Eozinofilik sistit, etyolojisi tam olarak bilinmeyen ancak, hem çocuk hem de erişkin popülasyonu etkileyen nadir bir mesane patolojisidir
2,3. Antijenik bir stimülan varlığında ortaya çıktığı öne sürülen bu hastalıkta patogenezde IgE yolu ile mesane duvarında eozinofil birikimi ve daha sonra da mast hücre degranülasyonu olduğu bildirilmiştir. Bu süreçte diğer enflamatuar mediatörlerin de olaya eşlik etmeleri sonucu hücre lizozomal zarında yırtılma ve mesane duvar bütünlüğünde bozulma meydana gelir
4. Erkek-kadın oranı 1.3:1’dir. Literatürde belirtilen az sayıdaki olgunun, genellikle alt üriner sistem şikayetleri ya da suprapubik ağrı ve/veya hematüri ile kliniklere başvurdukları bildirilmiştir
2. Seksen-üç erişkin eozinofilik sistit olgusunun incelendiği bir çalışmada, hastaların % 71’inde eşlik eden başka bir patoloji olduğu saptanmıştır. Bunlar; mesane transizyonel hücreli karsinomu, astım, alerjik rinit, çeşitli ilaçlar (sulfanamid, warfarin, siklofosfamid, vb), otoimmün hastalıklar, ürolojik olmayan parazitik hastalıklar ve eozinofilik enteritlerdir
2. Bu olguda detaylı öykü ve fizik muayene ile hastada ek bir patoloji saptanmadı. Rutin laboratuvar incelemelerde de alerjik bir etyoloji ortaya konulamadı. Hematüri nedeni ile başvuran hastalarda görüntüleme yöntemlerinin tümöral oluşumu desteklediği olgularda sistoskopi ve biyopsi altın standart tanı yöntemi olduğundan, çalışmamızda da öncelikli olarak sistoskopi uygulandı.
Eozinifilik sistite ait özel bir semptom ya da semptomlar grubu olmayıp hastalarda genellikle alt üriner sistem şikayetleri mevcuttur. Ancak, nadiren hastalar mesanede kitle ile de başvurabilirler 5. Tanı ve tedavinin gecikmiş olduğu olgularda, intramural üreterde eozinofilik infiltrasyon ve fibrozise neden olarak tek taraflı veya çift taraflı hidronefroza oluşabilir. Ancak ister erken ister geç evrede olsun ilk semptom olarak mesanede kitle yadırganmamalıdır. Bu çalışmada da 48 yaşında erkek hasta hematüri ve mesanede kitle ile kliniğimize başvurdu.
Laboratuvar incelemelerinde tam kan sayımında eozinofili saptanabilir. Ayrıca, idrar kültürü hastaların %25 ‘inde pozitiftir 4,5. Ultrasonografi, intravenöz ürografi ya da bilgisayarlı tomografi, mesanede dolma defekti, duvar kalınlaşması ya da eğer oluşmuşsa üst üriner sistem patolojilerini belirleyebilir 2. Ancak, eozinifilik sistitin kesin tanısı için sistoskopi ve mesane biyopsisine gerek vardır. Sistoskopide yüzeyden kabarık kadifemsi ya da polipoid veya invaziv infiltrasyon gösteren hiperemik lezyonlar gözlenir 1. Kesin tanı patolojik incelemede lamina propriayı ve bazen de mesane duvarını tutan eozinofilik infiltrasyonun görülmesi ile konulur 6. Bizim olgumuzda da, sistoskopi ile mesanede çok sayıda odakta hiperemik, eritematöz lezyonlar izlendi. Kesin tanı yapılan patolojik incelemede lamina propriayı ve bazen de mesane duvarını tutan eozinofilik infiltrasyonun görülmesi ile konuldu.
Eozinofilik sistit tedavisinde literatürde belirtilen kesin bir tedavi metodu olmamakla birlikte olguların çoğunda (%71) konservatif yaklaşım önerilmektedir 2. Tedavide gözlem, antibakteriyal ajanlar, anti-histaminik ve non-steroidal ya da steroidal ilaç uygulamaları önerilmektedir 6. Konservatif yaklaşımda genellikle anti-histaminik ve anti-inflamatuar kullanımı, birlikte üriner sistem enfeksiyonu olan hastalarda antibiyoterapi ve semptomlarda düzelme olmayan olgularda ise steroid eklenmesi bildirilmiştir 2,7,8,9. Agresif klinik tablo gösteren, kanama ile seyreden ve medikal tedaviye cevap vermeyen olgularda ise transüretral koterizasyon ya da transüretral rezeksiyon önerilmiştir 2. Bazı hastalarda transüretral rezeksiyon sonrası steroid tedavisinin devamı da uygulamalar arasındadır 10. Bu olguda da kanama ve mesanede kitle nedeni ile hastaya transüretral rezeksiyon uygulandı ve tek başına bu tedavi ile hastanın şikayetlerinde dramatik bir düzelme saptandı.
Sonuç olarak, alt üriner sistem şikayetleri ya da hematüri ile başvuran ve radyolojik görüntüleme yöntemlerinde mesanede kitle veya duvar kalınlaşması saptanan hastalarda ayırt edici tanıda eozinifilik sistit akılda tutulmalı ve sistoskopi / biyopsi ile tanı konulan olgularda konservatif ya da cerrahi girişimle tedavi planlanmalıdır.