Hasta grubunda olguların (n: 35) %51,4’ü erkek ve %48,6’sı kızlardan oluşuyordu. Aynı şekilde hasta grubunda ortalama başvuru yaşı 19,02±5,485 (median: 17; minimum-maximum: 11-30) gündü. Doğum ağır-lıkları 3053,1±458,92 gr idi. Biotinidaz düzeyleri 1,93±0,962 (minimum-maximum: 0,12-3,41) U/L (referans: 3,5-13,8) idi. Hasta grubundaki tüm olgulara ünitemize başvurdukları gün sonuçlar beklenmeden günlük 10 mg biotin tedavisi başlandı.
Kontrol grubunda olguların (n: 41) %51,2’si erkek ve %48,8’i kızlardan oluşuyordu. Kontrol grubunda orta-lama başvuru yaşı 15,41±7,269 (median: 15; minimum-maximum: 3-27) gündü. Doğum ağırlıkları 3032,1±271,55 gr idi. Çalışmamız retrospektif bir ça-lışma olduğundan kontrol grubunda biotinidaz düzeyi ölçümleri yapılamadı.
Her iki grup arasında cinsiyet ve doğum ağırlıkları açısından istatistiksel olarak anlamlı farklılık (sırasıyla p= 0,985 ve p= 0,814) yok iken, başvuru yaşları açısın-dan anlamlı farklılık (p= 0,016) vardı.
Tablo 1’de hasta ve kontrol gruplarının hemogram değerlerinin ortalamaları ve her iki grup arasında istatistiksel anlamlı farklılık olup olmadığını gösteren p değerleri verilmiştir.
Her iki grubun beyaz küre sayısına bakıldığında hasta grubunda ortalama beyaz küre sayısı istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek tespit edildi (p= 0,007). Beyaz küre alt tipleri incelendiğinde ise yine hasta grubunda ortalama lenfosit sayısı ve ortalama lenfosit yüzdesi kontrol grubuna göre daha yüksek saptandı (sırasıyla p< 0,001 ve p= 0,001). Ortalama nötrofil sayıları arasında anlamlı farklılık görülmezken, ortalama nötrofil yüzdeleri arasında hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha yüksek olduğu görüldü (sırasıyla p= 0,983 ve p= 0,007 ). Ortalama bazofil sayıları ve yüzdeleri ise hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük tespit edildi (sırasıyla p< 0,001 ve p< 0,001). Ortalama monosit sayısı hasta grubunda anlamlı olarak daha yüksek (p= 0,004) bulunurken, monosit yüzdeleri, ortalama eozinofil sayısı ve yüzdeleri arasında anlamlı farklılık görülmedi.
Ertrositer seriye bakıldığında RBC, Hgb, Hct ve MCH parametrelerinde her iki grup arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanamadı. MCV ve RDW değerleri hasta grubunda kontrol grubuna göre anlamlı olarak daha düşük (sırasıyla p< 0,001 ve p< 0,001) saptanırken, MCHC değerleri ise anlamlı olarak daha yüksek (p< 0,001) tespit edildi.
Trombositler incelendiğinde ise hasta grubunda kontrol grubuna göre trombosit sayısı, MPV ve PCT değerleri anlamlı olarak daha yüksek tespit edildi (sırasıyla p= 0,015; p< 0,001 ve p< 0,001).