Akut miyokard enfarktüsüne bağlı ölümlerin %50’si ilk bir saat içinde olmakta ve başta ventriküler fibrilasyon olmak üzere büyük çoğunluğu ritim bozukluğuna bağlı nedenlerle olmaktadır
5. Son 10 yıl içinde teşhis ve tedavi yöntemlerinin gelişmesine bağlı olarak AMI’ne bağlı ölümler %30 oranında azalmıştır. AMI’ne bağlı ölümlerde hastaneye taşınma ve hastanın tanı alıp tedaviye başlama süresi büyük rol oynamaktadır. Hastanın göğüs ağrısının başlamasından itibaren hızlı bir şekilde en yakın sağlık kuruluşuna nakli ve tedaviye en kısa sürede başlanması AMI ’ne bağlı ölümleri büyük oranda azaltmaktadır
1,5.
Ritzmann ve arkadaşları, AMI’lü hastaların %15’ inin semptomların başlamasından sonra 6 saat içinde hastaneye ulaşabildiklerini bildirmişlerdir 6.
Schou ve arkadaşları hayati önem taşıyan vakaların %66’ sının ambulansla hospitalize edildiğini ve acil merkezine ulaşmada gecikme olduğunu bildirmişlerdir 7.
Schneider ve arkadaşları da göğüs ağrısı olan hastaların ancak %42’ sinin acil servise ambulansla geldiklerini ve bu hastaların ortalama olarak 6 saat içinde acil servise ulaştıklarını bildirmişlerdir 8.
Canto ve arkadaşları da AMI’lü hastaların yaklaşık yarısının ambulansla getirildiğini ve bu hastaların göğüs ağrısının başlamasından itibaren 6 saat içinde acil merkezine ulaştıklarını bildirmişlerdir 9.
Bizim incelememizde acil servise göğüs ağrısı ile başvurup AMI tanısı alan hastaların %53,57’sinin acil servise ambulansla getirildiğini tespit ettik. Hastaneye gelen hastaların yarıdan fazlasının (%52.80) geç dönemde hastaneye geldiği bulundu.
Akut miyokard enfarktüsünde erken koroner reperfüzyonun önemi kanıtlanmıstır 10-12. Reperfüzyonun sağlanmasında başvurulan ilk tercih trombolitik tedavidir ve mortalite üzerine en olumlu etkisi semptomların başlamasından sonraki ilk 30 dakikadır. Bunu sırasıyla 30-90 ve 91-360 dakika içerisinde verilen trombolitik tedavi izlemektedir. Altıncı saatten sonra verilen tedavinin de mortaliteyi anlamlı derecede etkilediği bilinmektedir 10-14, ayrıca 6. saatten sonra verilen trombolitik tedavinin infarktüs alanına da anlamlı bir etkisinin olduğu belirtilmiştir 15.
AMI’lü hastaların yarısından çoğuna trombolitik tedavi verilebilmektedir 13,14. Ülkemizde yapılan çok merkezli bir çalışmada bu oran %69 oranında tespit edilmiştir 16.
Çalışmamızda trombolitik tedavi verilen hastaların oranı %47,02 iken ilk 6 saatlik oran %41.66 olarak tespit edilmiştir.Hastalara trombolitik tedavi verilememenin en sık nedeni geç dönemde hastaneye başvurulması (%52.80) olarak tespit edildi.
Bugün için gelişmiş ve sağlık organizasyonu üst düzeyde olan ülkelerde bile trombolitik tedavi, uygulama endikasyonu olan hastaların ancak 2/3 kadarında yapılabilmektedir 1,12. Ülkemizde de uygulanmasında sakınca olmayan tüm AMI’lü hastalara bilinçli bir şekilde, mümkün olduğunca kısa sürede trombolitik tedavi verilebilmelidir.
Sonuç olarak, hastanemiz acil servisinde AMI tanısı alan hastaların yaklaşık yarısına geç başvuru nedeniyle trombolitik tedavi verilememektedir. Bu tedavi oranının düşüklüğünde hastaların hastaneye geç başvurmalarına neden olan ulaşım sorunu rol oynamaktadır. Tanı konulamama ve kontrendikasyonlar tedavideki başarı oranını az oranda etkilemektedir.
Bu sonuçlar, AMI mortalitesinde hastane öncesi yaklaşımın ve olumsuz bazı faktörlerin önemini vurgulamaktadır. Aynı zamanda toplumun büyük bir kesiminin AMI konusunda çok duyarlı olmadığı, semptomlar konusunda yeterli bilgiye sahip olmadığını göstermektedir. Yardımcı sağlık personelinin eğitimi ve ulaşım konusundaki olumsuzluğun giderilmesi trombolitik tedavi oranı ve başarısını arttırıp mortalitede azalma sağlayacaktır.