Çalışmamızın bulguları depresif, anksiyöz ve siklotimik mizacın özkıyım girişimi ile yakından ilişkili olduğunu ortaya koymuştur.
Ülkemizde yapılan sosyodemografik özelliklerin değerlendirildiği bir çalışmada özkıyım girişimleri bulunanların % 66.3'ünün kadın, % 33.7'sinin erkek olduğu bildirilmiştir14. Çalışmamızda da benzer şekilse özkıyım girişiminde bulunan hastaların % 60'ı kadın, % 40'ı erkekti. Özkıyım girişimi için en önemli risk faktörlerinden olan majör depresif bozukluğa kadınlarda daha sık rastlanması, özkıyım girişiminin kadınlarda daha fazla görülmesinin nedeni olarak açıklanmaktadır. Çalışmamızda hastaların % 52.7'sinde majör depresif bozukluk saptanması, bu bulguyu destekler niteliktedir.
Ülkemizde yapılan başka bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunanların medeni durumlarının % 61.2'sinin bekar, % 32.2'sinin evli, % 6.6'sının boşanmış ve dul olduğu bildirilmiştir15. Çalışmamızda da benzer şekilde özkıyım girişiminde bulunan hastaların % 64'ü bekar, % 32'si evliydi. Özkıyım girişimlerinin bekârlarda daha fazla görülmesi, evliliğin koruyucu etkisi ve bunun sonucunda sosyal uyumun artması nedeniyle olabilir.
Eğitim düzeyi düştükçe özkıyım girişimi oranının arttığı bilinmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunanların % 49'unun ilköğretim mezunu, % 43'ünün lise mezunu, % 8'inin üniversite mezunu olduğu bildirilmiştir16. Çalışmamızda, literatürden farklı olarak özkıyım girişiminde bulunanların % 24'ünün ilköğretim mezunu, % 50'sinin lise mezunu, % 26'sının üniversite mezunu olduğu görüldü. Hasta ve kontrol grubu arasındaki eğitim düzeyi farklılığı, üniversite mezunlarında özkıyım girişimi oranının yüksek çıkması nedeniyle olabilir.
Ülkemizde yapılan başka bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunan bireylerin % 40'ının daha önce psikiyatrik başvuru yapıp tedavi gördükleri, % 10'unun ise yatarak psikiyatrik tedavi aldıkları saptanmıştır17. Çalışmamızda da benzer biçimde olgularımızın % 42'sinin önceden psikiyatrik tedavi gördüğünü saptadık.
Özkıyım girişiminde bulunan bireylerin tekrar girişimde bulunma olasılıklarının genel topluma göre daha fazla olduğu bilinmektedir18. Shafii ve ark.19 özkıyım girişimcilerinin % 40'ının daha önceden en az bir kez girişimde bulunmuş olduklarını bildirmişlerdir. Çalışmamızda da benzer biçimde hastaların % 32'sinin önceden en az bir kez girişimde bulunduğu görülmektedir
Kullanılan yöntemler incelendiğinde özkıyım girişimlerinin % 70-90'ını kolay bulunması ve ucuz olması nedeniyle aşırı doz ilaç kullanımı oluşturmaktadır. Alınan madde miktarı değişmekle birlikte genellikle azdır ve hayatı tehdit edici düzeyde değildir. Bunu tarım ilaçları ve kimyasal maddelerin kullanımı izlemektedir. Girişimlerin yaklaşık % 10'u kesici aletlerle, az bir kısmı ise fazla risk içeren ateşli silahlarla olmaktadır.20,21. Garfinkel özkıyım girişimlerinde % 87.9 oranında ilaçların kullanıldığını bildirmektedir22. Çalışmamızda da benzer biçimde ilaç alımı % 80'lik oranla en sık kullanılan özkıyım girişimi yöntemi olup arkasından yaklaşık % 8'u kesici alet kullanımı gelmekteydi.
Özkıyım girişiminde önemli risk faktörlerinden biri de tanı konulabilir psikiyatrik hastalıkların varlığıdır. Özkıyım girişimlerinde %90'lara kadar varan oranlar bildirilmektedir23,24. Özkıyımlarda ruhsal bozuklukların oranı Brown ve ark.25 tarafından %61, Conwell ve ark.26 tarafından %90.1 olarak belirlenmiştir. Benzer olarak çalışmamızda özkıyım girişiminde bulunanlarda psikiyatrik bozukluk oranını %81.6 olarak saptadık.
Birçok çalışmada madde kötüye kullanımı ile özkıyım girişimleri arasında ilişki olduğu bildirilmiştir27,28. Ülkemizde yapılan bir çalışmada özkıyım girişiminde bulunanların % 14.4'ünde madde kullanımı ve % 16.7'sinde alkol kullanımı olduğu bildirilmiştir15. Çalışmamızda da benzer biçimde özkıyım girişiminde bulunanların % 14'ünde madde kullanımı ve % 18'inde alkol kullanımı olduğu saptandı. Çalışmalarda madde kullanımının, maddeyi kullanan kişinin hem kendine, hem de başkalarına yönelik olan saldırganlıkla güçlü bir şekilde bağlantılı olduğu bulunmuş, ancak bu bağlantının gerçek doğası net olarak açıklanamamıştır28. Özkıyım girişimde bulunanların madde kötüye kullanımı açısından değerlendirilmeleri önerilmektedir.
Depresif bozuklukların psikiyatrik bozukluklar arasında en yüksek özkıyım girişimi oranına sahip olduğu bilinmektedir. Özkıyım girişiminde bulunmuş 100 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada bu kişilerin %70'inde depresyon, %15'inde alkolizm, %3'ünde şizofreni ve %5'inde diğer bozukluklar saptanmıştır29. Henrikson ve ark.30 özkıyım girişiminde bulunanlarda %59 oranlarında depresif bozukluk bildirmişlerdir. Cheng31 özkıyım girişiminde bulunanlar arasında major depresyonun baskın olduğunu bildirmiştir. Çalışmamızda da depresif bozukluklar %52.7 oranında bulunmuş olup, major depresif bozukluk ilk sırada yer almıştır.
Rihmer ve ark.8 çalışmalarında, özkıyım girişimcilerinde depresif, siklotimik, irritabl ve anksiyöz mizaç özelliklerini anlamlı olarak yüksek bulmuştur. Aynı çalışmada depresif mizaçtan sonra anksiyöz mizacın özkıyım riski ile en güçlü ilişkilendirilen mizaç olduğu bildirilmiştir. Akbaş ve ark.32 çalışmalarında özkıyım girişimi olan olgularda depresif, siklotimik ve anksiyöz mizacın daha sık olduğunu bildirmişlerdir. Çalışmamızda literatürle uyumlu olarak özkıyım girişiminde bulunan hastalarda sağlıklı kontrollere göre depresif, anksiyöz ve siklotimik mizaç tiplerini daha yüksek saptadık.
Pompili ve ark.33 346 duygudurum bozukluklu hastada yaptıkları çalışmada, siklotimik, depresif ve anksiyöz mizaca sahip olanların % 81'inde, hipertimik mizaca sahip olanların %42'sinde özkıyım riskinin arttığını bildirmişlerdir. Rihmer ve ark.8 özkıyım girişiminde bulunan depresif bozukluklu hastaların, baskın bir mizaca sahip olma oranının, kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu bildirmişlerdir (%90-%21). Biz de çalışmamızda depresif bozukluğu olan hastaların baskın bir mizaca sahip olma oranının, kontrol grubuna göre anlamlı düzeyde yüksek olduğunu saptadık (%70-%16).
Bir çalışmada siklotimik mizaca sahip özkıyım girişiminde bulunmuş bipolar bozukluklu hastaların, siklotimik mizaca sahip olmayan özkıyım girişiminde bulunmuş bipolar bozukluklu hastalara göre daha fazla özkıyım girişiminde bulundukları bildirilmiştir34. Depresif ve hipertimik mizacın araştırıldığı özkıyım girişimi öyküsü olan 72 ötimik bipolar I bozukluklu hastada, depresif mizacın görülme oranının kontrol grubuna göre önemli derecede yüksek olduğu bildirilmiştir35. Çalışmamızda da bipolar bozukluklu hastalarda depresif mizaç kontrol grubuna göre anlamlı derecede yüksekti.
Siklotimik mizaca sahip obsesif kompulsif bozukluklu hastaların, siklotimik mizaca sahip olmayan obsesif kompulsif bozukluklu hastalara göre iki kat fazla özkıyım girişiminde bulundukları bildirilmiştir36. Depresif, anksiyöz ve siklotimik mizaç özkıyım girişimi ile yakından ilişkili olabilir.
Çalışmamızın kısıtlılıkları, hasta sayısının az olması ve tek merkezli bir çalışma olmasıdır. Tek merkezli çalışmalar, yöresel etkenlerin etkisinde kalabilmektedir. Özkıyım girişimiyle mizaç özellikleri arasındaki ilişkinin daha iyi saptanabilmesi için çok merkezli, daha geniş verilerin toplandığı, örneklem grubunun daha büyük olduğu çalışmalara çalışmalarına ihtiyaç vardır.
Sonuç olarak çalışmamız depresif, anksiyöz ve siklotimik mizaç özelliklerinin özkıyım girişimi ile yakından ilişkili olduğu göstermektedir. Özkıyım girişiminde bulunmuş olguların kişilik özelliklerinin belirlenmesinin özkıyımı önleme çalışmalarına katkı sağlayacağı düşünülebilir.