Gastroözofageal reflü hastalığı, çoğunlukla uzun süre
ilaç kullanılmasını gerektiren, yaşam kalitesini bozan,
genç populasyonu da ilgilendiren kronik bir hastalıktır.
Tedavisinde proton pompa inhibitörleri (PPİ), H2 reseptör
blokerleri, prokinetik ajanlar ve antiasitler kullanılmaktadır
9-10. Proton pompa inhibitörleri GÖRH
tedavisinde kullanılan ana ilaç olmasına rağmen,
Tamhankar ve arkadaşlarının çalışmasında
11,
PPİ’lerin reflüyü azaltmadığı, sadece kaçağın karakterini
değiştirdiği gösterilmiştir. Medikal tedavinin hayat
boyu devam ettirilecek olması özellikle yaşam beklentisi
fazla olan genç hasta grubunda hem tedaviye uyumu
zorlaştırmakta hem de maliyeti oldukça artırmaktadır
12.
Diğer tedavi alternatifi ise antireflü cerrahidir.
Minimal invaziv yöntemlerin cerrahide yaygın kullanılmasıyla
beraber, antireflü cerrahi de ömür boyu ilaç
kullanımına kıyasla daha uygun bir tedavi alternatifi
haline gelmiş, bu yöntemler kullanılarak uygulandığında,
ameliyat sonrası ağrı ve hastanede kalış süresinin
azaldığı ortaya konmuştur13. Laparoskopik antireflü
cerrahi, hastaların büyük bir kısmında semptomları
tamamen iyileştirmekte ve medikal tedaviye gereksinimlerini
azaltmaktadır14. Bizim serimizdeki hastaların
%78’inde reflü semptomlarıyla beraber, endoskopi
ve/veya pasaj grafisi ile saptanmış hiyatus fıtığı
mevcuttu. Madan ve ark.’ nın15 100 hastalık GÖRH
serilerinde, hastaların % 90’ ı yapılan antireflü cerrahiden
memnun kalmıştır. Antireflü cerrahi, GÖRH’de
gerek özofageal gerekse ekstraözofageal semptomların
kontrolünde başarılı olsa da hastaların bir kısmında,
ameliyat sonrası dönemde birtakım ek semptomlar
ortaya çıkabilmektedir. Bunlar retrosternal yanma,
şişkinlik, geğirememe, ishal ve regürjitasyon gibi
semptomlardır8. Cerrahi komplikasyonlar ve başarısız
cerrahi girişimler göz ardı edildiğinde uzun vadede
antireflü cerrahi GÖRH tedavisinde medikal tedaviye
oranla maliyet açısından daha uygundur4,12-15.
Gastroözofegeal reflü hastalığının cerrahi tedavisinde
Nissen fundoplikasyonu, altın standart olarak
kabul edilmektedir16,17. Total-parsiyel fundoplikasyon,
abdominal-torasik yaklaşım, laparoskopikaçık
yaklaşım, kısa gastrik damarların kesilme gerekliliği,
hiatal yaklaştırmada yama ile destekleme,
intraoperatif buji, manometre kullanımı gibi konularda
farklı yaklaşımlar mevcuttur. Dallemagne ve ark.18
ve Geagea19, 1991 yılında laparoskopik Nissen
ameliyatını bildirmişlerdir. Günümüzde bu ameliyat
tek kesiden veya robotik olarak da yapılmaktadır20,21.
Serimizdeki hasta sayısı az olmasına ve ameliyatların
farklı cerrahlar tarafından yapılmış olmasına rağmen,
hastaların %90’ında ameliyat sonrası ilaç kullanma
gerekliliği ortadan kalkmıştır. Üç yıl önce uygulamaya
başladığımız bu cerrahi yöntemde öğrenme sürecimiz
devam etmektedir. Hasta sayısı arttıkça, artan
deneyimle birlikte ameliyat süresinin, hastanede kalış
süresinin, komplikasyon ve nüks oranlarının mevcut
değerlerin de altına düşeceği kanaatindeyiz.
Sonuç olarak, LNF ve GÖRH tedavisinde ameliyat
öncesi uygun değerlendirme ve hazırlık yapıldıktan
sonra tecrübeli ellerde, uygun cerrahi donanım kullanılarak,
kısa ameliyat süresi ile uygulanabilecek seçkin,
güvenli ve etkili bir tedavi yöntemidir. Ameliyat sonrasında
hastanede kalış süresi açık cerrahi girişimlere
göre daha kısadır. Popülasyonun önemli bir kısmında
rahatsız edici semptomlara ve hayat kalitesinde bozulmaya
neden olan bu hastalığın tedavisinde LNF, medikal
tedavinin güçlü bir alternatifi olarak göz önünde
bulundurulmalıdır.