[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ] |
Fırat Tıp Dergisi | |
2007, Cilt 12, Sayı 2, Sayfa(lar) 157-158 | |
[ PDF ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ] | |
Behçet Hastalarında Otoantikorların Araştırılması | |
Özgür TANRIVERDİ | |
Özel Göztepe Şafak Hastanesi, İç Hastalıkları ve Acil Servis, İSTANBUL | |
Giriş | |
Fırat Tıp Dergisi’nin 2006 yılına ait 11. cilt ve 1.
sayısında Sn İlhan ve Sn Coşkun tarafından sunulmuş olan,
“Behçet Hastalarında Otoantikorların Rolü” isimli çalışmayı
büyük ilgi ve merakla okudum 1. Ülkemiz için önemli bir
hastalık olan Behçet hastalığının tanı ve tedavisinin sürekli
yapılan klinik çalışmalarla gündemde olması gerekmektedir,
diye düşünüyorum. İlginç bir başlık altında dikkati çeken bu
çalışmada aslında bilindik ve olası sonuçların tekrarını
okumak, bir okuyucu olarak hayal kırıklığına uğrattı.
Çalışma ile ilgili hayal kırıklığımı iki noktada dile getirmek
ve yazarlara teşekkürlerimi sunmak istedim. Behçet hastalığının etyolojisi tam olarak aydınlatılmamış olmasına rağmen, otoimmun bazı bozuklukların hastalık oluşumunu tetiklendiği yönünde moleküler ve hücresel bazı kanıtlar olduğu bilinmektedir. Bu durumda bakılan otoantikorların Behçet hastalığının etyolojisi veya tanısına yönelik bir katkıda bulunacağını varsayarsak kanıtlanması gereken durumun klinik bulgularla veya diğer otoimmun hastalıklarla birliktelik olduğunu düşünüyorum. Sonuçta ASMA haricinde belirgin bir istatistiksel sonuca ulaşılmadığı gibi ASMA pozitifliğinin de üveit ile ilişkili olabilecek durumlar açısından ayırıcı tanıda faydası olabileceğini sanmaktayım. Çalışmada bir çok perifer hastanede planlanabilecek bir taramanın yapıldığını görmekte ve aslında daha güncel otoantikorlar ve özellikle de klinikle ilişkili olabilecek durumların araştırılması gerekirdi, diye düşünüyorum. Böyle bir çalışma daha bilimsel ve doyurucu olabilirdi, sonucuna ulaştırıyor. Özellikle antikardiyolipin antikorlarının varlığının belirlenmesi tromboz ve belki de kardiyovasküler morbidite ile ilişkilendirme sayılan diğer otoantikorlardan daha faydalı olabilirdi. 2 Tartışmada ANCA ile ilişkili yorumlara ek olarak gastrointestinal aftöz ülserli Behçet olgularındaki pANCA ve ASCA varlığını araştıran çalışmalardaki olumsuz sonuçların da belirtilmesi gerekirdi. 3 Aynı şekilde “kinektin” ve “tropomiyosin” ile yapılacak çalışimaların sayılan otoantikorlarda daha çok otoimmunite ile ilişkili patogenezi açıklayıcı değeri olabilirdi. 4,5 Bu nedenle üniversite hastanesinin bu konudaki çalışmalarının Behçet hastalığı için bizlere doyurucu ve yol gösterici sonuçlar verebileceğini, düşünüyorum. Çalışmada diğer bir nokta ASO düzeyinin aktif artrit olmadan nasıl bir yol göstereceği konusudur. Biliyoruz ki, ülkemizde streptokok ile ilişkili üstsolunum yolu infeksiyonu sık ve bu nedenle de ASO yüksekliği özellikle akut romatizmal ateş olmak üzere aktif bulguları olan artrit, döküntü ve nefrit olguları nın ayırıcı tanısı haricinde pek değerli olmayabilir. BU yüzden Behçet hastalığının etyopatogenezinde streptokok infeksiyonlarının rol oynadığının kanıtının ASO olabilmesi için tartışmada daha ayrıntı bilgi olmalıydı. Çünkü biliyoruz ki, inflamatuvar özellik göstermeyen her türlü eklem ve eklem çevresi yakınmalarda “romatizma hastalığı göstergesi” olarak sıkça istenen bir tetkik olan ASO hem tanıda karışıklığa yol açmakta ve hem de ekonomik külfet oluşturacaktır. Sunulan çalışmadan sonuç olarak biz okuyucuların daha net bilgi edinebilmemiz için daha moleküler ve hücresel araştırmaların üniversite hastaneleri tarafından desteklenmesi gerektiği, kanısındayım.
Özgür TANRIVERDİ
KAYNAKLAR Yanıt: Behçet Hastalarında Otoantikorların Araştırılması Sayın Editör, Fırat Tıp Dergisi’nin 2006 yılı 11.cilt 1. sayısında yayınlanmış olan “Behçet Hastalarında Otoantikorların Araştırılması” başlıklı makalemize ithafen yazılan editöre mektubu dikkatlice okuyarak değerlendirdik. Bu mektupta makalenin adı “Behçet Hastalarında Otoantikorların Rolü” olarak belirtilmiştir ancak makalemiz yukarıda belirtildiği gibi “Behçet Hastalarında Otoantikorların Araştırılması” başlığıyla yayınlanmıştır. Yazarın kısmen yapıcı ama genellikle eleştirisel yaklaşımında makalemizi tekrar değerlendirme şansı bulduk. Kendilerine makalemize gösterdiği ilgiden dolayı teşekkür etmek ve bazı noktaları açıklamak istiyoruz. Behçet hastalığının otoinflamatuvar bir hastalık olduğu kabul edildiğinden otoimmün bazı hastalıklarla bir arada bulunma veya onların gelişimini tetikleyebilme olasılığı her zaman vardır, bu gerçekten yola çıkarak mutlaka bu hastalara multidisipliner yaklaşılmakta ve gerekli durumlarda diğer anabilim dallarının hastalar hakkında görüşleri alınmaktadır. Daha güncel otoantikorların araştırılması daha iyi olmakla beraber maliyeti oldukça yüksektir. Behçet hastalarımızda şu anda yayınlanmış ve yayınlanmakta olan hücre düzeyinde incelemelerin yapıldığı ve hücresel immünitelerinin ve B lenfosit profillerinin incelendiği araştırmalar yapıldı, bu çalışmanın bir parçası olan otoantikorlar açısından elde edilen veriler söz konusu makalede sunuldu. ASO konusunda yazarın eleştirilerine katılmakla birlikte antikardiyolipin antikorları açısından her trombotik yatkınlıkta pozitif sonuç alınamayabildiği bilinmektedir 1. Antisaccharomyces cerevisiae Ab’u (ASCA) inflamatuvar barsak hastalıklarında özellikle de Chron hastalığının tanısında %60-80 pozitivite gösteren bir antikordur 2. İntestinal Behçet tutulumu olan hastalarda yol gösterici olabilmekle birlikte bizim hastalarımız genelde aftöz stomatitli hastalardı. Bu konuda son zamanlarda yapılmış az sayıdaki yayınlardan birisinde ASCA’nın Behçet hastalığının spesifik bir klinik görünümüyle birlikte olmadığı ve hastalığın daha ciddi seyretmesinde artmış bir risk göstermediği yönünde sonuç verilmiştir 3. Aynı çalışmaların bir tekrarını yapmamak adına bu çalışma tekrar planlanmamıştır. Anti-kinektin v.b diğer antikorlar ise Behçet hastalarında saptanabilecek antijen-antikor sisteminde olası hedeflerden belki sadece birisi olarak değerlendirilebilir. Gelecekte gerek endozomal kompartmanda gerekse sitoplazmik ve mitotik organellerde otoimmünojenik temelli pek çok hedef protein bulunabileceğini bunların geleceğin çalışmalarına ışık tutabileceğini düşünmekteyiz.
Yazışma Adresi: Dr. Fulya İLHAN
KAYNAKLAR |
|
[ Başa Dön ] [ PDF ] [ Yazara E-Posta ] [ Editöre E-Posta ] |
[ Ana Sayfa | Editörler | Danışma Kurulu | Dergi Hakkında | İçindekiler | Arşiv | Yayın Arama | Yazarlara Bilgi | E-Posta ] |