Parafarengeal alan tümörleri, rutin klinik muayenede kolayca erişilebilir olmayan sessiz ve sinsi büyüyen tümörlerdir. Çoğu iyi huyludur ve nadir görülürler
6,7. Bu bölge tümörlerinin %70-80'i benign yapıdadır. Bunların %40-50'si tükürük bezi tümörü, %20’si nörojenik, %15’i lenf nodu ve %16’sı ise diğer tümörler olarak bildirilmiştir
81.
Lipomlar matür adipositlerden oluşmaktadır. Bunlar genellikle ince bir kapsülle çevrili iyi sınırlı sarı renkli lezyonlardır 9. Parotis lipomları 7-72 yaş arasında görülebilmekle birlikte, sıklıkla 50-60 yaş aralığında ve erkeklerde 5-10 kez daha sık görülürler 10. Obezite, genetik yatkınlık, diabet, siroz, kronik alkolizm, travma, malnütrisyon, radyasyon, endokrin bozukluklar, insülin enjeksiyonu ve kortikosteroid tedavisi muhtemel etiyolojik faktörler olarak kabul edilmektedir 11.
Genellikle uzun bir süre asemptomatik büyüdüğünden teşhis sırasında büyük boyuttadır ve kolaylıkla rezeke edilebilir değildir. Klinik bulgusu ise asemptomatik boyun kitlesi, disfoni, yutma güçlüğü, trismus, otitis media ve kranial sinir disfonksiyonu olarak görülür <8. Trismus ve kranial sinir paralizi ise genellikle malignite ile ilişkilidir 12.
Klinikte lipomlar, genellikle asemptomatik, yuvarlakoval, orta sertlikte mobil, bazen lobule bir kitle şeklinde karşımıza çıkar. Nadiren bir siniri etkilerse ağrı ortaya çıkabilir 10. Ortaya çıkış süresi ortalama 6 aydır. Bizim olgumuzda ise, hastanın parotis bölgesinde asemptomatik yumuşak kıvamlı kitle olarak kliniğimize başvurmuştu. Histolojik olarak, fibröz bir kapsülle çevre dokulardan ayrılan düzgün sınırlı ve matür yağ doku görünümündedir. İnce bağ dokusu matür yağ hücrelerini septalarla, gruplara ayırır ve lobüler bir yapı ortaya çıkarır. Ayrıca; bağ dokusu septaları içinde kan damarları bulunabilir. Seyrek olarak da enflamatuar hücreler ve makrofajlar görülebilir 11.
USG, MR ve bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülemeleri parotis kitlelerini değerlendirmede kullanılan önemli yöntemlerdir. Lipom ve liposarkomun BT görüntüleme karakteristikleri ve diğer yağ dansiteli lezyonlardan (örneğin; yağlı infiltrasyon) ayırıcı tanısının spesifik olması tanıyı kolaylaştırır 13. Özellikle MR’da yağ baskılı sekansların kullanılması tanısal açıdan oldukça yol göstericidir. Olgumuzda yağ baskılı MR görüntüleri, ayırıcı tanı açısından oldukça yol gösterici idi. Parotis derin lobu lipomları literatürde oldukça nadir bildirilmiştir 14. Bizim olgumuzdaki lipom, parotis derin lobuna ve parafarengeal bölgeye uzanım gösteren ve daha önce dört kez opere edilen nüks bir olgu olması açısından dikkat çekici idi. Nüks lipom nedeni, genellikle cerrahi sırasında düzenli sınırları olmayan rezidü odaktan kaynaklanır 15. Bizim olgumuzda ise muhtemelen önceki cerrahide kitle enblok olarak çıkarılmadığından, rezidü bir odak nedeniyle nüks gelişmişti.
Parafarengeal bölge tümörlerinde farklı yaklaşımlar tercih edilmektedir. Bunlar: transoral yaklaşım, transservikal yaklaşım, transservikal-transmandibuler yaklaşım, transparotid yaklaşım, transparotid-transserviko-submaksiller yaklaşımlardır. Transservikal yaklaşım ve transservikal-parotid yaklaşım parafarengeal kitleler için en sık kullanılan cerrahi yaklaşımdır 16. Abie ve ark. 17, parafaringeal bölge tümörlerinde transoral robotik cerrahi eksizyon tekniğini de rapor etmişlerdir. Bu teknikte üç boyutlu büyütülmüş görsel teknolojiyi kullanmışlardır. Bizim olgumuzda, lipomun parotis ve parafarengeal alanı tamamen doldurduğu izlendiğinden, transparotid-transservikal yaklaşımı tercih ettik. Hastanın fasiyal fonksiyonlarını koruyarak tüm lipom dokusu total olarak çıkarıldı. Hastanın bir yıllık takiplerinde nüks ile karşılaşılmadı.
Parotis ve parafarengeal alan lipomları, genellikle asemptomatik yavaş büyüyen kitle olarak gözlenen nadir lezyonlardır. Bu alan tümörlerinin cerrahi tedavisi için transparotid ve transservikal kombine yaklaşım, uygun bir alternatif olarak karşımıza çıkmaktadır.