Diabetes Mellitus (DM), mikrovasküler ve makrovasküler
komplikasyonlarla seyreden kronik bir hastalıktır
1. Diyabetik nefropati dünyada ve ülkemizde son
dönem böbrek yetersizliği (SDBY) nedenleri arasında
birinci sırada yer almaktadır
3. Diyabetik Nefropatide
en önemli glomerüler lezyonlar, kapiller bazal membran
kalınlaşmaları, diffüz glomerüloskleroz ve nodüler
glomerülosklerozdur.
Diffüz glomerüloskleroz, mezengial hücre proliferasyonu
ve beraberinde mezengial matrikste diffüz artış
olarak tanımlanabilir ve her zaman bazal membran
kalınlaşması ile ilişkilidir16. Son dönem böbrek
yetmezliğinde (SDBY) pro-oksidanlar ile antioksidanlar
arasında bulunan denge oksidatif stresin artması
yönüne kaymıştır. Bu yüzden son zamanlarda SDBY
hastalarında oksidatif stres ve antioksidanlarla ilgili
çalışmalar önem arz etmektedir17. Deneysel olarak
diyabet yapılan sıçanlarda ve diyabet hastalarında oksijen
radikallerinin ve lipid peroksidasyonunun arttığı
tespit edilmiştir5.
Benfotiamin vitamin B1’in yağda çözünen şeklidir8. Benfotiamin yüksek glukoz düzeyinin zararlarına
karşı koruyucu role sahiptir9. Reaktif oksijen
ürünleri üzerinde benfotiaminin baskılayıcı özellikte
olduğunu gösteren çalışmalar vardır10,11. Yüksek
glukoz düzeyine bağlı oluşan apoptozis benfotiamin
tarafından önlenebilir18. Diyabetik sıçanlarda benfotiaminin
çok sayıda oksijen türünü normale getirdiği
belirlenmiştir19. Ayrıca Streptozotosin (STZ) ile
diyabet oluşturulan farelerde oksidatif zararlı etkileri
azalttığı gösterilmiştir20.
Çalışmamızda DM grubu sıçanların böbrek dokularında
PAS boyaması sonucu glomerüllerde hipertrofi,
mezengial matriks artışı belirgin olarak görüldü. Tübüllerde
dilatasyon, tübül epitellerinde ayrılma ve bozulmalar
ile glukojenik vakuolizasyonu gösteren şeffaf
görünümlü tübüller gözlendi. Ayrıca bazı glomerüllerde
Bowman kapsülünün pariyetal yaprağında belirgin
kalınlaşma izlendi.
Çalışmamızda Benfotiamin verilen sıçanların
böbrek dokularında mezengial matriks artışı ve hipertrofi
gözlenmesine rağmen, diyabetik grupla karşılaştırıldığında
daha az belirgin olarak izlendi. Böbrek dokusu
tübüllerinde ise tübüler dilatasyon, tübül epitellerinde
ayrılma ve bozulmalar ile glukojenik vakuolizasyonun
diyabetik grupla karşılaştırıldığında belirgin
olarak azaldığı gözlendi.
Balakumar ve ark.21 yaptıkları çalışmada deneysel
diyabet modelinde benfotiamin, fenofibrat ve
lisinopril kullanımının glomerüllerdeki diyabet kökenli
patolojik değişiklikleri azalttığını göstermişlerdir. Ayrıca,
benfotiamin ve fenofibratın eş zamanlı kullanımının
iki ilaçtan birinin tek başına veya lisinopril tedavisi
alımıyla kıyaslandığında, glomerüller kapiller boyutu
düzelterek ve mezengial genişlemeleri azaltarak patolojik
değişiklikleri belirgin olarak azalttığını göstermişlerdir.
Bizim bulgularımızda Balakumar ve ark.’nın
bulguları ile uyumlu idi.
Vitamin C antioksidan savunma sisteminde ve
apoptozisde merkezi rol oynar12,13. Genel olarak
metal iyonlarla katalize edilen reaksiyonların yokluğunda
Vitamin C en önemli plazma antioksidanıdır. Bu
yüzden Vitamin C in vitro antioksidan deneylerinde
antioksidan seçenek olarak kullanılır14. Yapılan
deneysel diyabetik çalışmalarda Vitamin C’nin kan
glukoz düzeyini değiştirmeden böbrek dokusunda iyileştirici
etkileri görülmüştür15.
Lee ve ark.15 yaptıkları çalışmada diyabetik sıçanlarda
kontrol grubuna göre daha fazla glomerüler
genişleme, skleroz ve tübülointerstisyel fibrozis tesbit
etmişlerdir. Vitamin C verilen sıçanlarda ise etkili bir
şekilde diyabete bağlı glomerüler ve tübülointerstisyel
lezyonların azaldığını tesbit etmişlerdir.
Çalışmamızda Vitamin C verilen sıçanların böbrek
dokularında glomerüllerde diyabetik gruptakine
benzer şekilde belirgin mezengial matriks artışı ve
glomerüler hipertrofi gözlendi. Yine bu sıçanların böbrek
dokusunda tübüllerde ise diyabetik grupla karşılaştırıldığında
daha az belirgin oranda tübüler dilatasyon,
tübül epitellerinde ayrılmalar ve glukojenik vakuolizasyon
izlendi. Ancak bu düzelme Benfotiamin grubu
ile kıyaslandığında daha az belirgindi.
Oksidatif streste kalsiyum düzeyleri ve mitokondrial
membran potansiyeli değişmektedir. Bu değişiklik
mitokondrilerde ve DNA’da hasara sebep olarak hücreyi
apoptozise götürmektedir22. Hücrenin hasara
uğraması ve apoptozise gitmesi esnasında mitokondri
membran potansiyelinde oksidatif stresin katıldığı bazı
değişiklikler olur. Bu değişiklikler sonrasında sitokrom
c, sitozole salınır. Sitokrom c’nin sitozole salınması
Bcl-2 ailesinin apoptozisi engelleyici üyeleri (Bcl-2,
Bcl-XL) tarafından durdurulabilir. Bu esnada Bcl-2’nin
pro apoptotik üyeleri (Bax, Bak, Bad) sitokrom c salınmasını
artırmak için çalışırlar. Hücrenin ölmesi ile
yaşaması bu dengeyle bağlantılıdır. Bu proteinlerden proapoptotik olanların artışı hücreyi ölüme sürükler23-28.
Zhang ve ark.’nın29 yaptıkları çalışmada hiperglisemide
serbest radikal üretimindeki artışın diyabet
komplikasyonlarının gelişiminde rol aldığını, oksidatif
stres artışının apoptozise yol açtığını ve apoptozisin
diyabetik nefropati gelişiminde etkili olabileceğini
göstermişlerdir.
Çalışmamızda apoptotik hücrelerin belirlenmesi
amacıyla Tunel yöntemi ile boyanan preparatların ışık
mikroskobu altında incelenmesi sonucu; böbrek dokusunda
kontrol grubu ile karşılaştırıldığında DM grubunda
apoptotik hücrelerde anlamlı bir artış vardı.
DM+Benfotiamin ile DM+Vit. C grubunda ise DM grubu ile kıyaslandığında apoptotik hücrelerde anlamlı
bir azalma vardı. Bu da muhtemelen Benfotiamin ve
Vitamin C’nin antioksidan özelliklerine bağlı olarak
oksidatif streste azalmaya yol açarak apoptozisi engellemesine
bağlı olabilir.
Sonuç olarak; DM’nin yol açtığı hücresel hasara
bağlı olarak gelişen böbrek fonksiyon bozukluklarına
karşı Benfotiamin ve C vitamininin koruyucu etkilerinin
olduğu gözlendi. Çalışmamız benfotiamin ve vitamin
C’nin diyabetin kronik komplikasyonlarını önlemek
ya da geciktirmek için tedavi seçenekleri arasında
olabileceğini göstermektedir. Bu konuda daha ileri ve
ayrıntılı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.