Toplumda gelişen pnömoni olgularının etiyolojisinde
çeşitli bakteri ve virüslerin yer aldığı bilinmektedir.
Olguların %30’unda ise bu iki etken bir arada görülmektedir.
Toplum kaynaklı MRSA (TK-MRSA) olgularının
sıklıkla viral bir etkeni takip ettiği tespit edilmiştir
3,4. Metisilin dirençli S. aureus sıklıkla hastane
kaynaklı bir etken olmasına rağmen, toplum kaynaklı
olarak sağlıklı kişilerde de görülmektedir. TKMRSA
olguları öncelikle deri ve yumuşak doku ilişkili
enfeksiyonlar olarak karşımıza çıkar. Ancak bazen
nekrotizan fasiit, osteomiyelit, piyomiyozit, kaviter
pnömoni ve sepsis gibi invaziv ve ciddi enfeksiyonlara
neden olabilir
5. TK-MRSA olguları başta Amerika
olmak üzere batı ülkelerinde önemli bir patojen iken
ülkemizdeki epidemiyolojik veriler TK-MRSA olgularının
hala bir problem teşkil etmediğini göstermektedir
6.
Toplumda gelişen pnömonide MRSA için bazı risk
faktörleri tanımlanmıştır. Eşcinsel ilişki, askeri personel,
mahkumlar, mücadeleye dayalı sporlarla uğraşanlar,
günlük bakımevleri (kreş, çocuk yuvası) ve kalabalık
ortamda yaşayanlar, intravenöz uyuşturucu kullanan
kişiler, veterinerler ve kolonize hayvanlar ile temasta
bulunanlar sayılabilir7. Yine TGP’nin radyolojik
bulguları arasında kavitasyon nadiren gözlenmektedir.
Bu durumda başta tüberküloz, akciğer kanseri gibi
başka sık görülen hastalıklarla kolayca karıştırılabilir
ve gereksiz incelemelere neden olabilir. Pnömoni düşünülen
durumlarda kavitasyon varlığında Stafilokok
pnömonileri akla gelmelidir. Staphylococcus aureus’a
bağlı pnömonilerde genellikle homojen olmayan, subsegmental
opaklaşmalar, düzensiz, kalın duvarlı kaviteler
oluşabilirken çocuklarda ince duvarlı pnömatosel
geliştiği bildirilmiştir8.
Metisilin dirençli S. aureus kaynaklı pnömoni olgularında
tedavi yaklaşımında vankomisin, teikoplanin,
linezolid, kinupristin-dalfopristin, telavansin veya
seftarolin önerilmektedir. Minosiklin derivesi olan ve
glisilsiklin grubunun ilk üyesi tigesiklinin asıl endikasyonu
komplike deri ve yumuşak doku enfeksiyonları ve
komplike intraabdominal enfeksiyonlardır. Buna ek
olarak 2009 yılında TGP tedavisinde de onay almıştır.
Olgunun kliniğinin ağır olmaması, tigesiklinin geniş
etki spektrumu ve akciğer penetrasyonu düşünülerek
hastaya tigesiklin tedavisi başlandı9,10. On dört
günlük tedavi sonrası hasta şifa ile taburcu edildi.
Sonuç olarak, TK-MRSA pnömonisi nadir görülen
ancak mortalite ve morbiditesi yüksek bir hastalıktır.
Akciğerde kaviter lezyon ve hemoptizi gibi bulgulara
sahip hastalıklar içerisinde TK-MRSA pnömonisi ayırıcı
tanıda akılda tutulması gereken önemli tanılardan
biridir.