Mikoplazmalar, insanlarda ağız ve genital sistemde
kommensal olarak yaşayabilirlerse de bazen çeşitli faktörlerin
etkisiyle hastalık tablosu oluştururlar. Ürogenital sistemden en
sık izole edilen mikoplazmalar M. hominis ve U.
urealyticum’dur
1. Genital mikoplazmalar, başta seksüel
olarak aktif bireylerin alt genital sistemi olmak üzere pek çok
yerde bulunan, salpenjitli hastalarda ise üst genital sistemden
de izole edilen mikroorganizmalardır
3.
Çalışmamızda kullandığımız Mycofast Evolution 2 test
kiti mikoplazma ve ureaplazmaların identifikasyonunda ve
bazı antibiyotiklere dirençlerini belirlemede kullanılan bir
yöntemdir. Karaarslan ve ark.’nın 6 çalışmasında Mycofast
Evolution 2 test kiti ile rutin kültür yöntemleri, 90
endoservikal örnekte U. urealyticum ve M. hominis’i tespit
etme etkinlikleri açısından karşılaştırılmıştır. Mycofast ile 50
(% 55.5) ve rutin kültür ile 42 (% 46.6) pozitif sonuç elde
edilmiştir. Rutin kültürde görülen tüm pozitif sonuçlar
Mycofast ile de saptanmış ancak Mycofast ile bulunan 8
pozitif sonuç rutin kültürde gösterilememiştir. Mycofast ile,
pozitif olanların % 84’ünde (42/50) U. urealyticum, %
16’sında (8/50) M. hominis; rutin kültürleri pozitif olanların %
72’sinde (36/50) U. urealyticum ve % 12’sinde (6/50) M.
hominis izole edilmiştir 6.
Çalışmamızda vajinal sürüntü örneklerinin 72’sinde (%
55.38) üreme olmazken, 51 örnekte (% 39.23) U. urealyticum,
7 örnekte (% 5.38 ) M. hominis izole edildi. Bu sonuçlar
istatistiksel olarak değerlendirildiğinde, vajinal akıntısı olan
kadınlarda M. hominis’in tespit edilmesi açısından çalışma
grubu ile kontrol grubu arasında anlamlı fark görülmemiş
(p>0.05) olup, U. urealyticum’un tespiti açısından çalışma
grubu ile kontrol grubu arasında anlamlı fark belirlenmiştir
(p=0.001). Bu bulgular bize ürogenital infeksiyonlarda U. urealyticum’un M. hominis’e göre daha sıklıkla izole edildiğini
göstermektedir.
Çeşitli araştırmacıların yaptıkları çalışmalarda benzer
sonuçlar alınmıştır. Helvacı ve ark.17 142 hastanın vajinal
akıntı örneklerinde çeşitli mikroorganizmaları saptamak
amacıyla yaptıkları kültür çalışmasında örneklerin %
20.4’ünde patojen bir etkenin üremediğini, % 13.4’ünde M.
hominis, % 11.3’ünde Candida’ların ürediğini, en sık rastlanan
etkenin ise % 60.6’lık bir oranla U. urealyticum olduğunu
bildirmişlerdir.
Yavuzdemir ve ark.(18) vajinal akıntı şikayetleri olan
kadınlarda % 33.89 oranında ureaplasma, % 11.01 oranında
mikoplazma ürettiklerini bildirmişlerdir. Bengisun ve ark.19
da servisitli kadınlarda klamidya, ureaplasma ve diğer
bakterilerin sıklığını araştırdıkları bir çalışmada hastaların %
18’inde klamidya antijeni pozitif bulunurken, yapılan
kültürlerin % 38’inde U. urealyticum, % 26’sında da diğer
bakteriler saptanmıştır.
Çalışmamızda izole edilen U. urealyticum suşları
linkomisin ve trimetoprim-sulfametoksazol dirençli,
eritromisine duyarlı, M. hominis suşları da linkomisine duyarlı,
trimetoprim-sulfametoksazol’e ve eritromisine dirençli olarak
belirlenmiştir. Üreyen mikroorganizmaların doksisiklin,
roksitromisin ve ofloksasin gibi antibiyotiklere duyarlılıklarına
da bakılmıştır. İzole edilen U. urealyticum suşlarının hepsi bu
antibiyotiklere duyarlı olarak bulunmuştur. Mycoplasma
hominis suşlarında ise doksisiklin direncine rastlanmamış,
ancak roksitromisine % 57.1, ofloksasine % 28.5 oranında
direnç saptanmıştır.
Benzer bir çalışmada Ardıç ve ark.20 kadın hastaların
idrarlarından izole ettikleri U. urealyticum kökenlerinin
ofloksasin, eritromisin, tetrasiklin ve doksisiklin gibi
antibiyotiklere karşı duyarlılıklarına bakmışlardır. U.
urealyticum suşlarının hepsi ofloksasin ve doksisiklin gibi
antibiyotiklere orta duyarlı ve duyarlı, % 86’sı eritromisine
orta duyarlı ve duyarlı ve % 97’side tetrasikline karşı duyarlı
olarak bulunmuştur. İzole edilen M. hominis suşları test edilen
tüm antibiyotiklere duyarlı olarak bulunmuştur.
Araştırmada elde ettiğimiz sonuçlar bize yedi günden
uzun süren vajinal akıntı yakınması ile başvuran kadınlarda
etken mikroorganizma araştırılması sürecinde mikoplazma ve
ureaplasmaların da dikkate alınmasının gerekli olduğunu
göstermiştir. Ayrıca her iki etkenin antibiyotik duyarlılıkları
arasındaki farklılıklar da dikkat çekicidir.