PV nispeten yeni bir teknik olup, ilk kez 1987 yılında Fransa’dan bildirilmiştir
3. Gelişen teknoloji ve artan tecrübeyle birlikte kullanımı yaygınlaşmıştır. Günümüzde, osteoporoza veya gerek primer gerek metastatik tümörlere ikincil gelişen çökme kırıklarının tedavisinde yaygın olarak kullanılmaktadır
1,4. Hedef, çökme kırığına bağlı ağrının giderilmesi ve stabilizasyonun sağlanmasıdır
5.
İşlem, hasta yüzüstü pozisyonda konumlandıktan sonra, lokal anestezi ile skopi altında yapılır. Çökmüş olan vertebranın gövdesine transpediküler yolla girilir. İşlem tek taraflı da, iki taraflı da yapılabilir. Gövdeye girildikten sonra, vertebra yüksekliğini düzeltmek için, öncelikle bir balon şişirilirse, işlem kifoplasti olarak adlandırılır. Kanülün pozisyonu skopi ile hem ön-arka hem de yan projeksiyonda değerlendirilir. Pozisyondan emin olunduktan sonra PMM enjekte edilir 6.
Sonuçlar oldukça yüz güldürücüdür. McGraw ve arkadaşları 7 yayınladıkları osteoporotik 100 hastalık seride, hastaların %97’sinin ağrılarının, ilk 24 saatte belirgin olarak azaldığını belirtmiş ve bu iyilik halinin, ortalama 21 ay süren takip süresince devam ettiğini bildirmişlerdir. Perez-Higueraz ve arkadaşlarının 8 çalışmasında ise, işlem öncesi ağrı skoru 10 üzerinden ortalama 9,1 iken, işlemden 72 saat sonra ortalama 2,1 olarak hesaplanmış, işlemden 5 yıl sonra ise 2,2 olarak bildirilmiştir. Fourney ve arkadaşları 9, tümöre ikincil kompresyon kırığı nedeniyle vertebroplasti yaptıkları 56 hastanın ağrısının %84 oranında tamamen geçtiği veya belirgin olarak azaldığını bildirmiş, bu iyilik durumunun da ortalama 4,5 ay devam ettiğini belirtmişlerdir.
En çok korkulan komplikasyon, PMM’ın paraspinöz venler yoluyla sistemik embolizasyona yol açmasıdır ki, bu son derece nadirdir 10. Diğer bir komplikasyon ise işlem esnasında pedikülün kırılmasıdır. Nadiren, korpektomiye kadar giden osteomiyelit olguları da bildirilmiştir 11. Fakat en sık görülen komplikasyon, PMM’ın spinal kanal veya nöral foramene sızmasıdır. Mckiernan ve arkadaşlarının 2 serisinde bu oran %15’tir. Ama olguların büyük çoğunluğunda, bu durum herhangi bir klinik bulguya yol açmadığı için önemsenmemektedir. Bu çalışmada, L4 vertebroplasti sonrası sol L5 kök basısı gelişen bir hasta sunulmuştur. Hasta üç aya yakın bir süre radiküler tipte ağrıdan yakınmış ve konservatif tedavi ile takip edilmiştir. Sonuç olarak hastada düşük ayak gelişmiş ve operasyona rağmen kısmen düzelmiştir.
Perkütan vertebroplasti çökme kırıklarının tedavisinde son derece etkili bir yöntemdir. Öte yandan, PMM sızıntısı sık olarak görülmekte olup, nadiren klinik bulguya yol açtığı için yeterince önemsenmemektedir. Bu olgu da göstermektedir ki, vertebroplasti sonrası gelişen radiküler ağrılarda mutlaka uygun görüntüleme tetkikleri yapılmalı ve gerekli durumlarda, hasta ameliyat edilmelidir.