Erişkin Still Hastalığının etiyolojisi ve patogenezi tam olarak anlaşılabilmiş değildir, ancak genetik predispozisyon ve çevresel faktörlerin etkin olabileceği düşünülmektedir
2. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda belli bir HLA tipi ile ilişki gösterilememiştir. Olası çevresel faktörler arasında kızamık, kızamıkçık, Epstein-Barr virusu, hepatit virusları, parvovirus B-19, influenza virusları, Yersinia enterocolitica, Chlamydia pneumoniae, Mycoplasma pneumoniae, Chlamydia trachomatis gibi pek çok etken gündeme gelmiştir
3. ESH aynı zamanda, nedeni bilinmeyen ateşin (NBA) sebeplerinden birisidir. George Still 1897'de 22 çocuktaki semptom ve bulguları, çocuklardaki kronik eklem hastalığının bir türü olarak tanımlamıştır ve hastalığın adı bu araştırmacıdan gelmektedir. Eric Bywaters 1971'de 14 yetişkin hastada pediatrik still hastalığı ile benzer bulgular taşıyan hastaları tanımladı. Bundan sonra birçok NBA raporlarında çeşitli isimlerle anılan hastalık bugün ESH olarak isimlendirilmektedir
5,6. Japonya ve Avrupa'daki verilere göre görülme sıklığı bir milyon nüfusta 1-10 arasındadır
5.
ESH tanısı alan hastaların kliniklere genellikle ateş etiyolojisini araştırmak için yatırıldıkları ve NBA olgu serilerinde ESH'nın da yer aldığı bilinmektedir. Hastalıkta ateş aniden başlar, hızla 39 °C'a kadar çıkar. Gün içerisinde seyri değişebilen ateş sıklıkla akşamları görülür ve en az bir hafta sürer. Bizim olgularımızın tamamında ateş en sık saptanan yakınmaydı. Türkiye'de yapılan bir çalışmada 18 yıllık verilere göre, NBA olgularının %15'inde ESH saptanmıştır. Aynı araştırmaya göre, literatürdeki NBA serilerinde ESH oranı yaklaşık %4 civarındadır6. Bizim çalışmamız yalnızca beş yıllık dönemi kapsıyordu ve 12 olgu saptandı, bu açıdan bakıldığında aynı dönemdeki NBA olgularında %4'lük literatür oranının üzerinde olduğu tahminini yapabiliriz. Bunun nedeni literatürdeki yer alan ESH'nı da içeren NBA olgularının yalnızca geniş serileri kapsaması, küçük sayıdaki serilerin makale olarak yayınlanmaması olabilir. Böylece büyük olasılıkla NBA olguları içerisindeki ESH oranının aslında %4'ün üzerinde olduğu söylenebilir.
ESH genellikle 16-38 yaşları arasında yoğunlaşmaktadır. Çoğu olgu serilerinde kadınları erkeklere nazaran belirgin oranda daha fazla etkilediği bildirilmiştir3,5. Bu çalışmada hasta yaşları klasik verilerle uyuştuğu halde, erkeklerin daha çok olması, kısıtlı sayıdaki olgu sayısı ile açıklanabilir.
Eklem ağrısı genellikle ateşten sonra en sık saptanan semptomdur, bizim bulgularımız da bu bilgi ile paraleldir5,6. ESH'da diz, dirsek ve ayak bileği en çok tutulan eklemlerdir. Bu çalışmada da eklemlerde poliartiküler tutulum saptandı ve adı geçen üç eklem en sık ağrı yakınmasının olduğu anatomik bölgeydi. Eklem ağrıları ateş piklerinde daha şiddetlenmekte, ateşin düşmesi ile bir rahatlama hissedilmektedir5, klinik tablodaki bu ayrıntı tüm olgularımızda mevcuttu.
ESH'daki tipik döküntü pembemsi, birleşme eğiliminde olmayan, bazen hafif kaşıntılı olabilen, ekstremitelerin proksimalinde ve gövdede görülen, saatlerce sürebilen ve gün içerisinde değişiklik gösteren özelliktedir. Genellikle hastaların yarısından fazlasında görülmektedir6-8. Bizim deneyimimizde %25 oranında döküntü saptanması hem olgu sayısının kısıtlılığına, hem de bazı olguların geç dönemde hastanemize ulaşmış olmasına bağlı olabilir.
Boğaz ağrısı ateşe eşlik eden semptomlardan birisidir, aynı zamanda Yamaguchi'nin minör tanı kriterleri içerisinde yer alır. ESH'da saptanan boğaz ağrısı ateşle eş zamanlı ortaya çıkmakta poststreptokokal artritteki gibi diğer semptomlardan haftalar öncesinde görülmemektedir. Ancak bu semptom zaman zaman tanıda yanılmalara ve yanlış tedavi yönelimlerine yol açmaktadır9,10. Bizim olgularımızda boğaz ağrısı yakınmasının düşük oranda saptanmasının, diğer semptomların daha ağır olması nedeniyle bu bulgunun gölgelenmesine bağlı olabileceği düşünülmüştür.
Bu çalışmada laboratuar bulgularında en çok dikkati çekenler tüm olgularımızda saptanan ANA ve RF negatifliği ile eritrosit sedimentasyon hızı artışı, ferritin ve CRP yüksekliği idi. İmmunolojik belirteçleri araştırmanın ana sebebi, diğer konnektif doku ve enflamatuar artritleri dışlamaktır5.
ESH hemofagositik sendrom, fulminan hepatit, perikardit ve nefropati gibi çeşitli klinik formlarla da karşımıza çıkabilir11-14. Bu çalışmadaki olgularımızda yukarıda adı geçen nadir klinik tablolar ile karşılaşılmadı.
ESH'da birinci basamak tedavide aspirin dâhil non-steroid antienflamatuar ilaçlar önerilmektedir. Özellikle indometazin 150-250 mg/gün etkin doz olarak kullanılmaktadır. Bu tedaviler sırasında aminotransferazlar yakından izlenmeli, şiddetli hepatit gelişme riskine karşı uyanık olunmalıdır. Kortikosteroidler genellikle semptomların remisyonu için kullanılırlar. Özellikle visseral tutulumda yüksek doz metilprednisolon hızlı cevap alınmasını sağlar. Remisyondan sonra tedavinin ne kadar sürdürüleceği ile ilgili bir uzlaşı yoktur, ancak rölapsların önlenmesi için 6-12 ay tedavi öngörülür. İkinci basamak tedavide immunumodülatör ajan olan metotreksat kullanılabilir5,15. Bizim çalışmamızda 10 hastamızın indometazin tedavisine yanıt verdiği, diğer iki hastanın ise ikincil seçenek olarak önerilen metotreksat'ın prednisolonla kombinasyonu sonucunda remisyona girdiği saptandı. Son yıllarda TNF-alfa blokerleri, anti-IL-1 ve anti-IL-6 ajanları da ESH tedavisinde denenmektedir. Yakın gelecekte anti-IL-18 ‘in de bu yeni ilaçlar arasına gireceği tahmin edilmektedir16. Ancak yukarıda adı geçen klasik ilaçların klinik tecrübeleri ve yüz güldürücü sonuçları bugün için çok daha ön plandadır.
Sonuç olarak, ESH tanı kriterleri klinisyenler tarafında bilinmeli, nadir de olsa bu grup hastalarla karşılaşılabileceği akılda tutulmalıdır. Özellikle ateş, artralji, döküntü ve lökositoz saptanan hastalarda ayırıcı tanıda ESH da düşünülmelidir.