DM, günümüz insanının yaşam şartlarından dolayı tüm dünyada hızla yayılan, yüksek mortalite ve morbidite riski taşıyan bir hastalıktır. Yapılan çalışmalarda deneysel olarak diyabet oluşturulan ratlarda ve diyabetik hastalarda serbest oksijen radikallerinin (ROS) ve lipid peroksidasyonun önemli derecede arttığı ve oksidatif stresin diyabet etiyolojisinde ve ilerlemesinde rolü olduğu bildirilmiştir
18.
DM, artmış ROS üretimi, antioksidan savunma mekanizmalarının yetersizliği ve sonuç olarak artmış oksidatif stresle bağlantılıdır19,20. Artmış ROS üretiminin hiperglisemi haricindeki nedenleri iskemi, artmış mitokondrial kaçak, katekolamin oksidasyonu ve lökositlerdir19.
Kardiyovasküler, serebrovasküler ve nefrotik komplikasyonlar DM’nin en önemli mortalite ve morbidite nedenleri arasındadır21. Son zamanlarda yapılan çalışmalarda yağ dokusundan kaynaklanan adipokinlerin obezitenin komplikasyonları olan hiperlipidemi, DM, hipertansiyon, ateroskleroz ve kalp yetmezliği gibi hastalıkların patogenezinde rol oynadıkları gösterilmiştir1.
Ghrelin oksintik bezlerden salgılanmakta olup bu bezler mide korpus ve fundusunun iç yüzeyinde bulunurlar ve mide proksimalinin % 80’ini oluşturur22,23. Ghrelin sekresyonunun düzenlenmesindeki en önemli faktör beslenmedir. Plazma seviyeleri açlıkta artar ve gıda alımından sonra düşer24,25. Ghrelinin besinlerin kullanımı ve metabolizmaya ait hormon salgılanmasında da etkili olduğu bilinmektedir26.
Tip II DM’de ve insülin direncine sahip DM’li hastalarda ghrelin seviyeleri düşük bulunmuştur27,28. Masaoka ve ark.29 yaptıkları çalışmalarında STZ ile diyabet oluşturulmuş sıçanlarda dolaşımdaki ghrelin düzeylerini yüksek bulmakla beraber mide ghrelin seviyelerini ise düşük bulmuşlardır. Bu durumun mideden dolaşıma salınan ghrelin düzeyindeki artışa bağlı olabileceği ve muhtemel negatif enerji dengesine ile ilişkili olabileceği belirtilmiştir.
ACE inhibitörleri ve anjiotensin reseptör blokörleri gibi renin anjiyotensin sistem inhibisyonu yapan ilaçlar, insülin direncini belirgin düşürmeleri ve antidiyabetik etkilerinden dolayı, günümüzde DM gelişimi açısından metabolik pozitif etkileri olan popüler ajanlar olmuşlardır16.
Enalapril ve bu gruptaki diğer antihipertansif ilaçlar, anjiyotensin-I’i anjiyotensin-II’ye hidrolize eden ACE’yi inhibe ederler. ACE inhibitörleri, aynı zamanda güçlü bir vazodilatatör olan bradikinini aktive ettiği için vazodilatasyona sebep olurlar. Hem güçlü bir vazokonstriktör olan anjiyotensin-II’nin azalması, hem de bradikinin artması yoluyla böbrek ve kalp üzerindeki yükü azaltarak olumlu yönde etki ederler17. ACE inhibitörleri antioksidan etkilidirler ve nikotinamid adenin dinükleotidfosfat (NADPH) oksidaz enzimini inhibe ederek okside düşük yoğunluklu lipoprotein düzeyini düşürürler30-32. Kheradmand ve ark.33 yaptıkları çalışmalarında ghrelinin antioksidan özelliğe sahip olduğunu bildirmişlerdir.
Çalışmamızda kontrol grubu ile karşılaştırıldığında deneysel diyabet oluşturulan sıçan mide dokusunda ghrelin pozitif hücrelerde belirgin azalma izlendi. Enalapril verilen grupta ise belirgin olarak artış bulundu. Bu gruptaki artmış ghrelin hücre sayısı enalaprilin antioksidan etkisi aracılığıyla gerçekleşmiş olabilir.
Gastroparezi olarak adlandırılan gecikmiş mide boşalması DM hastalarında sık görülmekte olup retinopati, nöropati ve nefropati gibi komplikasyonlarla birliktelik göstermektedir34. Çalışmamızda, diyabetik sıçan mide dokusundaki azalmış ghrelin seviyeleri gastropareziyi başlatan bir neden olarak değerlendirilmiştir. Ghrelinin intravenöz uygulanmasının sıçanlarda bazal gastrik asit sekresyonunu ve gastrik motiliteyi doza bağlı olarak arttırdığı, subkutan uygulanmasının bazal gastrik asit sekresyonuna etki göstermediği bildirilmiştir35-38.
Sonuç olarak; deneysel diyabetin sıçan mide dokusunda ghrelin pozitif hücre sayısını azalttığı, bunun da muhtemelen negatif enerji dengesi ve oksitatif strese bağlı olabileceği ayrıca tedavi olarak verilen enalaprilin ghrelin pozitif hücre sayısını arttırdığı, bunu da enalaprilin antioksidan etkisi aracılığıyla gerçekleştirebileceği düşünülmüştür. DM’nin önemli bir komplikasyonu olan diyabetik gastroparezi patofizyolojisinin aydınlatılmasında ghrelinin de rol alabileceği kanaatine varılmış olup ileride yapılacak daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç vardır.