Tıp Fakültesi Hastanesi’nde çalışan hemşirelerin tükenmişlik düzeyi ve bunları etkileyen değişkenleri belirlemek amacı ile yapılan bu çalışmada hemşirelerin duygusal tükenme genel ortalaması 28.18±10.96’dir. Ortalama değer tükenmişlik sendromu çerçevesinde yüksek düzeyde yer almaktadır. Duyarsızlaşma genel ortalaması 7.25±6.21 ve KB için 36.32±7.55’dir. Bu değerler orta düzeyde tükenme var olarak değerlendirilmiştir. Hemşirelerin ADÖ puan ortalaması (33.17±6.07) yüksek bulunmuştur (Tablo
1). Gruplar yeterli sosyal desteğe sahip görünmektedir. Çalışmamızda hemşirelerde üç alt ölçekten yalnızca "üst" düzeyde en fazla tükenmişlik saptanan alt ölçek" duygusal tükenme" olmuştur. Bulgularımız, hemşirelerde tükenme sendromu açısından ön planda olan sorunun "duygusal tükenme" alanında olduğunu düşündürmüştür. Şahin ve ark.
9 ile Gülseren ve ark.
20 çalışmalarında her 3 alt ölçek puanlarını orta düzeyde bulmuşlardır. Şen ve ark.
10 çalışmalarında Acil servis çalışanlarının MTÖ alt boyutlarının puanları ortalama puanları DT için 16.99±7.28 (orta), Du için 7.57±3.38 (orta), KB için 20.88±3.58 (yüksek) olarak bulunmuştur. Sayıl ve ark.
21 çalışmalarında deneklerin duygusal tükenme genel ortalaması 18.01±6.54 (orta), duyarsızlaşma genel ortalaması 5.48±3.35 (düşük) olarak ve kişisel başarı genel ortalaması 20.30±4.20 (yüksek) olarak, sosyal destek ölçeği sonuçlarının genel ortalaması 72.19±45.50 olarak bulunmuştur. Bu çalışmalardan da anlaşılacağı gibi duyarsızlaşma ve kişisel başarı alt ölçeklerin den alınan puanlar hemşirelerin genelinde orta derecede bir tükenmişlik söz konusu olduğunu göstermektedir. Çalışmamızda DT alt ölçeği bakımında bulunan yüksek derecede tükenmişlik hastanenin çalışma koşulları ile ilgili olabileceğini düşündürmüştür. Katılımcıların yaş ortalamasının 30 civarında, çoğunluğun ön lisans mezunu olduğu ve ortalama çalışma surelerinin yaklaşık 10 yıl olduğu göz önüne alındığında deneyimin duyarsızlaşma ve kişisel başarı konusunda tükenmişlik sendromundan koruyucu bir rolü olduğu düşünülebilir.
Araştırmada yaş grupları açısından tükenmişlik alt boyutlarından DT ve Du puanları arasında anlamlı ilişki bulunmazken, KB arasında pozitif yönlü ilişki bulunmuştur (yaş artıkça KB puanı da artmaktadır) (p<0.05) (Tablo 2). Çalışmamıza benzer olarak, bazı çalışmalarda duygusal tükenme ve duyarsızlaşma alt boyutlarında yaşın anlamlı bir fark yaratmadığı saptanmıştır9,10,21,22. Özbayır ve ark.23 ile Taycan ve ark.’nın24 yaptığı çalışmalarda DT ve Du ölçekleri arasında yaş grupları açısından anlamlı bir ilişki (p<0.05) saptanmıştır. Çalışma sonucumuz KB alt boyutu bakımından yapılan farklı iki çalışmanın araştırma sonuçları ile benzerlik göstermektedir (yaş arttıkça KB puanı artmaktadır)16,25. Yaş ilerledikçe bireyin deneyimlerinin artması, kendine güveni artırmakta, bu durum hemşirelik uygulamalarına olumlu yönde yansımakta buda tükenmişlik yaşamayı azaltmaktadır şeklinde açıklanabilir.
Maslach ve Jackson4 evli olanların kişiler arası ilişki kurabilme kapasitesinin, sorunlarla başetme ve çözme becerilerinin daha gelişmiş olduğunu belirtmektedir. Bu durumun evliler için tükenmişliği azaltan bir etken olduğunu, bekar kişilerin aile ortamından uzak olmaları ve yalnızlık yaşamalarının bekarların daha tükenmiş olarak görülmelerinde bir etken olabileceğini, evli olanlarda sorumlulukların artması, stres ve iş yükü iş hayatına yansıyarak verimliliği azaltabileceğini ve başarıyı düşebileceğini bildirmişlerdir.
Araştırmaya katılanların çoğu (% 62.3) evli idi. Medeni durum ile tükenmişlik alt ölçekleri arasında anlamlı bir fark olduğu saptanmıştır. Evli hemşirelerin duygusal tükenme puanları bekarlardan fazladır ancak bu fark anlamlı çıkmamıştır (p>0.05) (Tablo 3). Sosyal destek ölçeği ile bir fark saptanamamıştır. Bu sonuçlar daha önce yapılan farklı çalışmalar ile uyumlu ike10,16,22, Şahin ve ark.9 ile Aslan ve ark.26 sonuçları ile uyumlu değildi.
Araştırmaya katılanların %2.6’sı da SML, %57.6 önlisans %39.8’ini lisans mezunudur. Eğitim düzeyi arttıkça beklentiler artmaktadır ve bu durum bazen beklentilerin gerçekleşmemesi sonucu hayal kırıklığı ile sonuçlanabilir. Bütün bunlar bireyi yıpratıcı faktörler olarak düşünülmektedir27. Bu araştırmada önlisans mezunu hemşirelerin Kişisel başarı hissi alt boyutunda ise eğitim seviyesi değişkeni yönünden bir fark oluşmadığı saptanmış, DT ve Du puan ortalamaları lisans grubuna oranla anlamlı olmasa da daha yüksek bulunmuştur. Ancak, mezun olunan okul ile tükenmişlik alt boyut puanları ve aile destek puanları arasındaki ilişki anlamlı bulunmamıştır (P>0.05) (Tablo 4). Tüm grupların aynı seviyede tükenmişlik düzeyinde oldukları anlaşılmaktadır. Bu sonuçlar ile benzerlik gösteren çok sayıda çalışma yapılmıştır9,16,22,28.
Meslek seçimini bilinçli ve isteyerek yapanların mesleğin gereklerini yerine getirmede daha başarılı olacağı bunun da tükenmişlik sendromunu azaltacağı bilinmektedir25. Bu çalışmada da, mesleği yakınlarının etkisiyle seçenlerin DT puan ortalaması 32.40±11.75, rastlantısal seçenlerin 28.89±10.94, mesleği isteyerek seçenlerin ise 25.21±9.71’dir. KB alt boyut puan ortalaması 37.77±7.24 olarak bulunmuştur. Buna göre mesleği kendi isteği ile seçmeyenlerde tükenmişlik artmakta, mesleği isteyerek seçenlerde ise tükenmişlik azalmaktadır. Araştırmada mesleği isteyerek seçenlerin tükenmişlik alt boyutları arasındaki ilişki anlamlı bulunmuştur (p<0.05) (Tablo 5). Mesleği isteyerek seçenlerde aile destek sistemleri daha yüksek olmasına rağmen anlamlı bulunmamıştır. Meslekte daha yeni ve deneyimsiz olanlarda, daha uzun süredir çalışan ve daha deneyimlilere göre, tükenmenin daha yüksek düzeylerde yaşandığı bildirilmektedir15. İş yükünün ağır, günlük çalışma süresinin uzun olup çalışma koşullarının olumsuz olarak algılanması da tükenmeyi etkilemektedir17.
Araştırmada DT ve Du alt boyut puan ortalamaları 10 yıl ve daha fazla çalışanlarda azalmakta buna paralel olarak kişisel başarı hisleri artmaktadır. Aile destek puanının sonucu etkilemediği bulunmuştur Elde edilen bulgular, hemşirelerin yaşları ilerledikçe ve meslekteki çalışma süreleri arttıkça, duygusal tükenme ve duyarsızlığın azaldığı, kişisel başarı hislerinin de arttığını ortaya koymaktadır. Bu sonuçlar duygusal tükenme ve duyarsızlığın azalması, demşirelerin, deneyimle elde ettikleri başa çıkma yollarının daha gelişmiş olmasına, kişisel başarı hissinin artmasını da yaşın ve meslekte deneyimin artması güven duygusunu artırarak hemşirelerin insanlara faydalı olduklarını düşündüklerini göstermektedir. Bu nedenle, özellikle yöneticilerin, hemşirelere kurum ve hastalar için yararlı olduklarını ve olmazsa olmaz olduklarını hissettirmeleri, onların hem performansını artıracak hem de tükenmişlik düzeylerini azaltabilecektir.
Meslekte 5-10 yıldır çalışan hemşirelerin DT ve Du puan ortalamaları diğer gruplardan daha yüksek ve KB puanları da anlamlı olmasa bile daha düşük bulunmuştur. Tükenmişliğin artması bu grupta kişisel başarı algısını olumsuz yönde etkilemiştir. Şen ve arkadaşlarının çalışma sonuçları çalışmamıza benzerlik göstermektedir ve çalışma süresinin tükenmişliği etkilemediği saptanmıştır10. Yapılan farklı çalışmalarda, çalışma yılı arttıkça DT puanının azaldığını, KB puanının arttığı saptanmıştır9,15,22,24 (Tablo 6).
MTÖ alt ölçeklerinin kendi aralarında ve ADÖ arasındaki korelasyonunu ele aldığımızda; ADÖ ile MTÖ alt ölçekleri arasında (DT=0.043, Du=0.029, KB=0.134) anlamlı bir ilişki bulunmamıştır. Sayıl ve ark.21 çalışmalarında sosyal destek ile tükenmişlik arasındaki ilişkinin önemli olmadığını bulmuşlardır. MTÖ Alt ölçeklerinden duygusal tükenme (DT) ile duyarsızlaşma (Du) ölçekleri arasında orta düzeyde (r=0.378, p<0.01) anlamlı ve aynı yönde, kişisel başarı hissi boyutu (KB) ile duyarsızlaşma (Du) alt ölçekleri arasında orta düzeyde (r=0.417, p<0.01) bir ilişki olup; kişisel başarı hissi boyutu ile duygusal tükenme arasında bir ilişki olmadığı (r=0.077, p>0.01) saptanmıştır. Korelasyon sonuçları genel olarak değerlendirildiğinde, bu örneklem grubunda MTÖ alt ölçeklerinden duygusal tükenme ile duyarsızlaşma faktörlerini aynı etmenlerin etkilediğini, ancak kişisel başarı boyutu üzerinde farklı etmenlerin var olduğunu söyleyebiliriz. Şahin ve ark.9 çalışmalarında MTÖ alt ölçeklerinden DT ile Du ölçekleri arasında orta düzeyde anlamlı ve aynı yönde bir ilişki olduğunu; KB ile DT ve Du ölçekleri arasında bir ilişki olmadığını saptarken, Basım ve Şeşen22 ise MTÖ alt ölçeklerden DT ile Du arasında anlamlı bir korelasyon (r=0.56, p<0.01) olmasına rağmen, her iki boyutun da kişisel başarı hissi boyutu ile anlamlı bir ilişkisi olmadığını saptamışlar (p>0.01).
Daha fazla nöbet tutan, günlük çalışma saatleri daha uzun olan ve uykuya daha az zaman ayırabilen hekimlerde duygusal tükenme ve depersonalizasyon oranlarının daha yüksek olduğu gözlenmiştir8. Çalışmada araştırmaya katılanların %33,5’unun nöbet şeklinde çalıştığı, %41,4’nün vardiya şeklinde çalıştığı, %25,1’nin gündüz çalıştığı, saptanmıştır. Çalışmada hemşirelerin çalışma biçimi ile tükenmişlik alt boyutlarından Du ve KB puanı arasında anlamlı ilişki bulunmazken, vardiya usulü çalışan hemşirelerin DT puanı anlamlı biçimde yüksek bulunmuştur.
Aslankoç ve ark.29 nöbet ve vardiya sistemi içinde gece çalışmanın tükenmeyi arttırdığını belirtmişlerdir. Demir30 ise çalışmasında tükenmişlik ile çalışma sistemi açısından bir ilişki olmadığını belirtmiştir. Çalışma sistemleri ve aylık nöbet sayıları bakımından MTÖ alt ölçekleri ve ADÖ arasında anlamlı bir fark yoktur. Ancak bu konuda yeterli veri bulunmamaktadır. Aslan ve ark.26 çalışmalarında çalışma süresi, dönüşümlü ya da yalnız gündüz çalışma ve günlük uyku saatiyle duygusal tükenme, duyarsızlaşma, kişisel başarı, iş doyumu ve ruhsal belirti düzeyleri arasında ilişki olduğu belirlenmiştir.
Araştırmaya katılanların %12.6 (n=24) mesleki problemleri özel hayatını hiç etkilemeyenler, %60.2 (n=115) mesleki problemleri özel hayatını az etkileyenler ve %27.2 (n=52) çok etkilenenlerden oluşmaktaydı. Bireylerin stresle mücadelede en sıklıkla başvurduğu sosyal desteği olan aileye mesleki problemlerin yansıması, aile içi ilişkileri bozulmasına yol açmakta ve sonuçta tükenmişliği artırmaktadır10.
Bu araştırmada mesleğinin özel hayatını çok etkilediğini belirtenlerin DT ve Du alt boyut ortalama puanları, az veya hiç etkilemediğini belirtenlere göre ileri derecede anlamlı olarak yüksek bulunmuştur (p<0.05). Mesleğinin özel hayatını hiç etkilemediğini belirtenlerin KB puanı çok ve az etkilediğini belirtenlere göre yüksek olmakla birlikte istatistiksel olarak anlamsız bulunmuştur (p>0.05). Şen ve ark.10 yaptıkları çalışmada mesleki problemlerin özel hayata etkisi ile tükenmişlik alt boyutları arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
Bu araştırma sonucunda hemşirelerin ADÖ puan ortalaması 33.17±6.07 (yüksek) olarak bulunmuştur. Tükenmişlik DT alt puan ortalaması 28.18±10.96 (yüksek) olarak, Du alt puan ortalaması 7.25±6.21 ve Kişisel başarı alt puan ortalaması ise 36.32±7.55 (orta düzeyde tükenme var) olarak bulunmuştur.
Bu sonuçlara göre, tüm hemşirelerin algılanan aile destek sistemlerinin yüksek olduğu, kendilerini orta derecede başarılı algıladıkları ve duyarsızlaşmanın da orta derecede olduğu saptanmıştır. Ancak duygusal tükenmişlik puanı yüksek bulunmuştur. Buna göre hemşireler kendilerini yorgun, duygusal olarak yıpranmış hissetmekte ancak, bu durumun henüz kişisel başarıyı etkileyecek düzeye gelmediği görülmektedir. Bu sonuç erken önlem alınması gerektiğini göstermektedir.
Ayrıca; hemşirelerin mesleği istemeden seçmeleri sonucunda duygusal tükenmeyi daha fazla yaşadıkları, nöbetlerin tükenmeyi artırdığı, meslekte 5-10 yıldır çalışan hemşirelerin DT ve Du puan ortalamaları diğer gruplardan daha yüksek olduğu bunun KB puanlarını olumsuz etkilediği bulunmuştur.
Bu sonuçlar doğrultusunda; Hemşirelerin hizmet verdikleri ortam ve koşullar iyileştirilmesi, onların işlerinden doyum elde edebilmeleri için örgütsel desteklerin sağlanması, nöbetlerin iş yüküne göre ve yıpranmayı önleyecek şekilde düzenlenmesi, çalışanlara psikolojik danışmanlık hizmetlerinin sağlanması, meslek içi eğitim konularına ağırlık verilmesi, hemşirelerin iş doyumu sağlaması, onların mesleki tükenmişliklerini minimum seviyeye indirgeyebilecek bir etken olduğunun dikkate alınması, düzenlemelerin buna göre yapılması ve kurumların çalışanlarına sosyal imkânlar sağlaması önerilmektedir.