı deneyimleri farklılıklar oluşturmaktadır. Ailelerin bebeklerinin ağrısını giderme konusunda bilgisi ve uygulamaları genellikle farmakolojik yöntemlerle sınırlı ya da uygun olmayan geleneksel yöntemlerle örtüşmektedir. Bu nedenle, özellikle birinci basamakta çalışan hekim ve hemşirelerin bebeklerin ağrı durumlarını iyi değerlendirmeleri, ailelerin bebeklerinin ağrısını gidermek için uyguladıkları yöntemleri öğrenerek nonfarmakolojik etkili ağrı giderme yöntemleri konusunda ve farmakolojik yöntemlerin kullanımı konusunda aileleri bilgilendirmeleri önerilmektedir.