Benign tiroid hastalıkları hariç 40 yaş üstü erişkinlerde boyun kitlelerinin yaklaşık %80'i aksi ispat edilinceye kadar malign kabul edilip, bu oran 5. dekattan sonra %90'a ulaşmaktadır
8,9. Genç erişkinlerdeki neoplastik kitlelerin çoğu benigndir
9.
Dermoid ve epidermoid kistler baş ve boyun bölgesinde görülme sıklığı %1.6-6.9 arasında değişen nadir görülen gelişimsel patolojilerdir. Epidermoid kistler, en sık ikinci ve üçüncü dekatta ve her iki cinste eşit olarak görülürler10. Bu kitlelerin ileri yaşta görülme sıklığı daha da azalmaktadır3. Bizim bu makalede sunduğumuz hasta 58 yaşında idi.
Konjenital veya akkiz olarak sınıflandırılan epidermoid kistlerin, etiyopatogenezinde birçok teori öne sürülmüştür. İntrauterin 3. ve 4. haftalarda birinci (mandibular) ve ikinci (hyoid) brankiyal ark kaynaklı ektodermin orta hatta birleşememesinden kaynaklandığı bildirilmiştir11. Bu konudaki bir başka görüş ise her iki mandibular ark ile ağız tabanı ve dili oluşturan tuberculum imparın orta hatta füzyon problemi olduğu yönündedir2. Diğer bir teoride ise intrauterin dönemde implantasyon ile veya daha sonraki dönemde post travmatik olarak epitelyal hücrelerin daha derin dokulara ekildiği şeklinde oluşabileceği bildirilmiştir11. Yine bu teoride, sebase bezlerin kanallarının tıkanıklığından kaynaklanabileceği de düşünülmüştür2,11. Bu kistlerin tiroglossal duktus kistinin değişik bir varyantı olduğunu düşünen yazarlarda vardır11,12.
Epidermoid kistler, klinik olarak yavaş büyüyen ağrısız kitlelerdir. Enfekte olurlarsa hızla büyüyerek ve bulunduğu bölgede ağrıya neden olabilirler. Genellikle birkaç milimetre veya birkaç santimetre büyüklükte olurlar, nadiren 5 cm boyutun üzerine çıkarlar7,13. Bizim hastamızda da literatür verileri ile uyumlu olarak, boyunda tespit edilen epidermoid kist yaklaşık 3 cm boyutunda idi.
Epidermoid kistler boyunda sıklıkla orta hatta yerleşirler. Her ne kadar orta hat ağız tabanı en çok görüldükleri yer ise de, yanak mukozasında, dilde, uvulada, temparomandibüler eklem bölgesinde, intrakranial, mandibula ve maksillada intraosseöz yerleşimli lezyonlar da literatürde bildirilmiştir2,4. Bizim hastamızda lezyon submental bölgede boyun orta hattın hafif solunda idi.
Boyun epidermoid kistlerinin ayırıcı tanısında tiroglossal kist, dermoid kist, inklüzyon kistleri, brankiyal kistler, submandibuler ve sublingual bez enfeksiyonları, pleomorfik adenom, kistik higroma, lenfoepitelyal kist, lipom, nörofibrom, hemanjiom ve lenfanjiom düşünülmelidir2,3. Epidermoid kistin dermoid kist ile ayrımı önemlidir. Dermoid kistler, en sık görülen teratomatöz kistlerden olup iki germ hücre tabakasından yapılar içerirler. Kıl folikülleri ve sebase glandlar gibi cilt ekleri dermoid kistte bulunup, epidermoid kistde bulunmamaktadır3.
Boyun kitlelerinin değerlendirilmesinde, USG, bilgisayarlı tomografi (BT) ve MRG tanıya yardımcı görüntüleme yöntemleridir. Ultrasonografi hızlı, ucuz ve ağrısız bir yöntem olduğundan sıklıkla ilk tercih edilendir. USG ile kitlenin kistik, solid veya vasküler ayırımı yapılabilirken, sınırları ve çevre dokular ile ilişkisi de değerlendirilebilir10,14. BT ve MRG lezyonun kesin lokalizasyonu, çevre dokular ile ilişkisi ortaya koyabilir ve büyük kistlerde kitlenin çıkarılması açısından yol gösterici olabilirler11. Olgumuzda boyun USG'de, sol submental-submandibular bölge bileşkesinde cilt altında 28x17 mm boyutta doppler ile belirgin vasküler akımın izlenmediği heterojen yoğun içerikli, düzgün sınırlı lezyon tespit edildi. MRG'de ise boyun orta hat sol taraf submandibular bölgede cilt altı yumuşak doku içerisinde, periferinde T2A da izointens solid komponenti olan hiperintens, T1A da hipointens, intravenöz kontrast madde sonrası solid komponentinde minimal kontrastlanan difüzyonda kısıtlanan ince cidarlı kistik lezyon saptandı.
Sitolojide çok sayıda nukleussuz, keratinize skuamoz hücrelerin görülmesi epidermal kist tanısı için önemli ipucudur15.Olgumuzda görüntüleme yöntemlerinden sonra yapılan İİAB'de, malignite yönünden negatif, keratinöz kist içeriği ile uyumlu olarak raporlandı.
Epidermoid kistlerin malign transformasyonları oldukça nadir olmakla birlikte literatürde sunulmuş vaka raporları bulunmaktadır4,7,13,16. Bu kistlerin kesin tanısı histopatolojik inceleme ile konmaktadır14.
Boyun epidermoid kistlerin tedavisi lezyonun cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Cerrahi yaklaşıma kistin lokalizasyonuna ve büyüklüğüne göre karar verilmelidir11. Boyun epidermoid kistleri eksternal insizyonla çıkarılabileceği gibi büyük kistler hem intaroral hem de eksternal yaklaşımla eksize edilebilirler. Çıkarılamayacak kadar büyük olan kistlerde kist içeriği boşaltılıp hacmi küçültülerek daha kolay disseke edilebilir4. Çok büyük kistlerde marsupiyalizasyon diğer bir tedavi seçeneği olabilir17.Bu kistlerin prognozu oldukça iyidir. Eğer total olarak çıkartılırlarsa nüks ve maligniteye dönüşüm olasılığı oldukça düşüktür17,11.
Sonuç olarak, epidermoid kistler sıklıkla konjenital bir kitle olup baş boyun bölgesinde nadir görülmekle birlikte, ileri yaşlarda da görülebileceği ve boyun kitlelerinin ayırıcı tanısında akılda tutulmalıdır. Boyun kitlelerinden ayırımında operasyon öncesi yapılan görüntüleme yöntemleri yardımcı olsa da kesin tanı histopatolojik olarak konur. Tedavisinde cerrahi olarak doğru yaklaşım ve uygun teknik ile çıkartılırlarsa rekürrens olasılığı söz konusu değildir.