Son yıllarda şiddet mağduru olan ve adli makamlar tarafından kati rapor talebi ile adli rapor düzenlenen olgularda şiddetin yaşandığı ortama baktığımızda dikkat çekenlerden birisi de trafikte yaşanan şiddet olaylarıdır. Yol öfkesi davranışları, trafikte yaşanan tartışma ve şiddet olayları trafik güvenliğini oldukça azaltmakla birlikte ciddi yaralanmalara sebebiyet verebilir. Trafikte yaşanan şiddet olgularına dikkat çekilmesi amaçlanan çalışmamızda; trafikte çıkan tartışmalar sonucu oluşan yaralanmalar sonrası adli makamlar tarafından kati rapor talebi ile adli rapor düzenlenmiş olgular yaş, cinsiyet, olay günü ve saati, olayın meydana geliş şekli, yaya veya araç içindeki konumları (yolcu, sürücü), yaralanma türü, yaralanan vücut bölgeleri, istenilen konsültasyonlar ve yaralanmanın ağırlığı (basit tıbbi müdahale, yaşamsal tehlike, kemik kırığı, duyu-organ zayıflaması/kaybı, yüzde sabit iz) açısından değerlendirilmiştir.
Çalışmamızda öne çıkan bulgulardan biri trafikte öfke davranışı sergilenmesi sonrası yaralanan olguların çoğunlukla genç erkekler olmasıdır. Çalışmamızdaki bu sonuç literatürle örtüşmektedir7-12. Eşiyok ve ark.13 tarafından 2007 yılında Türk sürücü örneklemi üzerinde yapılan araştırmalara göre, daha çok 21-35 yaş arası erkeklerin trafikte gerek sözel gerek fiziksel olarak düşmanca tavırlar sergiledikleri izlenmiş olup çalışmamızda da trafikte yaşanan şiddet olgularında yaş ortalamasının 35,92 olduğu görülmüştür. Erkeklerin daha fazla trafikte öfke davranışı sergilemesi sebebi toplumsal hayatta daha fazla olması ve biyofizyolojik yapısı ile ilişkili olarak kadınlardan fazla agresif tepki göstermesi olduğunu düşünmekteyiz. Çalışmamızdaki trafik ortamında çıkan tartışma sonrası yaralanan olguların trafikteki konumu dikkate alındığında genellikle sürücülerin (22 olgu (%55)) oluşturduğu görülmüştür. Benzer olarak Aktaş ve Akgür14 tarafından 2023 yılında Türkiye’de yol kullanıcılarına yönelik yapılan çalışmada da sürücülerin diğer yol kullanıcılarına göre yol şiddetiyle karşılaşma oranının daha yüksek olduğu görülmüştür. Hamburg’ta karayolu öfkesine bağlı yaralanmaların değerlendirildiği ve 2016 yılında yayınlanmış on yıllık süreyi kapsayan retrospektif bir çalışmada; olguların %61,2’sinin sürücü olduğu sonuçlarına ulaşılmıştır5.
Çalışmamızda en sık yaralanma türünün darp (%67,5); katılımcıların en sık yaralanma bölgesinin baş-boyun bölgesi (%65) olduğu dikkati çekmektedir. Elazığ’da 2011 ve 2013 yılları arasında darp nedeniyle adli rapor düzenlenen 3172 olgunun değerlendirilmesini konu alan bir çalışmada da darp sonucu en sık baş-boyun bölgesinin yaralandığına değinilmiştir15. Değerlendirilen veri analizleri sonucunda, yaralanma türüne göre karşılaştırıldığında basit tıbbi müdahale ile tedavi edilebilecek yaralanma oranının darp mağdurlarında anlamlı olarak daha yüksek olduğu görülmüştür. Darp mağdurlarında meydana gelen yaralanmaların basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif olması, bu olgularda konsültasyon ihtiyacının düşük olmasını açıklamada yardımcı olabilir.
Literatür incelendiğinde yol şiddeti sergileyenlerin alkol ve/veya madde kullanma, dürtüsellik, araçta silah bulundurma, agresif araç sürme, kızgınlık, hüsran gibi olumsuz duygular eşliğinde trafiğe çıkma, agresif kişiliğe sahip olma, adrenalin arama, sabırsızlık gibi özelliklerinin olduğu göze çarpmaktadır16,17. Olguların yaralanmalarının basit tıbbi müdahale ile tedavisinin mesai saatleriyle ilişkisine göre yapılan sınıflandırmada, basit tıbbi müdahale ile tedavi edilebilen yaralanmalar, mesai saatleri dışında meydana gelen olaylarda anlamlı olarak daha fazla olmasının nedeni trafikte şiddete yol açan risk faktörlerinden olarak gösterilen stresin azalması sonucu daha düşük yol öfkesi olmasına bağlı trafikte tartışma sonrası yaralanmaların ağır sonuçlara sebep olmaması olabilir.
Çalışmamızın kısıtlılıklarından biri olguların sadece mağdurlardan oluşmasıdır. Sadece mağdurlara ait verilerin incelenmesi faillerin özelliklerini değerlendirmede ve şiddet uygulayıcısı açısından neden-sonuç ilişkisi açıklamada yetersizliğe yol açmaktadır. Diğer bir kısıtlılığımız 01.01.2018-31.12.2022 tarihleri arasındaki beş yıl içinde Adli Tıp Polikliniği’ne trafikte yaşanan tartışmalar sonucu yaralanma sonrası adli rapor düzenlenmesi amacıyla başvuran olgular geriye dönük taranırken Mart 2020 itibariyle tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 pandemisinin Türkiye’yi de etkilemesi sonucu muayenelerin kısıtlanması gibi bazı düzenlemelere gidilmesi sebebiyle muayene edilemeyen 14 dosyadan 10’unda sürücü, yaya, yolcu hakkında bilgiye ulaşılamamasıdır.
Trafikteki şiddet olaylarının önüne geçmek adına Türkiye'deki mevcut yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve önleyici tedbirlerin arttırılması, özellikle trafik ortamında ani şerit değiştirme, sözlü taciz veya diğer sürücülere bağırma gibi davranışlara daha ağır cezalar uygulanarak caydırıcılığın arttırılması planlanabilir. Ancak trafikte yaşanan öfke ve şiddet sorunlarının sadece verilen cezalarla çözülebileceğini düşünmek yetersiz olur. Trafikte yaşanan şiddet olayları sonuç olarak değerlendirilmeli, şiddeti oluşturan nedenler irdelenmelidir. Bu noktada, sürücülerin ehliyet başvuru sürecinde psikiyatrik değerlendirmelerden geçmesinin zorunlu hale getirilmesinin uzun vadede faydalı olacağını düşünmekteyiz. Özellikle öfke yönetimine odaklanan bir eğitim düzenlenmesi uygulamada faydalı olabilir. Ek olarak, kitle iletişim araçları ile yol güvenliği mesajlarının paylaşılması, yol kullanıcılarını karayolu öfkesiyle ilgili riskler ve bunlardan nasıl kaçınılacağı konusunda bilgilendirme trafikte yaşanan şiddet olaylarının azalmasına katkıda bulunabilir.