Formaldehit nonenzimatik yolla protein, DNA, RNA ve doymamış yağ asitleri ile güçlü bir şekilde birleşme eğilimindedir. Bu birleşme, allerjik reaksiyon, sitotoksisite, genotoksisite, mutajenik ve kanserojenik etkilerin görülmesine neden olmaktadır
1,2.
Formaldehit toksisitesinden etkilenen sistemlerden biride üreme sistemidir. Her iki cinste de fertilite problemlerine yol açtığı belirlenen formaldehitin germinal hücrelere zarar verdiği ortaya konmuştur8. Teratojenik karaktere sahip olan formaldehitin kadınlarda menstruel fonksiyonları bozduğu ve spontan düşüklere neden olduğu bildirilmiştir23,24. Yine deneysel olarak yapılan çalışmalarda, formaldehitin erkek üreme sistemi üzerindeki olumsuz etkileri de ortaya konmuştur. Formaldehit maruziyetinin testis morfolojik yapısında değişikliklere neden olduğu ve kan testosteron düzeylerini düşürdüğü Belirtilmiştir9-11,25-27.
Vücutta meydana gelen fizyolojik işlevler sırasında ya da patolojik bir süreç içerisinde ortaya çıkan serbest radikaller ile antioksidan sistem arasındaki dengenin serbest radikaller tarafına kayması sonucu oksidatif hasar ortaya çıkar. Organizma oksidatif hasara karşı kendini enzimatik ve nonenzimatik antioksidan sistem ve moleküllerle korur. SOD ve GSH-Px hücre düzeyinde etkili olan antioksidan enzimlerdendir28.
Biyokimyasal düzeyde yapmış olduğumuz bu çalışmada da, testis dokusundaki antioksidan savunma sisteminin formaldehit maruziyeti sonucu bozulduğu gösterilmiştir. Bir başka ifadeyle, formaldehit enjeksiyonu yapılan sıçanlarda testis SOD ve GSH-Px enzim aktivasyonlarının azaldığı tespit edilmiştir. Ayrıca çalışmamızda, formaldehit uygulamasının testis MDA seviyelerinde artışa neden olduğu da ortaya konmuştur. MDA düzeyindeki bu artış ise, formaldehit enjeksiyonunun testislerde oksidatif hasara yol açtığını ifade etmektedir.
Benzer şekilde, daha önce sıçanlar ve fareler üzerinde gerçekleştirilmiş araştırmalarda da formaldehit maruziyetinin testis SOD ve GSH-Px değerlerinde azalmaya, MDA seviyelerinde ise artışa neden olduğu belirtilmiştir25,26. Bunun yanı sıra, formaldehitin diğer dokularda da oksidatif hasara yol açtığı yapılan çalışmalarda bildirilmiştir6,17,18.
Balık yağında bol miktarda bulunan omega-3 yağ asitlerinin (DHA, EPA ve ALA), antienflamatuar ve antihipertansif özelliklere sahip olduğu ve bu nedenle organizma için koruyucu olduğu ifade edilmiştir15,16,29. Daha önce yapılmış olan deneysel çalışmalarda, omega-3 yağ asitlerinin oksidatif hasara karşı da koruyucu etkilerinin olduğu bildirilmiştir29. Lonergan ve ark.30 sıçanlar üzerinde yapmış oldukları çalışmalarında, gama radyasyon maruziyeti ile hipokampusta oluşan nöronal hasar üzerine EPA’nın koruyucu etki gösterdiğini bildirmişlerdir. Yine, Martin ve ark.31 radyasyon ve yaşlılığa bağlı olarak beyinde meydana gelen apoptotik değişiklikler üzerine EPA’nın düzeltici etkisinin olduğunu göstermişlerdir. Benzer şekilde biz de daha önce yapmış olduğumuz araştırmalarda, formaldehit maruziyetine bağlı olarak prefrontal korteks, akciğer ve böbreklerde oluşan oksidatif hasarın omega-3 yağ asitleri tarafından önlendiğini ortaya koyduk6,17,18.
Organizmaya ait biyomembranlar ve hücre içi organeller; membran fosfolipitlerindeki PUFA (çoklu doymamış yağ asitleri) varlığı nedeniyle oksidatif ataklara duyarlıdır. PUFA, hücresel fonksiyonun yapılabilmesi ve özellikle hücre membranı, endoplazmik retikulum ve mitokondri gibi hayati öneme sahip organeller için gereklidir. Omega-3 yağ asitleri olarak bilinen DHA ve EPA da PUFA üyelerinden olan yağ asitleridir. Bu nedenle; omega-3 yağ asitlerinin, oksidatif süreç içerisine giren dokudaki azalmaya yüz tutmuş PUFA yerine geçmek suretiyle koruyucu etkisini gösterdiği ileri sürülmüştür32-34.
Yapmış olduğumuz bu çalışmada da, formaldehit maruziyetiyle birlikte omega-3 yağ asitleri verilen sıçanlarda, testis SOD ve GSH-Px enzim değerlerinin arttığı, MDA düzeylerinin ise azaldığı tespit edilmiştir. Sonuç olarak, biyokimyasal düzeyde elde etmiş olduğumuz bu veriler, formaldehit uygulaması sonucu testislerde oluşan oksidatif doku hasarının omega-3 yağ asitleri tarafından önlendiğini ortaya koymuştur.