[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]
Fırat Tıp Dergisi
2024, Cilt 29, Sayı 4, Sayfa(lar) 185-190
[ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
İnfantlarda Aort Koarktasyonu Tamirinde Genişletilmiş Uç Uca Anastomoz ve Subklaviyan Flep Aortoplasti Prosedürlerinin Erken Dönem Sonuçlarının Karşılaştırılması
Onur DOYURGAN1, Osman AKDENİZ2, Ahmet Kuddusi İRDEM1, Yiğit KILIÇ1, Fatih ÖZDEMİR3, Özlem GÜL4, Bedri ALDUDAK4
1Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Kalp-Damar Cerrahisi Kliniği, Diyarbakır, Türkiye
2Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Kardiyolojisi Anabilim Dalı, Elazığ, Türkiye
3Dr.Siyami Ersek Göğüs Kalp ve Damar Cerrahisi Eğitim Araştırma Hastanesi, Çocuk Kalp-Damar Cerrahisi Kliniği, İstanbul, Türkiye
4Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesi, Çocuk Kardiyolojisi Kliniği, Diyarbakır, Türkiye
Anahtar Kelimeler: Aort Koarktasyonu, Doğumsal Kalp Hastalığı, İnfant, Coarctation of the Aorta, Congenital Heart Disease, İnfant
Özet
Amaç: Aort koarktasyonu tedavisi için farklı cerrahi teknikler uygulanmaktadır. Bunlardan genişletilmiş uç uca anastomoz ve subklaviyan flep aortoplasti sıkça tercih edilen prosedürlerdir. Bu tek merkezli çalışmanın amacı, aort koarktasyonu tamiri yapılan infantlarda iki farklı cerrahi prosedürün sonuçlarını analiz etmek ve değerlendirmektir.

Gereç ve Yöntem: Genişletilmiş uç uca anastomoz ve subklaviyan flep aortoplasti prosedürü uygulanan 72 hastanın cerrahi tamir sonuçları retrospektif olarak değerlendirildi. Çalışma nonrandomize, kesitsel olarak dizayn edildi. Genişletilmiş uç uca anastomoz (grup 1) 41 (%56,9) hastaya ve subklaviyan flep tamiri (grup 2) 31 (%43,1) hastaya uygulandı.

Bulgular: Toplam 72 hastanın %61,1’i erkekti (44 erkek/28 kız). Hastaların yaşı ortanca 46 gün (6-330 gün) ve ortalama vücut ağırlıkları 4193±1436 gramdı. Tüm hastalar ameliyat sonrası ortalama 13,7 ay (1-45 ay) takip edildi. Postoperatif takipte grup 1’de 1 (%2,4) hastaya, grup 2’de 2 (%6,5) hastaya rekoarktasyon nedeniyle balon anjioplasti yapıldı. Bunlardan grup 1’deki bir hastada gradiyentin devam etmesi nedeniyle 5. ayda rekoarktasyon tamiri yapıldı. Postoperatif en sık görülen komplikasyon pnömoni (%8,3) ve şilotoraks (%4,2)’tı. Postoperatif mekanik ventilasyon süresi, yoğun bakımda kalış süresi ve hastanede kalış süresi açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunmadı. Hastaların vücut ağırlıkları ile mekanik ventilasyon süreleri ve yoğun bakımda kalış süreleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptandı (sırasıyla r= -0,36, p= 0,002, r= -0,24, p= 0,037).

Sonuç: Genişletilmiş uç uca anastomoz ve subklaviyan flep aortoplasti aort koarktasyonu tamirinde etkin prosedürlerdir.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Giriş
    Aort koarktasyonuna bağlı sol ventrikül çıkım yolu obstrüksiyonu, sol ventrikülde anormal bir basınç yükü oluşturarak ventrikül hipertrofisi, diyastolik ve sistolik disfonksiyona neden olur. Sol ventrikülde meydana gelen bu anormallikler, aort koarktasyonu olan hastalarda pulmoner ödem oluşumuna zemin hazırlayan pulmoner venöz basınç artışını tetikler. Bu nedenle aort koarktasyonu çocuklarda bebeklik döneminde tedavi edilmelidir1. Aort koarktasyonunun cerrahi tedavisinde rezeksiyon ve uç uca anastomoz, yama aortoplasti, sol subklaviyan flep aortoplasti, greft ile baypas gibi cerrahi prosedürler bildirilmiştir2,3. Her yöntemin üstünlükleri farklı vaka serilerinde gösterilmiş olsa da; hangi yöntemin en iyi olduğu konusunda fikir birliği yoktur. Literatüre göre, en çok kullanılan yöntem rezeksiyon ve genişleterek uç uca anastomoz etme yöntemidir; ancak bu yöntemin diğerlerinden üstün olduğuna dair kesin bir veri yoktur4,5. Çobanoğlu A ve ark.’ları6 uç uca onarım grubunun sonuçlarıyla subklaviyen flep anjioplasti grubunun sonuçlarını karşılaştırmış ve gruplar arasında fark bulamamışlardır. Çalışmamızda aort koarktasyonu tamiri yapılan infantlarda iki cerrahi prosedürün ameliyat sonrasındaki sonuçlarını değerlendirmek ve ameliyatın erken dönem sonuçlarını etkileyen spesifik belirteçleri bulmayı amaçladık.
  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Materyal ve Metot
    Hastalar
    Çalışmaya Ekim 2017 ile Temmuz 2022 tarihleri arasında aort koarktasyonu tanısıyla tek cerrahi ekip tarafından ardışık olarak cerrahi tamir yapılan 1 yaşından küçük 72 hasta dahil edildi. Çalışmaya dahil edilen hastalardan bilgilendirilmiş onam alındı. Helsinki deklerasyonu prensiplerine uygun olarak yapılan çalışmamıza, Lokal Etik Kuruldan alınan 25/11/2022 tarih ve 227 sayılı onay sonrasında başlandı. Hastaların yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, tanı, eşlik eden kardiyak ve kardiyak dışı anomalileri, kros klemp süresi, postoperatif komplikasyonlar, postoperatif mekanik ventilasyon süresi, yoğun bakımda kalış süresi, hastanede kalış süresi ve takip süresi kayıt edildi. Hastaların demografik ve perioperatif verileri hastanenin veri tabanı kullanılarak retrospektif olarak analiz edildi. Hastalar cerrahi tamir tekniği açısından “genişletilmiş rezeksiyon ve uç uca anastomoz” tekniği (grup 1) ve “subklaviyan flep aortoplasti” tekniği (grup 2) olarak iki gruba ayrıldı.

    Tüm hastalara postoperatif ekokardiyografi ile değerlendirme yapıldı. Herhangi bir fizik muayene bulgusu veya rekürren koarktasyon şüphesi olduğunda hastalara tanısal kardiyak kateterizasyon yapıldı. Gradiyentin 20 mmHg’dan fazla olması tekrar girişim endikasyonu olarak kabul edildi6. Olası bir intrakraniyal kanama varlığını tespit etmek için her hastaya preoperatif ve postoperatif dönemde kraniyal görüntüleme yapıldı.

    Bilimsel literatürde belirtildiği gibi, “izole koarktasyon” eşlik eden herhangi bir intrakardiyak lezyon olmaksızın aort koarktasyonu varlığı olarak tanımlandı (biküspid aortik kapak hariç). “Kompleks koarktasyon” ise intrakardiyak lezyon ile birlikte olan aort koarktasyonu olarak tanımlandı7,8. Kesintili veya hipoplastik aortik ark anomalisi olan hastalar, uzun segment aort koarktasyonu olan hastalar ve hemodinamik olarak anlamlı ventriküler septal defekti olan hastalar bu çalışmaya dahil edilmedi.

    Aort koarktasyonunun tipi, hastaların yaşı, cinsiyeti, eşlik eden kardiyak ve nonkardiyak anomaliler, preoperatif ve postoperatif peak sistolik gradient, cerrahi tekniğin çeşidi, rekürren koarktasyon varlığı, postoperatif komplikasyonlar, takip süresi, mortalite, tekrar girişim gereksinimi analiz edildi (Tablo 1, 2 ve 3).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 1: Hastaların preoperatif, operatif ve postoperatif verileri.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 2: Aort koarktasyonuna eşlik eden kardiyak ve nonkardiyak anomaliler.


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 3: Postoperatif komplikasyonlar.

    Rekürren koarktasyon, kalp kateterizasyonunda desenden aortada darlık öncesi ve sonrasında peak sistolik gradientin 20 mmHg’dan fazla olması olarak tanımlandı.

    Cerrahi teknik
    Tüm ameliyatlarda standart genel anestezi teknikleri kullanıldı ve sol üçüncü interkostal aralıktan lateral torakotomi ile kalp durudurulmadan yapıldı. Cerrahi prosedürün tipi, ameliyatı yapan cerrah tarafından belirlendi. Akciğer anteriora doğru ekarte edildi. İnen aortadan çıkan kollaterallere zarar verilmemeye özen gösterildi. Kros klemp konmadan önce hastalara 100Ü/kg heparin sodyum yapıldı. Aktive pıhtılaşma zamanı (ACT) >200 saniye olduktan sonra kros klemp kondu.

    Genişletilmiş uç uca anastomoz grubunda (Grup 1) cerrahi prosedür
    Sol karotis arteri, sol subklaviyan arter ve inen aorta serbestleştirildi ve dönüldü. Sol karotis arterinin distaline ve proksimal inen aortaya damar klempleri kondu. Patent duktus arteriyozus 1 numara ipek ile bağlandı ve aortadan divize edildi. Sol subklaviyan arterden normal inen aortaya kadar olan tüm alan duktal doku kalmayacak şekilde rezeke edildi. İnen aortanın üst kısmına ve proksimal aortanın küçük kurvaturuna longitudinal kesiler yapılarak mümkün olduğunca geniş bir anastomoz hattı elde edildi. Distal aort 7-0 polypropylene sütür ile arkın alt tarafına kontinü teknikle anastomoze edildi.

    Subklaviyan flep aortoplasti grubunda (Grup 2) cerrahi prosedür
    Sol subklaviyan arter distalden bağlandı ve divize edildi. Transekte edilen subklaviyan artere longitudinal insizyon yapılarak subklaviyan arter flep haline getirildi. Subklaviyan arterdeki insizyon proksimale doğru ilerletildi ve koarkte segment geçilecek şekilde normal inen aortaya ulaşılana kadar uzatıldı. Posterior aortik ridge rezeke edildi. Flep dokusu koarkte segment üzerine simetrik olarak yerleştirildi ve 7-0 polypropylene sütür ile kontinü olarak dikildi.

    Postoperatif takip
    Postoperatif altıncı haftada, üçüncü ayda, altıncı ayda ve birinci yılda pediatrik kardiyoloji ve kardiyovasküler cerrahi polikliniklerinde hastaların klinik durumları kontrol edildi. Alt ve üst ekstremitelerdeki kan basınçları ölçüldü. Periferik nabızları muayene edildi. Transtorasik ekokardiyografi ile inen aortada basınç gradi-yentine bakıldı. Diyastolik uzanım gösteren gradiyent saptandığında anastomoz bölgesinde rekoarktasyon olduğundan şüphelenildi ve bu hastalara kardiyak kateterizasyon yapıldı. Kateterizasyonda 20 mmHg’dan fazla gradiyent varlığı tekrar girişim için bir endikasyon olarak kabul edildi.

    İstatistiksel değerlendirme
    İstatistiksel analiz için SPSS sürüm 23.0 (Windows için bilgisayar paket programı) kullanıldı. Verilerin normallik sınamasında Shapiro Wilk testi kullanıldı. Sürekli değişkenlerden parametrik olanlar ortalama±Standart sapma (SS), parametrik olmayan veriler ise ortanca (minimum-maksimum) şeklinde gösterildi. Kategorik değişkenlerin değerlendirilmesinde Ki-kare testi ve Fisher’s exact test kullanıldı. Sürekli değişkenlerden bağımsız gruplarda normal dağılım gösteren verilerin karşılaştırılmasında Student-t testi kullanıldı. Normal dağılım göstermeyen gruplarda Mann-Whitney U testi kullanıldı. Değişkenler arası ilişkinin incelenmesinde pearson ve spearman korelasyon testleri kullanıldı. p <0,05 değeri anlamlı kabul edildi.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Bulgular
    Çalışma grubundaki hastaların özellikleri
    Genişletilmiş uç uca anastomoz prosedürü (Grup 1) 41 hastaya (%56,9), subklaviyan flep aortoplasti prosedürü (Grup 2) 31 hastaya (%43,1) uygulandı. Toplamda 72 hastanın %61,1’i erkekti (44 erkek/28 kız). Hastaların 26’sı (%36,1) yenidoğandı; 9’u (%12,5) prematüreydi. Ameliyat edildikleri sırada hastaların yaşı ortanca 46 gün (6-330 gün)’dü ve ortalama vücut ağırlıkları 4193±1436 gramdı. On bir (%15,3) hasta preoperatif entübeydi.

    Toplam 44 (%61,1) hastaya izole aort koarktasyonu tanısı kondu. Bunların 25’i grup 1’de ve 19’u grup 2’deydi. Kalan 28 (%38,9) hastada bir ya da daha fazla eşlik eden kardiyak defekt vardı (Grup 1’de 16 hasta, grup 2’de 12 hasta). Eşlik eden kardiyak lezyonlardan en sık patent duktus arteriozus (PDA), atriyal septal defekt (ASD) ve ventriküler septal defekt (VSD) olarak saptandı (Tablo 2). Hastaların 18’ine (%25) preoperatif balon anjioplasti yapıldı.

    Postoperatif sonuçlar, morbidite ve mortalite
    Hastaların postoperatif verilerinden mekanik ventilasyon süresi, yoğun bakımda kalış süresi ve hastanede kalış süresi açısından gruplar arasında anlamlı fark bulunamadı (Tablo 1). Fakat çalışmaya alınan hastaların vücut ağırlıkları ile mekanik ventilasyon süreleri ve yoğun bakımda kalış süreleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptandı (sırasıyla r= -0,36, p= 0,002, r= -0,24, p= 0,037; Tablo 4).


    Büyütmek İçin Tıklayın
    Tablo 4: Hastaların vücut ağırlığı ile operatif ve postoperatif verileri arasındaki ilişki.

    Genel hastane mortalitesi %1,4’tü. Erken postoperatif dönemde (0-30 gün arası) sepsis nedeniyle bir hasta yaşamını yitirdi. Bu hasta grup 1’deydi ve düşük doğum ağırlığına sahipti (2300 gram). Geç postoperatif dönemde (bir aydan sonra) mortalite görülmedi. Postoperatif en sık görülen komplikasyon pnömoni ve şilotorakstı. Altı (%8,3) hastada pnömoni görüldü ve uygun antibiyoterapi ile tedavi edildi. Şilotoraks 3 (%4,2) hastada görüldü. Bu hastalara orta zincirli yağ asitlerinden zengin içerikli nazogastrik beslenme ve 1 mcg/kg/gün dozunda Sandostatin intravenöz infüzyon verilerek tedavi edildi. Cerrahi sonrası görülen komplikasyonlar tablo 3’te verilmiştir.

    Postoperatif ortanca aortik sistolik gradiyent grup 1’de 5 mmHg (0-50 mmHg) ve grup 2’de 14 mmHg (0-48 mmHg bulundu (p= 0,83). Gruplar arasında rezidü koarktasyon gelişimi ve tekrar girişim açısından anlamlı fark yoktu (Tablo 1). Grup 1’deki bir hastada postoperatif takibin 5. ayında yapılan kontrol ekokardiyografide desenden aortada diyastolik uzanım gösteren 60 mmHg gradiyent bulundu. Bu hastaya rekoarktasyon nedeniyle balon anjioplasti uygulandı. Takipte rezidü aort koarktasyonunun devam etmesi nedeniyle tekrar cerrahi girişim ile rekoarktasyon tamiri yapıldı. Grup 2’de ise 2 hastaya rezidü aort koarktasyonu nedeniyle postoperatif 4. ayda balon anjioplasti işlemi uygulandı. Ortalama takip süresi tüm hastalar için 13,7 ay (1-45 ay)’dı.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Tartışma
    Çocuklarda aort koarktasyonu tedavisinde cerrahi yöntemlerin kullanılması uzun zamandır kabul edilmektedir9,10. Pek çok merkezde aort koarktasyonunu gidermeye yönelik yapılan primer balon dilatasyon işlemleriyle başarılı sonuçlar elde edilmiştir; ancak yapılan çalışmalar yenidoğan ve infantlarda balon dilatasyonu sonrasında restenoz gelişimi oranının cerrahi tedaviye göre daha yüksek olduğunu göstermiştir11. Eski yayınlarda rezeksiyon ve uçuca anastomoz yapılan hasta serilerinde rekürren aort koarktasyonu oranı %8-%44 arasındadır12,13. Diğer taraftan subklaviyan flep aortoplasti yapılan hastalarda daha düşük rekürrens oranlarının görülmesi bu tekniğin popülerliğini arttırmıştır 14,15. Zehr KJ ve ark.’ları16 tarafından daha erken yaşta opere edilen hastaların restenoz riskinin daha fazla olduğu ileri sürülmüştür. Uç uca anastomoz ve subklaviyan flep aortoplasti prosedürlerinin rekürrens mekanizmaları birbirinden farklıdır. Subklaviyan flep aortoplastide aort duvarında duktal doku artığının kalması, uç uca anastomozda ise dairevi sütür hattının zamanla büyüyememesi rekürrnes nedeni olarak belirtilmiştir7,16. Ameliyatlarda daha gelişmiş sütür materyallerinin kullanılması ve daha titiz intraoperatif tekniklerin uygulanması ile bu sorunların üstesinden gelinmiş ve daha iyi postoperatif sonuçlar alınmıştır 17. Son zamanlarda bildirilen yeni yayınlarda ise rekürren aort koarktasyonu oranı %2-14 arasındadır18-20. Çalışmamızda genel toplamda rekürren aort koarktasyonu oranı %4,2’ydi.

    Aort koarktasyonunun patent duktus arteriyozus, ventriküler septal defekt ve biküspit aortik kapak ile birlikteliği sıktır12. Hemodinamik olarak anlamlı kardiyak defekti olan yenidoğanlarda operatif mortalite %3 olarak bildirilmiştir21. Çobanoğlu A ve ark.’ları6, 3 aydan küçük rezeksiyon ve uç uca anastomoz yapılan hastalarla subklaviyan flep anjioplasti yaptıkları hastaları karşılaştırdıkları çalışmada ölüm oranları arasında anlamlı fark bulamamışlardır. Fakat eşlik eden ventriküler septal defektin mortaliteyi yaklaşık iki kat arttırdığını bildirmişlerdir. Çalışmamızdaki hastalarımızın %30,5’ine (n =22) hemodinamik olarak önemi olmayan ventriküler septal defekt eşlik ediyordu. Wu J ve ark.’ları 22, preoperatif düşük vücut ağırlığının mortalite ile ilişkili olduğunu öne sürmüşlerdir. Bizim serimizde yaşamını yitiren 1 hastamızın vücut ağırlığı 2300 gramdı. Hastamızı postoperatif 7. günde sepsis nedeniyle kaybettik. Bununla birlikte çalışmamızda hastaların vücut ağırlıkları ile mekanik ventilasyon süreleri ve yoğun bakımda kalış süreleri arasında anlamlı negatif korelasyon saptandı.

    Koarktasyon tamiri sonrasında cerrahların en çok korktuğu komplikasyon spinal kord iskemisine bağlı gelişen paraplejidir. Genellikle etiyolojide kros klemp süresinin uzun olması, interkostal kollaterallerin ligasyonu, kros klemp distalinde aortada hipotansiyon veya anterior spinal arter trombozu sorumlu tutulmaktadır23,24. Crawford FA ve Sade RM25, aort koarktasyonu tamiri yapılan hastalarda cerrahi işlem sırasında hipertermiye bağlı spinal kord hasarı meydana gelen 3 hastalık bir seri yayınlamışlardır. Araştırmacılar, bu hastaları retrospektif olarak analiz ettiklerinde kros klemp sırasında hastalarda hipertermi olduğunu tespit etmişlerdir. Bizim subklaviyan flep aortoplasti grubundaki 1 hastamızda postoperatif parapleji meydana geldi. Hastamızın kros klemp süresi 32 dakikaydı ve ameliyat sırasında hipertermi tespit edilmedi. Nadiren de olsa subklaviyan flep aortoplasti yapılan hastalarda uzun dönemde sol kolda iskemi meydana geldiği bildirilmiştir26. Bizim subklaviyan flep aortoplasti yaptığımız hastaların hiçbirinin takibinde kolda iskemi bulgusu veya subklaviyan çalma sendromu görülmedi. Nitekim bazı merkezlerde aort koarktasyonunun cerrahi tedavisinde subklaviyan flep anjioplasti prosedürü rutin olarak uygulanmaktadır6,27.

    Literatürde aort koarktasyonunun cerrahi tedavisinde kullanılan rezeksiyon ve uç uca anastomoz ve subklaviyan flep aortoplasti prosedürlerinin sonuçlarının karşılaştırıldığı vaka serileri vardır. Ancak uzun dönem takiplerde iki tekniğin birbirlerine üstünlüğü kesin olarak kanıtlanamamıştır6,7,16,21. Hastalarımızda rezidüel aort koarktasyonu, postoperatif sistolik gradiyent ve postoperatif tekrar girişim oranları açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı fark yoktu. Yine iki grup arasında mekanik ventilasyon süresi, yoğun bakımda kalış süresi ve hastanede kalış süresi açısından anlamlı fark bulunmadı. İki cerrahi teknik ile de benzer sonuçlar elde ettiğimizden dolayı bir tekniğin diğerinden daha avantajlı olduğunu söyleyemeyiz. En deneyimli ellerle uygulansa bile her iki prosedürün de kendi rekürrens oranları vardır.

    Çalışmamızın bazı kısıtlılıkları mevcuttur. Bunlar, çalışmamızın tek merkezli retrospektif bir çalışma olması, uzun dönem takiplerinin bulunmaması ve örneklem boyutunun küçük olması olarak sayılabilir. Olgularımızda uzun dönem takipte tekrar girişim ve rekoarktasyon oranları artış gösterebilir.

    Sonuç olarak, bu vaka serisinden elde ettiğimiz deneyime göre, infantlarda aort koarktasyonunun cerrahi tedavisinde hem genişletilmiş uç uca anastomoz, hem de subklaviyan flep aortoplasti eşit derecede etkin olan prosedürlerdir. İki prosedür ile de erken dönemde düşük tekrar girişim ve rekoarktasyon oranları ile başarılı sonuçlar elde edilebilir. Prosedürün seçimi konusundaki asıl belirleyici faktör cerrahın deneyimi olmalıdır.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • Kaynaklar

    1) Uğuz E, Özkan S, Akay HT, Gültekin B, Aşlamacı S. Surgical repair of coarctation of aorta in neonates and infants: a 10 years experience. Turk Gogus Kalp Damar 2010; 18: 94-9.

    2) Waldhausen JA, Nahrwold DL. Repair of coarctation of the aorta with a subclavian flap. J Thorac Cardiovasc Surg 1966; 51: 532-3.

    3) Williams WG, Shindo G, Trusler GA, Dische MR, Olley PM. Results of repair of coarctation of the aorta during infancy. J Thorac Cardiovasc Surg 1980; 79: 603-8.

    4) Gargiulo G, Napoleone CP, Angeli E, Oppido G. Neonatal coarctation repair using extended End-to-end anastomosis. Multimed Man Cardiothorac Surg 2008; 1: 328.

    5) Conte S, Lacour-Gayet F, Serraf A et al. Surgical management of neonatal coarctation. J Thorac Cardiovasc Surg 1995; 109: 663-75.

    6) Çobanoglu A, Thyagarajan GK, Dobbs JL. Surgery for coarctation of the aorta in infants younger than 3 months: end-to-end repair versus subclavian flap angioplasty: is either operation better? Eur J Cardiothorac Surg 1998; 14: 19-26.

    7) Pfammatter JP, Ziemer G, Kaulitz R, Heinemann MK, Luhmer I, Kallfelz HC. Isolated aortic coarctation in neonates and infants: results of resection and end-to-end anastomosis. Ann Thorac Surg 1996; 62: 778-82.

    8) Adams EE, Davidson Jr WR, Swallow NA, Nickolaus MJ, Myers JL, Clark JB. Long-term results of the subclavian flap repair for coarctation of the aorta in infants. World J Pediatr Congenit Heart Surg 2013; 4: 13-8.

    9) Celermajer DS, Greaves K. Survivors of coarctation repair: fixed but not cured. Heart 2002; 88: 113-4.

    10) de Bono J, Freeman LJ. Aortic coarctation repair--lost and found: the role of local long term specialised care. Int J Cardiol 2005; 104: 176-83.

    11) Huggon IC, Qureshi SA, Baker EJ, Tynan M. Effect of introducing balloon dilation of native aortic coarctation on overall outcome in infants and children. Am J Cardiol 1994; 73: 799-807.

    12) Tawes RL, Aberdeen E, Waterston DJ, Carter REB. Coarctation of the aorta in infants and children. A review of 333 operative cases including 179 infants. Circulation 1969; 39: I173-84.

    13) Litwin B, Bernhard WF, Rosenthal A, Gross RE. Surgical resection of coarctation of the aorta in infancy. J Pediatr Surg 1971; 6: 307-23.

    14) Pierce WS, Waldhausen JA, Berman Jr W, Withman V. Late results of the subclavian flap procedure in infants with coarctation of the thoracic aorta. Circulation 1978; 58: I78-82.

    15) Fripp RR, Whitman V, Werner JC, Nicholas GG, Waldhausen JA. Blood pressure response to exercise in children following subclavian flap procedure for coarctation of the aorta. J Thorac Cardiovasc Surg 1983; 85: 682-5.

    16) Zehr KJ, Gillinov M, Redmond JM et al. Repair of coarctation of the aorta in neonates and infants: a thirty-year experience. Ann Throrac Surg 1995; 59: 33-41.

    17) Myers JL, Waldhausen JA, Pae WA, Abt AB, Prophet GA, Pierce WS. Vascular anastomosis in growing vessels. The use of absorbable sutures. Ann Thorac Surg 1981; 34: 529-37.

    18) Minotti C, Scioni M, Castaldi B et al. Efectiveness of repair of aortic coarctation in neonates: a long-term experience. Pediatr Cardiol 2022; 43: 17-26.

    19) Heremans L, Henkens A, de Beko G et al. Results of coarctation repair by thoracotomy in pediatric patients: a single institution experience. World J Pediatr Congenit Heart Surg 2021; 12: 492-9.

    20) Gropler MRF, Marino BS, Carr MR et al. Long-term outcomes of coarctation repair through left thoracotomy. Ann Thorac Surg 2019; 107: 157-64.

    21) Quaegebeur JM, Jonas RA, Weinberg AD, Blacks-tone EH, Kirklin JW. Outcomes in seriously ill ne-onates with coarctation of the aorta. J Thorac Cardiovasc Surg 1994; 108: 841-54.

    22) Wu J, Leung MP, Karlberg J, Chiu C, Lee J, Mok C. Surgical repair of coarctation of the aorta in ne-onates: factors affecting early mortality and recoarctation. Cardiovascular Surg 1995; 3: 573-8.

    23) Krieger KH, Spencer FC. Is paraplegia after repair of coarctation of the aorta due principally to distal hypotension during aortic cross-clamping?. Surgery 1985; 97: 2-7.

    24) Bing RJ, Handelsman JC, Campbell JH, Griswold EH, Blalock A. The surgical treatment and the physiopathology of coarctation of the aorta. Ann Surg 1948; 128: 803-20.

    25) Crawford FA, Sade RM. Spinal cord injury associ-ated with hyperthermia during aortic coarctation repair. J Thorac Cardiovasc Surg 1984; 87: 616-8.

    26) Diemont FF, Chemla ES, Julia PL, Sirieix D, Fabiani JN. Upper limb ischemia after subclavian flap aortoplasty: unusual long-term complication. Ann Thorac Surg 2000; 69: 1576-8.

    27) Barreiro CJ, Ellison TA, Williams JA, Durr ML, Cameron DE, Vricella LA. Subclavian flap aortoplasty: still a safe, reproducible, and effective treatment for infant coarctation. Eur J Cardiothorac Surg 2007; 31: 649-53.

  • Başa Dön
  • Özet
  • Giriş
  • Materyal ve Metot
  • Bulgular
  • Tartışma
  • Kaynaklar
  • [ Başa Dön ] [ Özet ] [ PDF ] [ Benzer Makaleler ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ]
    [ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ]