Tiroid bezinde saptanan nodül sayısı arttıkça nodüllerin tanısı önem kazanmaktadır. Tüm tiroid nodüllerinin %5-15'inde tiroid karsinomu olasılığı vardır
3,4. Tiroid nodüllerinde temel tanısal ve altın standart inceleme yöntemi İİAB'dir. Yapılan çalışmalarda İİAB'nin yanlış negatiflik oranının % 0-1 arası, yanlış pozitiflik oranının %5'den az olduğu gösterilmiştir
5,11. Tiroidin nodüler hastalığının ayırıcı tanısında önemli sorunlardan biri de hangi nodüllere İİAB yapılacağıdır
2.
Appetecchia ve arkadaşlarının yaptıkları çalışmada bir santimetreden büyük ve küçük nodüller arasında kanser prevalansında yönünden anlamlı fark olmadığından bahsedilmektedir12. Yapılan benzer çalışmaların büyük kısmında nodül boyutunun malignite ile ilişkisi ortaya konamamıştır3,5,12-15. Çalışmamızda on milimetrenin altında malign nodül izlenmemiş olup nodül boyutu ile malignite arasında anlamlı bir ilişki ortaya konulamamıştır.
Nodülün içyapısının da malignite açısından yol gösterici olabileceği belirtilmektedir. Solid veya büyük oranda solid olan nodüllerde, kistik nodüllere göre daha fazla maligniteye rastlandığı bildirilmektedir3,5. Çalışmamızda %50'nin üzerinde kistik olan nodüllerde ve kistik nodüllerde malignite görülmemesi bu tip lezyonların daha yüksek olasılıkla benign olabileceğini düşündürmektedir.
Malign nodüllerde benign nodüllere göre nodül kanlanmasının daha fazla artması beklenmektedir. İntranodüler kanlanma varlığının benign-malign nodül ayırımında yararı ile ilgili çelişkili sonuçlar bulunmuştur. Benign ve malign nodüller içerisindeki kanlanmanın, nodül etrafındaki tiroid dokusuna göre farklı olmadığı bildirilmiştir11,15-17. Fakat malign nodüllerde nodül içi kanlanmanın anlamlı olduğunu gösteren çalışmalar da mevcuttur5,10,12,13.
Nodülde ölçülen Vmin ile ilgili Yang ve ark.18 yaptıkları çalışmada 17 papilller kanser ve 12 tiroid adenomunun Vmin değerleri karşılaştırılmasında, anlamlı farklılık saptanmamıştır. Ivanac ve ark.19 ise malign nodüllerde Vmin değerlerini anlamlı olarak düşük bulmuşlardır. Bizde benzer şekilde Vmin değerlerini malign nodüllerde daha düşük bulduk. Nodülde ölçülen Vmax ile ilgili benign ve malign nodüller arasında farklılık bulunmayan çalışmalar mevcuttur17,18. Bizde benzer şekilde nodüldeki Vmax değerlerinin benign-malign ayrımında anlamlı olmadığını saptadık.
Nodül içerisinden ölçülen S/D oranı ile ilgili Miyakawa ve ark.20 yaptıkları çalışmada, S/D oranı değerinin 3.79 ve üzeri olmasının %88.8 duyarlılıkla maligniteye işaret edebileceğinden bahsedilmiştir. Bizde bu çalışmada ortalama S/D oranı değerini malign nodüllerde 3.62 olarak bulduk ve bunun anlamlı olduğunu düşünmekteyiz.
Bazı araştırmacılar nodülün histolojik yapısı ile vasküler direnç arasında ilişkiyi araştıran çalışmalar yapmışlardır13,17-19. Fukunari ve ark.14 yaptıkları çalışmada 310 nodül incelenmiş, ve nodüle giren yüksek hızlı pulsatil vasküler akımın tiroid kanserinin karakteristik bulgusu olduğundan bahsetmişlerdir. Mikayawa ve ark.20 yaptıkları çalışmada nodüllerdeki PI değerlerini malign nodüllerde yüksek bulmuşlardır. Biz de benzer şekilde malign nodüllerdeki PI değerini benign nodüllere göre daha yüksek bulduk.
RI pek çok çalışmada ortak çalışılan parametredir. RI değerinin 0.75 ve üzerinde olması karsinom için, 0.60-0.66 değerleri arasında olması ise adenom veya benign nodüller için anlamlı olabileceğinden bahsedilmiştir13,21. Çalışmamızda da malign nodüllerin ortalama RI değeri diğer çalışmalara benzer şekilde 0.7'nin üzerinde bulunmuştur.
Çalışmamızda malign nodüllerdeki ortalama AI değeri benign nodüllere göre daha yüksek bulundu. Ayrıca ortalama AT değerleri benign nodüllerde malign nodüllere oranla daha yüksek bulundu.
Sonuç olarak; Gri skala US bulguları benign-malign nodül ayırımı için çok güvenilir değildir. Benign-malign nodül ayırımında RDUS daha değerli bulgular verebilmektedir. Bu nedenle gri skala US ve RDUS'un beraber kullanılması önem kazanmaktadır. Özellikle nodül içerisindeki artmış S/D oranı, RI, PI ve AI değerleri, maligniteyi destekleyen RDUS bulguları olup preoperatif ya da İİAB öncesi faydalı bilgiler verebilmektedir. Ayrıca multipl nodülleri olan olgularda biyopsi yapılacak nodül seçiminde de katkısı olabilecektir. Bununla beraber daha geniş serilerle yapılacak çalışmalarla elde ettiğimiz verilerin desteklenmesi gerektiğini düşünmekteyiz.